175054_178868168822977_4360000_o

Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

Kişi ilkin kendine saygı duymalıdır. Kendisine saygısı olmayanın başkasına saygılı olması beklenemez. Saygınlık bireyden topluma doğru bir oluşum gösterirse, o toplumun sosyoekonomik çizgide düzenli kalkınmasının da nedeni olur.
Son yıllarda en çok gereğini duyduğumuz konulardan biridir saygılı olmak, olabilmek. Artık kimse kimseye saygı göstermez bir toplum önümüze geliyor. Bu konuda çıkmaz sokakların önü hep tıkanık. Kimse çözüm üretmeye de çaba göstermiyor. Oysa saygı, toplumun çeşitli kesimlerine ve kuruluşlarına, kendine özgü bir anlam ve yorum getirecektir.
Konunun özünü görebilmek için merdiven basamaklarının ilkinde durup düşünmek gerekir. Kuşkusuz saygının ilköğretimi ailedir. İlk saygı dersleri burada alınır. Buradaki eğitim nedenli güçlü ve günümüz saygı kurallarına uyumlu ise, bireyin kendine ve toplum yararı da o denli yüksektir. Genellikle günümüz çocukları, gençleri, anne, baba ve diğer büyükleri karşısında içki içmeyi, ayak ayak üstüne atmayı, küfürlü konuşmayı saygısızlık görmüyorlar. Şimdi böylesi gençleri yetişmiş durumlarıyla toplumun çeşitli kesimlerine oturtup davranışlarını gözlemeye çalışalım:
Öğrenci olarak: Öğretmenlerine karşı, arkadaşlarına karşı ve derslerine karşı saygısızdır. Başarısızlık en üst boyuttadır. Her türlü karanlık eylemlere eğilimli oldukları için genelde okulda mikrop saçarlar. Çevre bu tür öğrencilerden büyük bir rahatsızlık duyarlar. Sayısal çoğunlukları arttıkça da okulda karmaşayı çoğaltırlar.
Sporcu olarak: Trilyonlarca transfer parasını alıp karşılığında bekleneni ortaya koymazlar. Gece hayatlarıyla günlerini gün eder, sahada ise sadece gezinirler.
İşveren olarak: Kendi çıkarlarını her-şeyden yüce görürler. Vergilerini azaltabilmek için her türlü yolu denerler. Yasaları çiğnemek onlar için önemli değildir. İşçilerini birer eşya gibi görüp öyle hareket ederler.
İşçi olarak: Sırtını sendikaya dayayarak, hakettiklerinden çok fazlasını isterler. Buna karşın iş verimleri düşüktür.
Sanatçı olarak: Sanatsal düşünce ve hareketleri aldıkları parayla orantılıdır. Aldıkları parayla sanatları vardır.
Yönetici olarak: Koltuklarında kalmak için yasaları bile hiçe sayarlar. Kendilerini koltuğa oturtanlar için her türlü yaltakçılığı da yaparlar.
Vatandaş olarak: Araçlarıyla kırmızı ışık yanarken geçiş yaparlar, yaya iken yaya geçitlerine uymazlar. Yerlere tükürür, çevreyi rahatsız ederler.
Yüzeysel olarak saygı eğitimindeki yetersizliği ortaya getirmek istedim. Sanırım benim gibi her kültürlü insan bu şekilde bakarken konuya tedirgindir. Bu konuda konferanslar verilir, yazılar yazılır. Sonuç pek değişiklik göstermez nedense. Ama bu sonuç konunun üzerine bilinçli ve duyarlı şekilde eğilim göstermediğimizden kaynaklanır.
Gerçek anlamda çözüm diyorsak yine aileden başlamalıyız çözüme. Her aile, parasal bir gereksinim olmadan, çocuklarını topluma saygı gösterecek ve görecek şekilde yetiştirmeleri gerekmektedir. Yoksa saygı yitip gidecektir uzaklara. Ne yapsanız, ne etsenizde dönmeyecektir yanınıza.
Saygı eğitimi aileden sonra okulla sürer. Burada görev öğretmenlere ve yazarlara düşer. Öğretmen ve kitap birbirini bütünler. Çocuğu yetişmesinde doğruların uygulanması, temel ilkede çizginin düz olarak taşınması saygın görüşü derinleştirir. Eğitimdeki yanlışlıklar ise bir başka sorundur. Bu yanlışların eğitimciler tarafından saptanıp düzeltimine gidilmesi saygın görüşü daha değerli kılar. Saygıyı, sevgiyi ve de kardeşliği kökünden sarsan fikirler çocuklardan mutlaka uzak tutulmalıdır. Bu arada ahlak dışı, vurdulu kırdılı filmlere de bir çare bulunmalı. Televizyon programları saygı oluşumları içinde olmalı, zararlı kitapların satışı ise öncelikli bir şekilde önlenmelidir.
Dileğim saygı ve sevgi dolu çocuklar ve gençlerden oluşan yarınlar çıkmalı karşımıza. Saygı ve sevgi ile büyümeli, gelişmeli. Vazodaki çiçekler gibi değil topraktan köklenerek çıkmalı göğün içine.z