Category: Türkiyə ədəbiyyatı

  • HARİKA UFUK (YEni şeir) TÜRKİSTAN’DA ÖLÜM VAR

    h

    Azrail’in ayak sesi duyuldu,
    Uyan dünya Türkistan’da ölüm var.
    Şeytanlara, zalimlere uyuldu,
    Uyan dünya Türkistan’da ölüm var.
    Soydaşıma bin bir türlü zulüm var.

    Çuvaldızı batır önce sen sana,
    Kim zulmeder bu şekilde insana,
    Oğlu ölmüş, çırpınıyor bir ana,
    Uyan dünya Türkistan’da ölüm var.
    Soydaşıma bin bir türlü zulüm var. (daha&helliip;)

  • Harika UFUK.”Gözyaşlarım”

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

    Nehirleri mecralarından çıkarıp
    Bana getirsen
    Ödeyemezsin bir damla gözyaşımı.
    Gönlümden gönlüne
    Uçmaz ki sevdam!
    Artık
    Kanadı kırık, yüreği yanık,
    Üşümüş, ıslak,
    Yaralı kuştur aşk…
    Yitik anılar yumağı
    Titrek uykusuzluğuma sarılmış,
    Tırnaklarım
    Uykusuzluğumla yastığıma geçmiş.
    Yağmur
    Dışarıda cama,
    İçeride yüreğime vuruyor.
    Güçsüz değildim ki ben
    Yıkamazdı hiçbir kuvvet!
    Şimdilerde
    Ordusunu kaybetmiş komutana,
    Süngüsü düşmüş askerlere dönmüşüm.
    Geçecek bu iğreti tutsaklık,
    Kabullenemediğim yenilgi
    Zafere dönüşecek
    Biliyorum.
    Yaraya tuz basmayı da öğrenmek gerek!

  • Harika UFUK.”Dilimde şarkılarla gidiyorum”

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

    Giderken bavulumu almadım yanıma
    Dilimde birkaç şarkı
    Düştüm yollara…
    Sanma ki umutsuzum,
    Sanma ki mutsuzum.
    Bazen acıtsa da yaralarımı
    Tuz basmayı öğrendim acılara…
    Nihavent besteler var,
    Bahar gelip de güller açtıran,
    Körfezdeki dalgın suları seyreden,
    Süzülerek gelen güzellerin
    Aşklarının ilkbahar esintisiyle…
    Hüzzam ki
    Küçük yaşta sazı eline almış
    Gurbetin yoluna düşmüş kişiler,
    Susan, ses vermeyen rüzgârlar,
    Sensiz geçen zindan olmuş geceler…
    Birkaç da hicaz
    Sarı mimozaların en güzelinden
    Bir gün ayrıldığımız yerde kavuşmak üzere
    Zamanla azalan sevgilere,
    Sevgililere ve sana…
    Eşyasızım,
    Ellerim bomboş
    Oysa yüküm ağır
    Çünkü bütün yük yüreğimde…
    Ayaklarımı sürüyerek
    Gidiyorum
    Dilimden birkaç şarkı,
    Gözlerimde ışık!

    Adana.02-09-2013.Saat:16.00

  • KÜMBET DERGİSİ 36. SAYISI YAYINDA

    dergi

    EDİTÖRDEN
    2015 yılının ikinci çeyreğinde 36. sayımızda sizlerle birlikte olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türk dergiciliğine vermiş olduğu katkının yanı sıra sizlerden her geçen gün biraz daha artan destekler, çıktığımız bu yolda bizlere büyük bir güç veriyor. Sayısı her geçen gün çoğalan magazin dergilerinin yanı sıra Anadolu’dan bir nevruz çiçeği gibi açan kültür-sanat ağırlıklı KÜMBET Dergisi artık Türk Dünyasının ve ülkemizin saygın dergileri arasında yer alıyor. Bu sebeple gerekli desteği veren kurum ve kuruluşlara ve siz değerli okuyucularımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği bünyesinde 1999 yılından beri çıkan Kümbet Dergisi; yayın kalitesi, muhteviyatı ve birbirinden değerli yazı kadrosuyla sizlerin huzuruna gelirken bu sayıdan itibaren aramıza şehrimizden katılan yeni kalemlerle de beraber olmanın müjdesini de sizlere vermenin mutluluğunu yaşamaktadır. Dolayısıyla birlik ve beraberliğin kültürümüze daha güç katacağı inancıyla hareket eden bu kalemlere ailemize sizler adına hoş geldiniz diyoruz.
    2015 yılının ilk yarısı yine kültür-sanat çalışmaları ve dergiciliğimiz açısından oldukça hareketli geçti. Şubat ayında kardeş devletimiz Azerbaycan’da 19932de yapılan Hocalı Katliamı’nın 23. yılını, o günlere şahit olan Prof. Dr. Hanım Halilova’nın bu konu üzerinde şehrimize daveti ve Doç. Dr. Alpaslan Demir’le birlikte katıldıkları konferansla başladı. İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif ERSOY’un torunu Selma Argon Hanımefendi İstiklal Marşımızın Kabulünün 94. yılı ve Çanakkale Zaferinin 100. yılı münasebetiyle Tokat’ta “Çanakkale ve Dedem M. Akif ERSOY” konulu bir konferans verdi. Tokat GOP Lisesi tarafından üyemiz, Şair-Yazar Mahmut Hasgül’ün koordinesiyle Kütüphaneler Haftası’nda düzenlenen Kitap Fuarında derneğimiz mensubu yazar ve şairlerimiz okuyucularıyla buluşarak eserlerini açılan stantlarında imzaladılar.
    Sarıkamış Harekâtının 100. Yılı nedeniyle Sarıkamış Valiliği’nce tertip edilen etkinliklere derneğimiz ve dergimiz adına A. Turan Erdoğan ve Metin Falay katılırken Bursa–Gemlik’te düzenlenen “Gemlik Âşıklar Şöleni”nde şehrimizi Remzi Zengin, Hasan Akar, Nihat Aymak ve Ahmet Divrikliklioğlu temsil ettiler. Manisa –Salihli “12.Bizim Ece Şiir Şöleni”nde de Remzi Zengin ve Sündüs Arslan Akça yer aldılar. Üyelerimizden, Eğitimci-Yazar A. Turan Erdoğan’ın Tokat Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğüne atanması kültür ve sanat camiasınca büyük bir memnuniyet uyandırdı. Yeni görevinde tebriklerimizi sunuyor ve başarılarının devamını diliyoruz.
    Niksar Belediyesi ve Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği tarafından beş yıldır büyük bir başarıyla gerçekleştirilen “Cahit KÜLEBİ, Memleketime Bakış Şiir Yarışması”nın altıncısı, dereceye giren eserlerin ödülleri yükseltilerek ilan edildi. Kültür ve sanat alanında ülke çapında yapmış olduğu değerli çalışmalarıyla söz ettiren Niksar Belediyesi’ne buradan bir kez daha teşekkür etmeyi borç biliyoruz.
    Derneğimizin ve dergimizin bu süre içerisinde Prof. Dr. Hanım Haliova, M. Akif ERSOY’un torunu Selma Argon ve Sanayici-İş Adamı –Yazar Hami İkiz onuruna kültür-sanat dolu, söyleşili üç kahvaltısı gerçekleştirildi.
    Derginin bu sayısındaki muhteviyatına gelince, inanıyoruz ki; akademisyen, araştırmacı ve yazarlar tarafından ortaya konulan her bir makale, araştırma yazısını büyük bir zevkle okuyacak, şair dostlarımızın gül yüreklerinden derleyip sizlere sundukları şiirleri ihtimamla koklayacaksınız.
    Yeni bir sayıda buluşmak ümidiyle, şen ve esen kalınız.

    Remzi ZENGİN
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı

  • Remzin ZENGİN.”Ömür Treni”

    10498648_1088017144548624_2375876398071380324_o

    TOSAYAD Başkanı

    Uzun, kara bir katar
    Altmış vagonlu kadar
    Büyük bir hızla akar
    Geçti ömür treni

    Nice dağları aştı
    Nice tünelden geçti
    Sonunda düze erdi
    Geçti ömür treni

    Çok hızlı gidiyordu
    Makinistini yordu
    Şimdiyse artık durdu
    Göçtü ömür treni

    Artık gelmez islimi
    Düşünüyor teslimi
    As duvara resmini
    Geçti ömür treni

    Nice yolcular bindi
    Nice yolcular indi
    Düşün, son inen kimdi
    Geçti ömür treni

    Rengi sarardı soldu
    Şimdi miadı doldu
    Artık jiletlik oldu
    Geçti ömür treni

    (Tokat/17.8.2012)

  • Hayrettin Yazıcı TÜRKİYƏ (Debüt) DERİN BİR KUYU GÖZLERİ….

    h

    Dört yan giyinir kara libas
    İçimde ömürlük bir yas

    Hem kahinliği bilirler, hem cinliği
    Yirmi birinci yüzyılda köle tacirliği
    Güneşin çılgın demiymiş
    Dolunay vakti zaman
    Örtemez çirkinliği (daha&helliip;)

  • HARİKA UFUK

    h

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

    ERGUVAN RENGİ BENGİ YALNIZLIKLAR

    Gecenin sessizliğinde
    Saatin ayak sesleri
    Ürkek, aciz,
    Ağır aksak ritmiyle
    Koynunda yitti
    Harcanmış bir ömrün!

