İNSAN İÇİMİZE GERİ DÖNELİM BU SAYIDA

Şehirler kent artık mahallemiz yok, çarşı pazar arasına sıkıştık, evler bir sitenin içinde oda, site kapıları kale kapısı, kime gideceksen kim gelecekse, evin bakanından
vize almadan, ‘ben geldim gönlümü misafir eyle, içimi açacak güzel sözlerden, bir muhabbet demle ruhumuz kansın, efkârımız yavaş yavaş dağılsın, dilimizi yaralayan sözlerden, kurtulmaya geldim’ diyemezsiniz.
Biz karlı dağların arkasındayız, bu yüzden havamız çok fena kuru, suyumuz da serttir kentlere göre, içimiz ne ise dışımız öyle, ekmeğimiz yufka aşımız bulgur, biz hâlâ
köylüyüz çoğumuz kentli, evimizden işimize giderken, karşıdan karşıya geçmek isterken, yaya şeridini tercih ederiz, öncelikli geçiş hakkı onların, üstümüze arabayı sürerler, küfür makamında korna çalarak.
Şehir sandığımız bir kentmiş meğer, medeniyet izlerini silmişler, burnunu havaya kaldırıp gezmek, ağızda cımbızla söz söküp almak, havanda su döğüp sohbet eylemek, ah’ların yanında vah’lar tüketmek, aldığıyla yediğiyle öğünmek, modasına ayak direyenlerin, bedeviler sınıfında bir sınıf, olduğunu anlamaya başladık, bu yüzden tenhada ürkek gezeriz, korkarız girmeye kalabalığa.
İnşallah gelmedik aşksız ölmeye, bir gün kanat çırpar nasip kuşumuz, belki ruhumuza ayna tutacak, içine çekecek bir şehir çıkar, gidip sombaharı orda yaşarız, henüz
dağılmadan toparlanalım, kentler benzetmeden bizi kendine, insan içimize geri dönelim, aşkın koyakları ıpıssız kaldı, özlemiştir kuşlar insan sesini, kolun iyileşsin dağa
çıkalım, yolumuzu gözler güzçiğdemleri.

Tayyib ATMACA