AŞINMAYAN BİR DESTANDIR PLEVNE
“Kosovalar, Plevneler bizsizdir,
Yosun tutmuş, camilerin ıssızdır,
Boynu bükük minareler öksüzdür,
Biz neyledik o koskoca elleri?”
Çocuklumuzdan ayrılarak gençliğimize adım attığımız yıllarda Osman Yüksel SERDENGEÇTİ’NİN bu dizeleriyle Plevne’yi öğrenmeye çalıştık. Orta ve Lise öğrenimimizi sürdürdüğümüz Gazi Osman Paşa Lisesi’nde tarih öğretmenlerimizden o ünlü kahramana ait bir şeyler duymayı bekledik.
Bugünkü şehir stadyumun yanına O’nun heykelinin dikilmesi için o günlerde yoğun çaba sarfeden Peyman AKÇAN Hanımefendinin Tokat Gazetesindeki yazılarını okuduk. Resim öğretmenimiz, Heykeltraş Necati KIVRAK Beyin ilk çalışmalarını yüreğimizde henüz filizlenen milli duyguları gözledik. Sonrasında da Hasan MUTLUCAN’ın kulaklarımızın pasını açarcasına içtenlikle söylediği:
“Tuna nehri akmam diyor,
Etrafımı yıkmam diyor,
Şanı büyük Osman Paşa,
Plevne’den çıkmam diyor.
Dizeleriyle duygularımızı kabarttık.
Kahramanlıkların anlatılması, satırlarla hatta kitaplarla aktarılması en zor olanıdır. Ancak rahatlıkla söyleyebileceğimiz kahramanlığın bir özeti varsa o da; Plevnenin aşınmayan bir destan oluşudur. Son yüzyılın en büyük kahramanlardan biri olan Osman Paşa, meçhul şairlerin, meçhul bestelerinde Tuna Nehri’nin sessiz ama kahramanca akan sularında ölümsüzleşmiştir. O Plevne’de Türklüğün, İslamiyet’in Haçlı zihniyetin yandaşlarına mağlup olmaması için, 143 gün, sol bacağından yaralanıncaya kadar, ümit ettiği yardım ve kuvvetlerin gelmemesine kadar direnmesini bilen bir askerdir.
Yapılan üç büyük muharebede sayıları 250.000’i bulan üstün Rus ve Rumen kuvvetlerine karşı 60.000 kişilik imanlı neferiyle büyük başarılar kazanmasına rağmen bayrakların en hazini olan beyaz bayrağı, karargâh olarak kullandığı evin damına asıncaya kadar mücadele ruhunu kaybetmem;İş sık sık teklif edilen teslim çağlarına “Bedbaht vatanım, bin bir dert ve elem içinde iken, bir teslimin hüznünü ona ilave edemem. Ölüm hepimiz için mukadderdir. Asıl mühim olan, pişmanlık, utançlık içinde ölmemektendir.” Sözleriyle cevap veren bir Tokatlı’dır.
Nitekim 10 Aralık 1878’de kendisini kaldığı o evde ziyaret eden General Ganecki. Kataçi ve cernet, saygıyla selamlamışlar, götürüldüğü Plevne’de Gradük Nikola ve Romanya Prensi O’nu tebrik ederken asi Romanya Prensine elini vermeyecek kadar şahsiyetli bir kumandan tavrı sergilemiştir. Ertesi günü Rus Çarı Aleksandr tarafından kabul edilen kahramanımıza dünya tarihine geçen şu sözler sarf edilmiştir. “Şu, güzel müdafaanızdan dolayı tebrik ederim. Bu askeri tarihin en güzel hadiselerinden biri olmuştur.” General Skobelef’e “-Bu çehreye dikkat ediniz. Bu yüz büyük bir kumandana aittir. O bir esir değildir. Cases’ı kalmamış bir kahramandır” dedirten bir bükülmez kılıçtır.
Evet, Gazi Osman Paşa kısa örneklerle budur. Biz bu kahramanımızı tanıyabildik mi, tanıtabildik mi? Bulgarlar kurtarıcı olarak gördükleri Skobelef’in gömüldüğü yere bir “Kurtuluş Müzesi” açıp muharebelerde ölen Rum’ların kemiklerini buraya koyarken bizler bir “Plevne Kahramanlık Müzesi” kurabildik mi? Aldığı çok itibarlı nişanlara rağmen sadece Plevne nişanını takan Osman Paşa’nın bu nişanının anlamını anlayabildik, anlatabildik mi?
O’nun adını tabelalara değil, kalbimize yazalım. Mazisi olmayan bir milletin âtisinin de pek aydınlık olamayacağını bilelim.
Tokat Gazetesi
06.04.1999