    Islandı kirpikler,
    Yaz yağmuru indi yüreğe
    Acımsı bir türkü eşliğinde…

    Eller açıldı gökyüzüne,
    Yağmur duasına çıkılmış gibi
    Bengi taş oldu umut,
    Erguvan rengi
    Bengi yalnızlıklara…

     

  • Harika UFUK.”Çilli Kız Promete ve Hüzün yırtığı gözleri”

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

    Sönmeyen bir ateş dağın doruğunda
    Onulmaz yara
    Promete suskun
    Gece göz kırpıyor yıldızlara
    Ay hüzün yüklü
    Işığını eliyor dünyaya…
    Tıka basa acı yüklü
    Küçük gelinin çeyiz sandığı…
    Aç biilaç mahdumlar
    Geçmişin kalıntılarını aramakta
    Zifiri karanlık dehlizlerde…
    Bahçedeki erguvan ağacı
    Bükmüş boynunu,
    Günebakanların hep güneşe dönmesi
    Epey içerletmiş olmalı onu…
    Yarınların müzmin sevdalısı mahzun
    Çilli kızın çocuk gözlerinde yanıyor
    Bin hüzün yırtığı…
    Nerede kalmış,
    Nereye saklanmış
    Umudun rengine boyanmış bayırlar?
    Çilli kızın yüzüne vurmuş
    Akşamın ıslak alacakaranlığı
    Gecenin alev deminde…
    Bir lale açılmış
    İçinde bin bir lale devri ile
    Selamlamakta gökyüzündeki
    Göçmen kuşları,
    Her kuş ayrı diyarlardan
    Farklı haberlerle gelmiş gibi
    Kızıl laleye anlatıyor macerasını…
    Takvimlerde düşen sarı gülü
    Promete alarak
    Çilli kızın turuncu saçlarına iliştiriyor.
    Günebakanlar güneşi terk edip
    Sarı güle dönünce yönünü…
    Umudun rengine boyanmış bayırlar,
    Mutlu, gülümsüyor.
    Güllü kızın çilli yüzüne vurmuş
    Akşamın ıslak alacakaranlığı
    Gecenin titrek deminde…
    HARİKA UFUK
    MERSİN
    25 Mayıs 2014
    Saat: 15.58

  • CEMAL SAFİ RÖPORTAJI

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Sayın Cemal Safi hangi tarihte, nerede dünyaya geldiniz? Eğitiminiz nedir?
    15 Ekim 1938’de Samsun’da dünyaya gelmişim. Sakarya İlkokulunda eğitimime başladım. Samsun Sanat Okulu’nun Torna Tesviye bölümünü bitirdim.

    Ailenizden kısaca söz eder misiniz? Anneniz, babanız, kardeşleriniz…
    Babam rahmetli Mehmet Safi Azeriler gibi konuşurdu. Babam henüz üç yaşındayken ailece Azerbaycan Karabağ’dan Türkiye’ye göç etmişler. Önce Erzurum İspir’e yerleşmişler. Burada Ermenilerden zulüm görmüşler. O günlerde dedeme Çorum’un Alaca kazasında öğretmenlik görevi vermişler. Ailece oraya yerleşilmiş. Askerlik çağı gelene kadar babam da Çorum’da yaşamış. Babam askerliğini Samsun’da yapmış. Samsun’u çok beğenmiş ve oraya yerleşmiş. Samsunlu olan annem Ayşe Hanım ile evlenmiş.
    Babam ticaretle uğraşırdı. Babamın otelleri ve kamyonları vardı. Nakliyecilik yapardı. Samsun’da bizi “Otelciler” diye bilirler.
    Annemi hiç hatırlamıyorum. Ben küçükken veremden ölmüş. Ablam Zeynep de anneme bakıyormuş. Anneme olan sevgisinden “Annem verem oldu, ölecek. Öyleyse ben de hasta olayım, ben de öleyim.” demiş. Hastalığın kendine bulaşması için çaba sarf ettiğinden ben daha birkaç aylık bebekken Zeynep ablam veremden ölmüş. Kısa bir süre sonra da annemi kaybetmişiz. Ayşe annemden dört erkek ve bir kız olmak üzere beş kardeşiz. Annem öldükten sonra babam Melahat annemle evlenmiş. İkinci annemden de iki erkek kardeşim var. Sonra Ankara’ya taşındık. Büyük Otel vardı ve o zamanlar bizimdi. 1957’den 1971’e kadar o oteli işlettik. Ben de babamın yanında çalıştım.
    Bir de Safi soyadını sizden başkasında duyduğumu hatırlamıyorum. Bunun hakkında bilgi alabilir miyim?
    Soyadı kanunundan önce bize “Sofuoğulları” derlermiş. Soyadı kanunu çıkınca Safi soyadını almışız. Farsça soylu, asil anlamında olan “Safi” Arapça’da da sade, katıksız anlamındadır.
    CHP Milletvekili İsmail Safi var. Bize geldi ve soyadlarımız üzerinde konuştuk. O da ”Sizinle akraba olabiliriz.” dedi. Onlar Çayeli’nde biz Samsun’da ve Ankara’da yaklaşık 100 Safi’yiz.
    Hocam, medeni durumunuz ve aileniz hakkında bilgi alabilir miyim? Emekli misiniz?
    Evliyim. Üç çocuğum var. İkisi erkek biri kız… İlk çocuğumun Mehmet Akif iş adamıdır ve Romanya’da yaşıyor. İkinci çocuğum Peyami Safa da iş adamı ve o da Londra’da yaşamını sürdürmekte… Kızımın adını Halide Edip koyacaktım ama yengem izin vermediği için adını Ebru koydum. Kızım Ebru, halen Ankara’da TRT’nin avukatıdır.
    Yıllarca otel işletmeciliği yaptım, emekli oldum.
    Eşinizin ve çocuklarınızın şiire karşı ilgileri var mıdır?
    Hayır, eşim ve çocuklarım şiirle ilgilenmiyorlar.
    Ne zamandan beri şiir yazıyorsunuz?
    Okumayı öğrendiğim günden beri şiir yazıyorum. 10 yaşımdayken yazdığım ilk şiir şudur:
    “Yazmakta epeyce olmuşum mahir,
    Yalan yanlış düzme beyit ve sair,
    Muhitimde ehli yoktu ki zahir,
    Ben gibi cahili ettiler şair.”
    On yaşındaki bir çocuk için mükemmel dizeler üstelik esprili ve ders verici… Şiir yazarken ailenizden, öğretmenlerinizden, yakınlarınızdan destek ve teşvik gördünüz mü?
    Hayır, ailemden ve öğretmenlerimden hiç teşvik görmedim.
    Hocam, nesir yazmayı denediniz mi?
    Ne yazdımsa şiir oldu.
    En çok sevdiğiniz şairler kimlerdir? Etkilendiğiniz şairler oldu mu?
    Rıza Tevfik’in “Fikret’in Necip Ruhuna” adlı şiiri beni çok etkiledi. O an kendi kendime dedim ki “Ben de böyle şiirler yazacağım.” Şiir şöyle:

    Fikret’in Necip Ruhuna

    “Dediler ki ıssız kalan türbende
    Vahşi güller açmış; görmeye geldim
    O cennet bağının hakine ben de
    Hasretle yüzümü sürmeye geldim…

    Dediler ki sana emel bağlayan
    Kabrinde diz çöküp bir dem ağlayan
    Bermurad olurmuş! Ben de bir zaman
    Ağlayıp murada ermeğe geldim!

    Şu hicran yılının son baharında
    Jaleler titrerken çemen zarında
    Gün doğmazdan evvel ben mezarında
    Matem çiçekleri dermeğe geldim!

    Seni andım bütün gam çekenlerle
    Aşk-ı hak uğruna yaş dökenlerle
    Sarı gonca veren şu dikenlerle
    Taşına bir çelenk örmeğe geldim!

    Yâdın ölüm gibi bir sırrı müphem
    Neş’e-i sevda mı bu hissi elem?
    Ruhumda ne füsun eyledin bilmem?
    Bugün sana gönül vermeğe geldim!”

    Rıza Tevfik

    En sevdiğim şairler: Necip Fazıl Kısakürek, Yahya Kemal Beyatlı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Rıza Polat Akkoyunlu…
    Kaç şiir kitabınız var? Sırasıyla isimlerini öğrenebilir miyim?
    Dört kitabım var: Vurgun, Sende Kalmış, Kıyamete Kırk Kala, Ya Evde Yoksan…
    Şiirlerinizi yazarken hangi ölçüyü kullanıyorsunuz?
    Hece ölçüsüyle yazıyorum.
    Aruz ölçüsünü denediniz mi hiç?
    Elbette… Aruzu da denedim ama bugünkü Türkçeyle içime sinmedi. Aruz ölçüsüyle yazılmış pek çok şiirim vardır. Bazı şiirlerim hem heceye, hem de aruza uyarlar. Size bir örnek vereyim. Avni Anıl çok değerli bir dostumdu. Onun ölümü üzerine yazdığım şu şiirde aruz ölçüsünü kullandım:
    “Avni Anıl gibi bir dev bir ulu usta,
    Sana düşmez onu tarif sus bu hususta,
    Sus damla değilken dem vurma deryadan Safi,
    Pir Soyuer anlatsın onu hele sen sus da…”
    Bir şair yazmış olduğu bütün şiirlerini sever belki ama içlerinden birini ve birkaçını daha çok sever diye düşünüyorum. Siz en çok hangi şiirinizi seviyorsunuz?
    İnsan mürüvvetini gördüğü evladını daha çok sever. “Ya Evde Yoksan” şiirim mürüvvetini gördüğüm evladım gibidir. Yoğurt reklamlarında kullanılmıştı ve bana bir ev parası kazandırdı. “Neredesin Firuze” adlı filmde de bu şiirime yer verildi. Özcan Deniz, Haluk Bilginer, Cem Özer ve pek çok kişi bu şiiri okudular.
    Bu güzel şiir “Ya Evde Yoksan” nasıl doğdu?
    Yağmurlu bir gündü. Akşam namazından sonra pencereden dışarıya bakıyordum. Evimiz alt katta olduğu için sokağı seyrederken üstü başı son derece pejmürde tepeden tırnağa ıslanmış bir adam gördüm. Ayakkabıları yırtıktı, başında şapkası da yoktu. Sırılsıklam bir halde ana kapımıza baktı ve zorlukla “Tunç Apartmanı…” dedi ama adamcağızın hiç sesi çıkmadı, ben dudak hareketlerinden anladım. Ağlamaya başladım.” Ya bu adam sevdiğini arıyorsa… “ diye düşündüm. Şiir odam vardır evimde… Odama kapandım, bir karton üzerine bu şiirimi yazdım. Saat akşam sekizde girdiğim odamdan sabah saat sekizde çıktım. Kapımızın zil sesiyle uyandım, gelen ağabeyimdi. Şairken ne yazdığımı sonra pek hatırlamam. Ağabeyim şiir odamdaki kartonu göstererek “Burada çok güzel bir şiir var.” dedi. “Ya Evde Yoksan” işte böyle doğdu. Bunu anlatırken bile duygulanıp ağlıyorum.
    Bu arada Akçay’da bir arsamız vardı. Apartman yapılıyor şu günlerde. Biterse oraya taşınacağız. Apartmanın adı da “Ya Evde Yoksan” olacak.
    Bugüne kadar kaç şiiriniz bestelendi?
    Bugüne kadar iki yüz elliye yakın şiirim bestelendi.
    Orkan Gencebay’da seksen şiirim var. Bunlardan kırk beş tanesi herkesin dilinde olan şarkılarındandır. Otuz beş tanesi de bestelenmiş ancak henüz piyasaya çıkmamıştır. “Ya Evde Yoksan”, “ Ayşen” , “ İç Benim İçin” adlı şiirlerim de Orhan Gencebay tarafından bestelenerek yorumlandı, üç milyon civarında satış oldu.
    Zekai Tunca, Selçuk Tekay şiirlerimi besteleyen sanatçılardandır. Vedat Yıldırım Bora da on üç şiirimi besteledi. Seda Sayan’ı meşhur eden şarkılardan biri de onun bestesi olan Aheste’dir.
    “Mecbur muyum Ben” , “Yeter Artık Daha Fazla Üzemezsin” şiirlerimi de o bestelemiştir. Seda Sayan okumuştur. Ayrıca bestelediği şiirlerimden “ Eskici” adlı eseri de Hakan Taşıyan seslendirmiştir.
    Candan Erçetin “Git” şiirimi bestelemiş ve okumuştur. Bilge Özgen de “Senden Sadece Beni Sevmeni İstiyorum” adlı şiirimi bestelemiştir.
    “Vurgun” şiiriniz o kadar çok sevildi ki şarkısı da çok tuttu. Adeta bir marş gibi dilden dile dolaştı. Gerçekten bestesi de çok güzel olmuştu. Sanırım bu güzel eseri okumayan kalmadı. Bu şiir hangi duygularla yazıldı? Bestecisi kimdi? Kimler okudu? Kısaca “Vurgun” hakkında bilgi rica edebilir miyim?
    Âşık olduğum kişiye yazdım. Aslında bir başka şiir yazmıştım. O şiiri değiştirdim. Çıkmaza girmiştim. Çok duygulu bir anımdı. Önceden yazdığım yarım şiirimi bir türlü sonlandıramıyordum. O değiştirince “Vurgun” ortaya çıktı.

    O günlerde Milliyet Gazetesinin Müzik Magazin eki vardı. Şöhretler Sayfasını Vural Şahin yönetiyordu. Benim bu şiirimi yayınlamış. Selçuk Tekay besteledi, Muazzez Abacı da çok güzel okudu.

    Selçuk Tekay’ın bestelediği Vurgun’u Metin Milli okuyacaktı. Hatta Metin Milli’nin Olgunlar Sokak’taki bürosuna davet edildik. Rahmetli Selahattin Altınbaş’ın da bestesi “Silemezler Gönlümden Ne Aşkını Ne Seni” adlı eserle benim “Vurgun” adlı şiirimi de kasetine almıştı. Bana Vurgun’u iki kez dinletmişti. Çok beğenmiştim ve çok da etkilenerek ağlamıştım. Selahattin Altınbaş’a da “Silemezler Gönlümden Ne Aşkını Ne Seni” adlı bestesini dinletti. Yorumunu çok beğendik.

    O sıralar Muazzez Abacı’nın son kaseti pek satmayınca müzik şirketi sözleşmeyi feshetmiş. Ancak Yaşar Kekeva Vurgun’u dinleyince “Muazzez Abacı okusun.” demiş. Bana da ulaşamıyorlarmış. Akçay’dayım o zamanlar. Muazzez Abacı parçayı dinleyince çok beğenmiş, çok etkilenmiş. “Kesinlikle ben bu şarkıyı okuyacağım ve kasetimin adı da ‘Vurgun’ olacak.” demiş. Nedret Selçuker’i çağırmışlar. Şiiri okutmuşlar. Rahmetli Nedret Selçuker o tarih için çok yüksek bir para istemiş. Yanlış hatırlamıyorsam 5.000 lira talep edince “Biz bu şiirin şairine vermedik bu parayı…” demişler.

    Sonunda ramazan sabahı Muazzez Abacı’nın kaseti çıktı. Üç milyon sattı. Öğleden sonra da Metin Milli’nin kaseti çıktı ve Metin Milli’nin kaseti de 100.000 sattı. O tarihte bunlar çok yüksek rakamlardı. Kaset satışları o günlerde bu kadar fazla değildi. Bu şarkıyı daha sonra Muazzez Ersoy, Cengiz Kurtoğlu, Kibariye ve pek çok kişi okudu.

    Zekai Tunca da en çok sevdiğim sanatçılardan biridir. Onun en sevilen, en muhteşem bestelerinin başında gelen “İmkânsız” adlı şiirinizin doğuşunu anlatır mısınız mümkünse?

    Bir gün arkadaşlarımla beraber Altın Nal adlı bir gazinoya gittik. Metin Everest, Zekai Tunca, Ferit Sıdal, Erdinç Çelikkol ve ben; Gönül Yazar’ı dinliyoruz. Ferit Sıdal rahmetli oldu. O gece erken kalktı. Zekai Tunca bana dönerek: “Cemal Ağabey, sadece düşlerde görülen sevgili olur mu? Böyle bir eser olabilir mi? ” dedi. “Olabilir elbette…” dedim. Sohbetimiz gece boyu sürdü. Ertesi gün gömleğimin cebinde bir kâğıt buldum. “Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun.” yazılı… Ben bunu ne zaman yazmışım diye düşünürken baktım Altın Nal adlı gazinonun kâğıdı… Olayı hatırladım ve bu şiir doğdu.

    Çok sevilen sanatçılardan aynı zamanda müzik öğretmeni olan Candan Erçetin’in besteleyip yorumladığı “Git” adlı eseriniz benim en çok sevdiğim bestelenen şiirlerinizden biri… Bu şiirin bir hikâyesi var mı?

    Hamisi olduğum bir kız vardı. Babası ölmüştü, annesi de hastaydı. Ona yardımcı oluyordum. Bu arada ister istemez duygusallık da oluşmuştu. Kız, beni çok üzüyordu. Bu yüzden sık sık kavga ediyorduk. Şiire başlıyordum fakat ertesi gün kızın ablası barıştırınca şiir bitmiyordu. Duygu olmazsa şiir yazılmaz. Ayrılmalar, barışmalar derken şiir sekiz ay on günde bitti.

    Gönlüm dolmakalem, duygularım mürekkeptir.

    Şiir etkinliklerinde sizden en çok istenen şiirlerinizden biri de “Telefonda Sen” oluyor. Bu şiirinizle ilgili bize neler anlatırdınız?

    Akçay’daydım. Gece saat bire yirmi kala ev telefonumuz çaldı. Önce açmak istemedim. Israrla arayınca telefonu açtım. Ahizenin diğer ucunda sevdiğim kadın vardı. Yıllardır görüşememiştik. “Merhaba! Nasılsın?” dedi. Sohbete başladık. Bu şiir de böylece doğdu.

    Şairler çok fazla âşık olurlarmış. Doğru mudur?

    Şairler bin kez severler ancak bir defa âşık olurlar.
    Şairlerin pek çoğu kendi şiirlerini güzel yorumlayamazlar ama siz hem çok güzel yazıyorsunuz, hem de çok güzel yorumluyorsunuz. Üstelik bütün şiirleriniz de ezberinizde maşallah hocam… Bunu nasıl başarabiliyorsunuz?

    Ben şiirlerimi yazarken de yaşarım, okurken de… Şiirlerim ruhuma işlediği için ezberimdedir. Hissederek okuduğum için etkili olduğunu düşünüyorum.

    Yakınlarda yeni bir kitap veya şiir albümü gibi projeleriniz var mıdır? Şimdiye kadar hiç şiir albümü çıkardınız mı? Şiir albümü hazırlarsanız hangi şiirleriniz bu albümde yer alır?

    Evet, daha önce 1989 yılında “İmkânsız” adlı bir şiir kaseti çıkarmıştım. Stüdyo çalışmaları 33 günümü almıştı. Gerçi gündüz çalıştığım için sadece gece seslendiriyordum. O zamanlar koca İstanbul’da sadece üç stüdyo vardı. Teknoloji de bu kadar gelişmemişti. Yine bir şiir albümü çıkarmayı ayrıca şair arkadaşlarımın, hayranlarımın benim için yazdıkları şiirleri de bir kitap halinde yayımlamayı düşünüyorum.
    Yeni şiir kasetinizin adı ne olabilir? Hangi şiirlerinizi bu albüme almayı düşünüyorsunuz?

    En başta “Tek Hece” elbette… Sonra naatlarım… Peygamberimiz için yazılmış iki naatım var. İkisini de bu albüme almayı düşünüyorum. Allah için yazdığım “Kâinatın Ulu İmparatoru” adlı şiirimi de bu albüme koyacağım. “Ya Evde Yoksan “, “Vurgun”, “Git”, “Sanem”, “Sende Kalmış”, “Telefonda Sen”…

    Yeni yetişen gençlere, şair olmak için çabalayanlara öğüdünüz nedir?

    Şair olunmaz, şair doğulur. Bol bol kitap okusunlar. Kelime hazinelerini geliştirsinler. Şair gibi yaşasınlar.
    Şair gibi yaşamak derken neyi kastediyorsunuz?
    Özgür yaşasınlar. “Şunu yazsam ne olur, bunu yazsam tepki alır mıyım?” diye asla düşünmesinler. Şunu da belirteyim: Aşkım için canımı, özgürlüğüm için aşkımı feda ederim.

    Değerli şairimiz Cemal Safi Hocam, sizinle röportaj yapmak benim için çok keyifli oldu. Bana vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim.

    Ben teşekkür ederim.

    Harika UFUK.
    18 HAZİRAN 2014
    BAKÜ- AZERBAYCAN

  • Mahmud Kaşğari.“Divani-lüğət it-türk” əsəri

    http://s011.radikal.ru/i317/1505/ab/0914472107ab.jpg

    Dünya ədəbiyyatı tarixində məşhur olan əsərlərdən biri də “Divani-lüğət it-türk” əsəridir. Bu əsərin müəllifi XI əsrdə yaşayıb-yaratmış məşhur türkoloq Mahmud Kaşğaridir.Müəllif bu əsəri 1075-ci ildə yazmağa başlayır.Əsəri 1077-ci ildə tamamlayır.Bu əsər ərəblərin türk dilini öyrənmək məqsədi ilə yazılıb. “Divani-lüğət it-türk” əsərində 7500-dən çox sözün şərhi verilib.Bu sərdə türk xalqlarının həm şifahi, həm də yazılı ədəbiyyatından şeir nümunələri də verilib.Şeirlər əsasən dördlük formasındadır.Misra daxili bölgü 4+3 formsındadır.Səkkiz hecalı şeirlərə də təsadüf olunur. “Divani-lüğət it-türk” əsərində türk dillərində ahəng qanununun olması haqqında ilk dəfə olaraq məlumat verilir.

  • Yusif Balasaqunlu.”Kutadqu bilik” əsəri

    http://s017.radikal.ru/i406/1505/e0/7195b854fd54.jpg

    Dünya ədəbiyyatı tarixində məşhur olan əsərlərdən biri də “Kutadqu bilik” poemasıdır.Poemanın müəllifi Yusif Xas Hacib Balasaqunludur.Müəllif bu əsəri 18 ay ərzində yazıb.Poemanı 1069-cu ildə tamalayıb.Əsəri Qaraxni dövlətinin hökmdarı Süleyman Arslan Qaraxana həsr edib.Hökmdar bu poemanı yüksək qiymətləndirib.Əsərin müəllifinə “Xas Hacib” fəxri adını verib.
    “Kutadqu bilik” poeması 85 bölmə və 6520 beytdən ibarətdir.Şeirlər əsasən dördlük şəklindədir.Dil və üslub baxımından Mahmud Kaşğarinin “Divani-lüğət it-türk” əsəri il yaxından səsləşir.Əruz vəzninin mütəqarib bəhrində yazılıb.Bu əsər əxlaqi-didaktik mövzudadır.
    Poemanın “Kutadqu bilik” adlanması da təsadüfi deyil.Müəllif özü bu əsər haqqında yazır: “Bu kitabı oxuyan kutlu olsun.Kitab onun əlindən tutsun”.Bu əsəri Azərbaycan dilinə Ramiz Əsgər və Kamil Əliyev tərcümə edib.
    Bu poemanın elm aləmində üç nüsxəsi var:
    1.Vyana nüsxəsi 2.Qahirə nüsxəsi 3.Fərqanə nüsxəsi

  • Gülten Ertürkü doğum günü münasibətilə təbrik edirik!

    02

    Gülten Sultan mahasıyla tanığımız Gülten Ertürk 1969 yılında Beypazarında doğdu.İlk, orta ve lise öğrenimini Beypazarında, yüksek öğrenimini de. Selçuk Ü. Eğt. Fak. Kız Sanat Eğit. Y.Okulunda birincilikle tamamladı.1991 yılından beri Beypazarı Kız Teknik ve Meslek Lisesinde Takı Tasarım öğretmenliği yapan şairin, şiire iligisi lise yıllarında başlamış, aldığı ödüller daha çok yazmaya teşvik etmiş ve şairi bu günlere taşımıştır.
    Başanlı öğretmenliğinin yanı sıra Türkiyenin çeşitli yerlerinde sahne alan ERTÜRK, TRTnn çekimlerini Beypazarında gerçekleştirdiği “Son mektup” ve “Türkmen düğünü” dizilerinde rol alarak seslendirme yaptı.Beypazarı yöresine ait bir yiyecek olan Beypazarı Kursunun hikayesini senaryo olarak yazdı.Pek çok TV Programlarına konuk oldu.Kendisi de TV programları hazırladı ve sundu.Büyük organizasiyonlarda, festivallerde ve Uluslararası programlarda sunuculuk yaptı.Türkiyede yayınlanan muhtelif edebiyat, kültür, sanat ve fikir dergilerinde, gazetelerde yazı ve şiirleri yayımlandı.
    Öğretmenlik meslekinde Takı Tasarımı alanında sanat eseri konumunda çalışmaları bulunan Gülten ERTÜRK, 2008 yılında öğrencilerine rehberlik ettiği bir proje yarışmasında Türkiye 2.liği Ödülünü aldı.
    2010 yılında Türkiyede bir ilk olan şair ve programcıların katıldığı “1. Çukurova Şiir Okuma Yarışması” ında 2. oldu.
    2012 yılı Eylül ayının 24-de Türkiye Yazarlar Birliği Temsilci Kurulu üyesi olarak ilk kez Bakü’ye sefer etdi.Həmin ziyaret çerçevesinde “Aydın Ocağı” Sosyal Birliğinin organizasyonu ile “Divan-ı Hikmet” de gerçekleştirilen muhteşem görüşmede 2011 yılında Ankara’da yayımlanan
    “harflerin Dansı” (Assonans ve Aliterasyonlarla Şiirler) kitabından hediyeler etdi.Türkiyə Türkçesinde yazdığı şiirlerden okudu. “Aydın Ocağı” Sosyal Birliği Onursal üyesi seçildi.
    Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği üyesi, yetenekli Türk hanım yazar Gülten ƏRTÜRKün şiirleri Türkiye Türkçesinden Türkiye Türkçesine tercüme olunarak ilk defa olarak Azerbaycan’da “Aydın Ocağı” Sosyal Birliğinin yayın organı “Aydın Ocağı” dergisinde-dergisinde olunarak ışık yüzü gördü.Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği
    ve “Aydın Ocağı” Sosyal Birliği elektronik organı Azerbaycan Kültür ve Edebiyat portalına şiirleri yayınlandı.
    2012 yılı Ekim ayının 6’sında “Aydın Ocağı” Sosyal Birliği elektronik organı Azerbaycan Kültür ve Edebiyat portalının Birinci Kurultayı’nda Azerbaycan’ın Kültür ve Edebiyat portalının yayın, Yaratıcı, Temsilci Heyetlerinin Fahri üyesi ve “Türkiye Edebiyatı” bölümünün Baş editörü seçilmiştir.
    İkinci kitabı olan “Nerdesin Kırık Ayna”nın 2. baskısının gelirini Türkiye Gücsüzleri Vakfına bağışlayan şair;
    İLESAM ( Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği),
    TURÇEV ( Turizm ve Çevre Gazetecileri kültür sanat komisyonu)
    DGTYB (Dünya Genş Türk Yazarlar Birliği),
    Yurd Yuva Derneği üyesdir.
    Şiir Kitapları; “Paylaşılacak Duygular”, “Nerdesin Kırık Ayna2, 1. ve 2. Baskı, “Gönlümdün Damlalar” ve Milli Eğitim Bakanlığı Devlet kitapları çocuk serisi yayınlardan “Şiirlerle Kutlayalım”
    Şiir Albümleri; “Yüregimdeki Duygulardan Merhaba”, “Gönül Gülteni”
    Ders kitapları; “Basit Telkari Teknikleri”, İçi Bos (kutu) Tekniği”
    Hikaye kitabı; “Beypazarı Kurusu”

    SEVER SENİ

    Canımda can varsa, sağsam,
    Bir öfkeyle dağları aşsam,
    Gökten taş olup da yağsa,
    Dolum yine sever seni

    Her sezon açıp Scholes da,
    Bulut içine dolsa da,
    Fırtına, boran olsam da,
    Yelim yine sever seni.

    Özlemin beynimi yorsa,
    Zaman hiç ötməyib dursa,
    Dalgalar kıyıya vurursa,
    Gönlüm yine sever seni.

    Baxılmadı genç yaşıma,
    Üzüntü katıldı Asım.
    Neler gelse de başıma,
    Kolum yine sever seni.

    Cefa etse de çok zalim,
    Fetvalar verse de alim,
    Qalamasa da hiç macalım,
    Halim yine sever seni

  • Harika UFUK.”Kadir Gecesi”

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

    Çok şükür ki ulaştık mübarek Ramazan’a,
    Herkes sevinçli mutlu; baba, oğul, kız, ana,
    Kur’an-ı Kerim’imiz bildirir her insana,
    Bin aydan daha kutsal yetiş Kadir Gecesi.

    Kibirden uzaklaşır bütün rütbeler, sanlar,
    Çünkü Allah katında eşittir tüm insanlar,
    İftar sofralarında toplanır dostlar, canlar,
    Bin aydan daha kutsal yetiş Kadir Gecesi. (daha&helliip;)

  • Harika UFUK.”Peyğamberim”

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    Nisan’ın yirmisinde şeref verdin dünyaya,
    İki cihan serveri Hazreti Muhammed’im.
    Nur oldun yıldızlara, doğan güneşe, aya,
    İki cihan serveri Hazreti Muhammed’im.

    Haşimoğulları’nın adı anlı şanlı san,
    Baban Abdullah idi değerli, dürüst insan,
    Sen dünyaya gelmeden göçmüş idi dünyadan,
    İki cihan serveri Hazreti Muhammed’im. (daha&helliip;)

  • Harika UFUK.Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    Hoşgörü

    Sevgi köprüsünden geçenler bilir,
    Kalpten kalbe giden yoldur hoşgörü.
    Dostluk pınarından içenler bilir,
    Tadına doyulmaz baldır hoşgörü.

    Güvercin uçuran mavi semada,
    Kubbede kalacak yalnız hoş seda,
    Savaşa, kavgaya, kine elveda,
    Birlikte, barışta seldir hoşgörü.
    (daha&helliip;)

  • Harika UFUK.Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    Konçerto

    Konçertodan dökülen nağmeleri
    Topladım eteğime.
    Beethoven çalıyordu.
    Kontrbas içindeki mahpusluğum bitti,
    Piyanoda ilk nota vurulurken…
    Gözler, kulaklar, eller birleşmişti,
    Notaların gizeminde…

    Yorgundu viyola, keman ise acı çekiyordu.
    Hafifledi iniltisi, sonra birden haykırdı!
    Kısacık dinlenirken sazlar piyano coştu,
    Yunan mitolojisinin yarı insan, yarı at tanrısı
    Hermes, koşturuyordu salonda…
    Viyola, mitolojideki tanrılarla buluştu yine…
    Obua, kesik kesik hıçkırdı,
    Teselliye başladı bütün sazlar. (daha&helliip;)

  • Harika UFUK.”Günaydın!” (Köşe yazısı)

    307114_10150226571147998_8263005_n

     

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    Pek çok kişinin bildiği gibi iki kız annesiyim. “İki kızım, iki gözüm” derim her zaman… Kitaplarımda da onlarla alakalı şiirler, yazılar bulunur. “Güz İkindisi” adlı serbest şiirlerimden oluşan kitabım iki kızıma armağanımdır. İçine baktığınızda Bu kitabımı hayatıma anlam katan sevgili kızlarım Sena ve Seda’ya ithaf ediyorum.” cümlesiyle karşılaşırsınız. Öz geçmişimde ise özel hayatımdan söz etmememe rağmen “Sena ve Seda adlarında iki kız annesidir.” ibaresi mutlaka yer alır. Dün Sena’ya yazdığım şiirimi paylaştım, çok beğenilen, güzel yorumlar alan “Ebedi Güneşim” hece tarzında idi. Bu şiirim 4 Mevsim Kültür Sanat Edebiyat ve Haber Dergisinin Temmuz-Ağustos- Eylül sayısında yayınlandı. Basıma hazırlanan “Bir Kalp Bıraktım Sana” kitabımdaki şiirlerden biriydi.

    Bugün de 4 Nisan 2009’da evlenen kızım için onun kına gecesinde 6 yıl önce tam da bugün yazdığım bir şiirimi sizlerle paylaşacağım.

    Kuşlar da zamanı gelince yuvadaki yavru kuşların uçmasını isterler. İlk yavrunun uçması anne kuşu üzer mi bilmiyorum ama bana çok zor gelmişti. Yuvamızdan ilk uçan küçük kızımın evliliği için hem seviniyordum, hem de ondan ayrılma fikri içimi çok acıtıyordu.Kızım çok hassas, çok merhametli, ailesine bağlı biridir. O da sevdiği adamla evleneceği için çok mutluydu ama 22 yıl yaşadığı evinden, annesinden, ablasından ayrılacağı için çok üzülüyordu

    Çeyizleri günler öncesinden yeni evine yerleştirilmişti. Her şey gönlünce olmuştu.Kız evi- oğlan evi diye bir kavram yoktu. Ben ilk kez kız gelin edecektim, onlar da ilk kez oğullarının mürüvvetini göreceklerdi. Herkes elinden geldiğince yuvaya harç koymuştu. Seda’ya ait hemen hemen bütün eşyalar yeni evindeki yerleri almıştı. Çok keyifli geçen kına gecesinde dostlar, akrabalar, kızımın arkadaşları doyasıya eğlenmişlerdi. Geleneklerimiz de unutulmamıştı. Kırmızı kına giysileri, içinde mumlar yanan süslü kına tepsisi, çerezler, kına yakarken gelinin avucuna konulacak altınlara varana kadar hazırlıklıydık. Kayın validesi kızımın avucuna yarım altın koydu, kırmızı ipek bağlarla bağladı.Kına türküleri de yanık yanık söyleniyordu. Hüzün yavaş yavaş çökmeye başladıysa da kızımın arkadaşlarıyla kuzenleri; benim can dostlarım Emine, Handan, Neşen ve kız kardeşim Yasemin ortamı neşelendirdiler.

    Kına bitip de davetliler gitmeye başlayınca yalnızlığımız iyice belirginleşmişti. İki kızım ve ben baş başa kalmıştık. Sena böylesi durumlarda duygusallığımızı dağıtır hep… Yine öyle yaptı, bizi güldürdü ama biliyordum ki üçümüz de ağlamamak için kendimizi zor tutuyorduk.

    Kınada söylenen bir türkü vardır.
    “Kınayı getir ana
    ,Parmağın batır ana,
    Bu gece misafirim,
    Koynunda yatır ana.”

    Kızım Seda, evdeki bu son gecesinde benimle yatmak istedi. Çok farklı duygular içindeydi. Ana-kız gecenin karanlığında sohbete başladık. “Şimdiye kadar benim dediğim her şey benim değilmiş gibi geliyor anne… Siz çekmeceleri boşaltıp içinde bana ait olanları çıkardıkça gardırobum, çekmecelerim boşaldıkça sanki ben bunlara hiç sahip olmamışım gibi hissediyorum.” dedi. Bunun üzerine ağlamaya başladım, bu şiiri yazarak eline verdim. Çok duygulandığım zamanlarda konuşamam. Ağlarım. Şu an bu satırları yazarken ağladığım gibi…

    Bir oğlum olsaydı ancak bu kadar sevebilirdim. Sevgili damadım beni hiç kırmadı. Saygısıyla sevgisiyle gözümün bebeği oldu. Şu anda kızım yedi aylık hamile, ikiz bebek bekliyor. Can, baba; Seda da anne olacak kısmetse mayısta… İlk torun derken ilk torunlar olacak. Biri kız adı Arya, diğeri erkek adı Uygar şimdilik bu isimleri uygun görmüşler. Doğana kadar fikirler ve isimler değişebilir ama evlat sevgisi asla değişmez, hiçbir şeyle de değişilmez. Dilerim ki kızım sağ salim bebeklerini kucağına alsın, ömrünce kocası ve çocuklarıyla mutlu yaşasın. Allah onlara da evlatlarının mürüvvetlerini göstersin. Sevgilerimle…
    heart duyğusu
    Sevgili kızım Seda’ya…
    heart duyğusu
    BOŞALAN YER

    Diyorsun ki:
    “Benden boşalan yeri
    Siz doldurdukça
    Yıllardır bana ait olanlar
    Benim değilmiş gibi geliyor.”

    Bize ait ne var ki dünyada?
    Hırslarımız, çekememezliğimiz
    Ödünç verilenler içinse
    İnan ki can parçam,
    Boşunadır çoğu savaşlarımız…

    Senindi bir zamanlar,
    Saltanatın vardı buralarda,
    Damganı vurmuştun
    Gezdiğin her yana…

    Sonra devir döndü,
    Yenilerine sahip çıktıkça
    Eskiler mi uzaklaştı senden
    Yoksa sen miydin uzaklaşan?

    Senindi attığın her adım,
    Bastığın toprak…
    Uç şimdi yükseklerde gezin,
    Gün geçtikçe çoğalarak!

    Adana.3 Nisan 2009

  • Ahmet DİVRİKLİOĞLU.”MAHZUN TURNALAR. GEÇER” (Yeni şiir)

    294986_147984975329598_1905161564_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye tamsilcisi

    TANRI DAĞLARINDAN İNCE YEL ESER
    TUNA’NIN KÖPÜREN YÜZÜNÜ ÖPER
    ŞAHİTTİR CÜMLE CANLI
    YARDIR,GÜL KOKAR ENDAMLI
    YILLAR VAR Kİ HASRETİZ,GÖNLÜM GAMLI
    İÇİMDEN MAHZUN TURNALAR GEÇER

    MAHZUN TURNALAR GEÇER
    PİR-İ TÜRKİSTAN SEMALARINDAN
    SU İÇERLER ISSIK GÖLDEN,CEYHUNDAN
    DOMURUR ALINLARINDAN TER
    DERİM: KADER NEDEN BİZE KÜSER
    İÇİMDEN FIRTINALI BULUTLAR GEÇER

    GÖZLERİMİN ÖNÜNDEN TARİH GEÇER
    EN ÖNDE BÖRTEÇİNE
    ARDINDA ASENALAR,KÜRŞADLAR SAF TUTARAK İLERLER
    ATİLLA MIZRAK VURUR AVRUPANIN KALBİNE
    KORKUT ATA,OĞUZHAN’A BAHT DİLER
    İÇİMDEN BİN ÇADIRLI TÜRKMENLER GEÇER

    HUNLAR GEÇER,GÖKTÜRKLER GEÇER
    PEŞİNDEN AVARLAR,HAZARLAR,UYGURLAR GEÇER
    KARAHANLILAR,GAZNELİLER AT TEPER
    SELÇUKLULAR,HARZEMŞAHLAR,ALTINORDALAR
    TİMUR,BABÜR,OSMANLILAR
    İÇİMDEN ÖFKELİ,GÜR NARALAR GEÇER

    KAFKASLARDAN,RÜZĞAR KANATLI KÜHEYLANLAR GEÇER
    CEYLAN ENDAMLI TAYLAR PEŞİNDE
    ÇELİK BİLEKLİ ÇERİLER,ÜSTÜNDE
    ISLIK ÇALAR GÖKTE OKLAR
    BOŞALIR KİRİŞLER,SADAKLAR
    İÇİMDEN YALINKILÇ ALPERENLER , ALPARSLANLAR GEÇER

    BOĞAZDAN GEMİLER GEÇER
    GÜN DEVRİLİR ,ASIR GEÇER
    TARİH GEÇER GÖZLERİMİN ÖNÜNDEN
    MOHAÇ’TA , ÇANAKKALE’DE , SAKARYA’DA
    BEN VARDIM, BEN
    VE
    MAHZUN TURNALAR GEÇER ŞİMDİ İÇİMDEN
    MAHZUN TURNALAR GEÇER GÖK KUBBEMDEN
    MAHZUN TURNALAR GEÇER……….

    Ahmet DİVRİKLİOĞLU
    TUFAN

  • Leyla ARSAL.Yeni şiirler

    1521450_720951791248802_1490569933_n (2)

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye tamsilcisi

    * * *

    Kuyulardan çekiyorlar ya titrek, ılık nefesimi
    Urganlarla değil, sâfî nûrdan ipeklerle
    Bekliyorum ben. Yüksünmeden
    Derdin sahibine nazlanabilmek ki ne kıdem
    İşte durmadan söylediğim gibi
    Seçkin yaratıldım çünkü ben

    * * *

    Bütün kilitlerimi bilen ve şefkatle tutan ellerinde
    Açan ve dahi kilitleyen gerektiğinde
    Bıraktığına da tuttuğuna da şükr olsun
    Ben olmasın, herşey güzel yine de
    Sen.. “öyle olsun” dedin diye

  • Harika UFUK.Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye tamsilcisi

    BEKLENTİ

    Ucu açık mektuplar yolladım;
    Pulsuz, zarfsız,
    Selamsız, sabahsız.
    Küstü kalem- kâğıt,
    Küstü eller…
    Çıkmaz sokaklara,
    Geri dönülmez yollara,
    Kuşun kanadında
    Sıcak haberler postaladım
    Bilinmez yerlerden…
    Ne giden döndü,
    Ne haber geldi,
    Ne de kuşlardan seda duyuldu!
    Arada bir esen rüzgâr,
    Sanki birkaç sözcük fısıldadı.
    Duyan olmadı,
    Oysa
    Bitmedi bekleyişler…

    Adana.29 Kasım 2009
    Saat: 23.50

    ATEŞ VE GÜNEŞ

    Dağların ardından yol bulsaydım
    Tereddütsüz giderdim
    Güneşi kucaklamaya
    Oynaya güle…
    Sevdanın zirvesi Ağrı’dan yüce
    Çıkabilseydin sevgili,
    Sevdayı doruklardan alıp
    Gelebilseydin keşke!
    O zaman can parçam
    Bir damla çiy olurdum
    Buğulu gözlerinde…
    Ağaçların domurlarında
    Neşeyle yeşeren umut,
    Uçsuz bucaksız denizlerde
    Gelin gibi süzülen ak yelkenli,
    İstiridye içindeki inci,
    Can tanem
    Gözlerinde yakamoz olurdum.

    7 Aralık 2014.MERSİN

  • Harika UFUK.”Nevruz geldi hoş geldi” (Yeni şiir)

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    Toprağın hareketi kanımızı coştursun,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    Kadın- erkek, yaşlı- genç sevinç ile koştursun,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Önce havaya, suya derken düştü toprağa,
    Cemrenin düşmesiyle canlandı birden doğa,
    Kırlarda dans ediyor koyun, keçi, at, boğa,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Gelenek- görenektir Türk’ü Türk’e bağlayan,
    Tasada sevinçte bir, ortak gülen, ağlayan,
    Bayramın coşkusuyla her yürek bir çağlayan
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Dikilsin dut, şeftali sakın kesmeyin meşe,
    Nevruzda eksilmesin, içinizdeki neşe!
    Şeker, tatlı, pasta, kek dağıtsın gelin Eşe,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Mumlar tek tek yakılsın evde varsa kaç kişi,
    Kovsun kötülükleri, kıskandırsın güneşi,
    Üstünden atlayalım yansın nevruz ateşi,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    El emeği- göz nuru yeni yaygı serilsin.
    Kurulan sofralarda ziyafetler verilsin,
    Bahçelerden, bağlardan nevruz gülü derilsin,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Hanımların başında türlü türlüdür oya,
    Nevruz senin bayramın gül, eğlen doya doya,
    Hünerlerini göster renk renk yumurta boya!
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Temiz, yeni, rengârenk bayramlıklar giyelim,
    Nevruzda pişen aşı sömeleği yiyelim,
    Komşularla gülelim, güzel sözler diyelim,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Giyilen urbaların süsü, rengi al olsun,
    İnsanlar mutlu mesut ağızları bal olsun,
    Genç kızların elinde çiçeklenmiş dal olsun,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Gençler kol kola girsin çalsın davulla zurna,
    Çocuklar alkışlasın destek olsun oyuna,
    Herkes coşsun, eğlensin, tempo tutsun boyuna,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.
    *
    Harika dostlar ile tutuşalım el ele,
    Kız kaçırma oyunu çok keyiflidir hele
    At yarışı sevilir, neşe karışır yele,
    En eski Türk bayramı Nevruz geldi hoş geldi.

    08.03.2005.Adana

  • Harika UFUK.”Çanakkale’miz”

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye tamsilcisi

    Askerimin destan yazdığı yerdir,
    Şehidin kanıdır Çanakkale’miz!
    Düşmana mezarı kazdığı yerdir,
    Atamdan anıdır Çanakkale’miz!

    On Sekiz Mart günü en aziz gündür,
    Vatanı korumak Türk’e düğündür,
    Göz dikme yurduma kaçışın dündür.
    Ulusun canıdır Çanakkale’miz!

    Nusret gemisiyle ışıklar saçan,
    Bir devri kapayıp devirler açan,
    Kan renkli toprakta ak güller açan,
    Cennetin yanıdır Çanakkale’miz!

    İki yüz elli bin şehit yatıyor,
    Ülkemin yüreği sende atıyor,
    Türklük tarihine şeref katıyor,
    Şanlı destanıdır Çanakkale’miz!

    Çanakkale; dünya bilir, geçilmez,
    Şehidin kanına paha biçilmez,
    Anadolu’m bütün; diyar seçilmez,
    Türk’ün vatanıdır Çanakkale’miz!

    Bizim durağımız mübarek toprak,
    Dillense savaşı anlatır yaprak,
    Kurşunlar öyle çok adeta pıtrak,
    Mehmet’in şanıdır Çanakkale’miz!

    Harika’m övünür Çanakkale’yle,
    Elinde gelincik, nergis, laleyle,
    Başında hilâlle, ayla, haleyle,
    Kurtuluş tanıdır Çanakkale’miz!

    Adana.28 Ocak 2009

  • Harika UFUK.”ATATÜRK ADANA’DA” (Yeni şiir)

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye tamsilcisi

    Atatürk’ün Adana’ya gelişinin 92. yıl dönümü

    Ayakbastı buraya Ata’m On beş Mart günü,
    Atatürk’le canlandı; Adana, Çukurova!
    Onun gelmesi sanki Adana’mın düğünü,
    Atatürk’le canlandı; Adana, Çukurova!

    Çekerek bastonunu “Yeşerecekti.” dedi,
    O güzel bastonuna dayanmadı, ekledi:
    Toprağın verimini çok güzel dilekledi.
    Atatürk’le canlandı; Adana, Çukurova!

    O günleri görmeyi inanın çok isterdim,
    Harika bir anının şahidi benim, derdim,
    Ata’mı görememek benim en büyük derdim,
    Atatürk’le canlandı; Adana, Çukurova!

  • Harika UFUK.Yeni şiir

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    AY VE DÜŞ TUTULMALARI

    Ay tutulmuş geceden
    Yıldızlar suda hapsolmuş
    Nilüferlerle raks ederek
    Yıkanıyor kentin ışıkları…
    Liraları yitmiş bozukluklarda
    Emekçi düş tutulmaları…
    Uzaklarda bir fener
    Göz kırparak
    Yolunu aydınlatıyor
    Gece yolcularının…
    Hırçın dalgalar
    Feneri kuşatmış,
    Yalnızlığın savrukluğuyla
    Sahili işaret ediyor.
    Söndü ışık,
    Birden
    Sessiz ve sakin
    Yankısını gözlerde bıraktı;
    Ay, tutuklu kaldı düşlerde…

  • Gülten ERTÜRK.”Zamanın değeri” (Köşe yazısı)

    10000243_10152271703211506_1711077394_n (1)

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    “Zamanın değerini bilemedik
    Yoksa biz her şeyin hayırlısını mı dilemedik” Gülten Sultan

    Dememek için zamanın değerini anlamak ve yerinde o zamanı kullanmamız gerektiğine inanıyorum.
    Zamanın değeri ne altınla, ne parayla, ne de pulla ölçülür. Adeta sabun gibi siz onu tutmazsanız elinizden kayar gider. Değerlendiremesek ömür gider…
    Her yaşın kendine özgü güzellikleri vardır. Bunları yakalamayı hedef haline getirmemiz gerekir. Eğer o vakti yerinde değerlendirmesek hata bizde ve tembel oluşumuz dadır. Zaten hayattan dört dörtlük bir yaşam beklemek de olmaz. Hiç kimse dört dörtlük değildir. Çünkü dünyaya imtihan için geldiğimizi hiçbir zaman unutmamamız lazım.
    Boş geçen ölü zamanın bir daha geri gelmeyeceğini hepimiz biliyoruz. O zaman verimli, bize kazanç sağlayacak( hem maddi, hem de manevi) eylemlerde bulunmamız daha doğru olacaktır. Bunu yapalım derken 24 saat dilimini iyi planlamamız lazım. Vücudumuzun dinlenmesi için uyku saatlerimizin düzenli olmasına, sağlığımıza, beslenme düzenimize dikkat etmeliyiz.

    Kendimizi keşfedelim.
    Neleri iyi yapabiliriz?
    En çok nelerden hoşlanıyoruz?
    Mutlu olduğumuz anların sayısının fazla olması bizi her konuda verimli kılacaktır.
    İçimizde oluşan kötü düşüncelere yer vermeden güzellikleri yakalamak zamanın faydalı halde kullanmamıza sebep olacaktır.
    Ürettiğimiz her fikir eyleme dönüşünce sonuçlarına biz bile inanamayacağız.
    Zaman konusunda en önemli olan an, yaşadığınız şu anki durumunuz.
    Bir saniye, bir dakika, bir saat, bir gün, bir hafta, bir ay, bir yılda neler olabilir?
    Bir saniyede kaza olabilir.
    Bir dakikada nabzı duran insan tekrar hayata dönebilir.
    Bir saatte yağan yağmur çimenlerin yeşermesine sebep olabilir ya da geç gelen ambulans yaşayan kurtulacak olan bir hastanın ölümüne sebep olabilir.
    Bir günde size gelen bir teklif hayatınızın değişmesine sebep olabilir.
    Bir haftada ameliyat olan bir hasta sağlığına kavuşabilir.
    Bir ayda çok normal gözüken bir yakınınız teşhisi sonunda hayata gözlerini yumabilir ve ya bir ay içinde evlenmeyi planladığın ve nikah tarihini aldığın bir insan, bir ay sonra senin hayatında olmayabilir.
    Bir yılda bir önceki yıl hayalini bile kuramadığınız bir bebek sizin aileden olabilir….
    Olumlu ve ya olumsuz örnekler çok ama siz olumlularını kendinize yakıştırın diyorum.
    Vesselam hayat çok kısa, siz hayattayken sevdiğiniz insanların değerini zamanda bilin, bir gün bilmek isterseniz, onlara söylediklerinizi mezar taşı anlamaz.
    Zamanınızın kıymetini zamanında bilerek anlamlı, kaliteli güzel bir hayat sürmeniz dileği ile…

    “Zamanın değerini umursamayanlar
    Ömürlerini bitmez tükenmezmiş sananlar
    Tespihin taneleri kadar kısa bu hayat
    Sen onu harcamazsan o zaman seni harcar”

  • Harika UFUK.”TÜRKİYE’MİN KADINLARI BAMBAŞKA” (Yeni şeiir)

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    Fedakâr, cefakârdır ülkemizde her kadın,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!
    Cennet ile söylenir anam mübarek adın,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Ülkemiz yemyeşildir; görenler hayran kalır,
    Havası, suyu güzel; hastalar şifa bulur,
    Mis kokan kadınımız, rengini gülden alır,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Güzellerin içinden onlar hemen seçilir,
    Kınalı ellerinden zehir olsa içilir,
    Evlerinin önünden saygı ile geçilir,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Cenneti sermiş Mevla’m ayağının altına,
    Nasıl ulaşılır ki senin yüksek katına,
    Konuk olmak pek hoştur; cömert, temiz çatına,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Yuvaya kanat gerer, cesur dişi kartaldır,
    Bakışları anlamlı, yanakları al aldır,
    Huyu pek yumuşaktır, sözleri sanki baldır.
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Savaşta ve barışta erkeğinin yanında,
    Mertlik dolaşmaktadır asil, temiz kanında,
    Güneş gibi doğuyor her sabah yurt tanında,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Doğruluğun timsali, hepsi sözünün eri,
    Sevgiyle dolup taşar, altındır yürekleri,
    Güller açar yerlerde, bir damla aksa teri,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

    Harika güzellikte yarışırsınız ayla,
    Dünya Kadın Gününü kutlayalım halayla,
    Kalplere yollandı ok, gümüşten parlak yayla,
    Cana can Türkiye’min kadınları bambaşka!

  • Leyla ARSAL.Yeni şiirler

    leylahanim

    Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

    * * *

    Eşikte bekleyen göz ucuyla dahi bakmaz içeri
    Merak etmez ardı saray mı han mı kulübe mi
    Kalbi zelzele olanın kullanabildiği;
    -sadece kalp yetisi!-
    Kalbiyle görür kalbiyle bilir
    Kalbiyle koklar rüzgârın nefesini
    Ahh o eşikler ardı mıdır hep rüzgârın yurt bellediği

    * * *

    Kapalı kalmaktan ve kapatmaktan hep
    Şimdi sarkıtıyorum akciğerlerimi onuncu kattan aşağı
    Şairin dediği gibi tam da
    Burası “göğe bakma durağı”
    Benimkisi hem daha cüretkar /Rapunzel’in yanında

  • KÜMBET DERGİSİ 35. SAYISI YAYINDA

    1422348837_kapak_35k (2)

    EDİTÖRDEN

    2015 yılının ilk sayısında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ve kültür ve sanata gönül veren sizlerin desteğiyle yine beraberiz. Yeni yılın bütün insanlığa, ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği olarak 35. sayımızda akademik, kültür sanat ağırlıklı yazıların yanında özellikle röportaj ağırlıklı yazılara yer verdik.

    Geçen sayımızda duyurusunu yaptığımız Tokat 1. Uluslararası Köroğlu Halk Âşıkları Şöleni’ne katılacağını ilan ettiğimiz Şeref Taşlıova’nın zamansız kaybı belki de bizleri biraz daha bu konulara yöneltti.
    “Tokat kervanından aldım bakırı
    İncitmeyin fukarayı, fakiri” diyen Köroğlu’yu andık.
    14 Kasım 2014 Tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tokat Valiliği, Tokat Belediyesi ve Kent Konseyinin destekleriyle gerçekleştirilen uluslararası seviyedeki program kültür ve sanat çevrelerinde Köroğlu’nun Tokat’a da taşınmasından dolayı dikkat çekti. Bizlere bu konuda gerekli katkıda bulunan kurum ve kuruluşlara teşekkürü bir borç biliriz.
    İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif ERSOY, aramızdan ayrılışının 78. yılında dernek üyelerimizin Tokat Kamu Çalışanları Vakfı Tokat Şubesinde, AKİF’in torunu Selma Argon Hanım’la gerçekleştirilen canlı yayın bağlantısı sağlanarak (TÜRDAV) da yapılan bir etkinlikle anıldı. Bu etkinliği Ocak 2015 ayı içerisinde Doğumunun 111. yılında Bayrak Şairi Arif Nihat ASYA ve doğumunun 110. yılında Kültür Sanat Adamı Hüseyin Nihal ATSIZ’la ilgili programlar takip edecek.
    Şairler ve Yazarlar Derneği üyelerimizden Mahmut Hasgül Samsun’da Atakum Belediyesi’nce 6 Aralık 2014 tarihinde düzenlenen “Kardeş Şehirler ve Şiirler” programında yer alırken, Hasan Akar da 12-14 Aralık 2014 tarihleri arasında Kayseri’deki “Simurg Ateşi ve Kültür Sanat Etkinlikleri” ne katıldılar. Derneğimiz üyesi Tokat Mahperi Hatun Mesleki ve Teknik Lisesi Edebiyat Öğretmeni Saffet Çakar Milli Eğitim Bakanlığı’nca Tokat’tan yılın öğretmeni seçilerek Ankara’ya davet edilip 24 Kasım 2014 Öğretmenler Gününde Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız tarafından ödüllendirildi. 90.000 şehit verdiğimiz Sarıkamış Harekâtının 100.Yılı münasebetiyle 3-4 Ocak 2015 tarihleri arasında Kars Valiliği’nce tertip edilen “Sarıkamış Yürüyüşü” ne Tokat Belediyesinin katılımında derneğimizi Ahmet Turan Erdoğan ve Metin Falay temsil ettiler. Geleneksel her ay yapılan TOŞAYAD Kahvaltılarının Aralık ayı onur konuğu şiir ve yorumlarıyla Halk Bilimi Araştırmacısı Hayrettin Koyuncu oldu.
    Bu sayımızdaki yazı ve röportajlar arasında kapak konusuna binaen Yard. Doç. Dr. Doğan Kaya ve Yard. Doç. Dr. İsmail Hakkı Akyoloğlu’nun Köroğlu ile ilgili iki makalesi yer alırken Yavuz Bülent Bakiler, Prof. Dr. Mustafa Erkal, Prof. Dr. Tamilla Abbashanlı, Prof. Dr. Saadettin Yıldız, Dr. Necdet Kurt, Mahir Adıbeş, Ergün Veren, Ahmet Sargın, Harika Ufuk, Remzi Zengin, M. Necati Güneş, Hasan Akar, Bekir Yeğnidemir, Şerare Kıvrak, Mahmut Hasgül, Mustafa Coşkun, Gülsüm Işıldar, Ülkü Taşlıova, Ahmet Sargın, Zürbiye İvdik, Kemal Atangür, İlhan Önal, Hanife Döner, İlhan Aybek değerli çalışmalarını KÜMBET aracılığıyla sizlere kadar taşıdılar.
    Bu değerli yazıları gönül bahçelerinden birer demet gülle süsleyen şairlerimiz; Bedrettin Keleştimur, Fidan Abbasova, Ali Özkanlı, Şükrü Çakır, İbrahim Şaşma, İsmihan Karaca, Öz Ali Yılmaz, Ekrem Çakırgülmez, Saffet Çakar, Sündüs Akça, Şafak Nur Yalçın, Ebubekir Tahiroğlu, Burhan Kurddan, Nihat Aymak, İhsan Nazik, Metin Falay,Yıldız Toksöz, Rasim Yılmaz,Yunus Yılmaz, Celalettin Çınar, Ahmet Divriklioğlu, İlhan Kurt, Hasan Fahri Tan, Züleyha Özbay Bilgiç sizlerin duygularına hitap etmeye gayret ettiler.
    Dağıtımına başladığımız dergimiz 2015 de de yine Kültür ve Turizm Bakanlığının kütüphanelerinde raflardaki yerini alacak.
    36. sayımızda buluşmak dileğiyle…

    Remzi ZENGİN/ Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği

  • KÜMBET DERGİSİ 34. SAYISI OKUYUCULARI İLE BULUŞUYOR

    10815637_718192821582895_1623277478_n

    EDİTÖRDEN

    Ülkemizde, özellikle taşrada zor şartlarda çıkan dergilerin bir bir kapandığı ya da hayatta kalma mücadelesi verdiği bir dönemde KÜMBET Dergisi çıktığı yolda sizlerin destek ve gayretiyle yayın hayatına devam ediyor. Türk kültür ve sanat alanında geldiği konumuyla yurt içinde ve dışında saygın dergiler arasında olabilmenin de haklı gururunu yaşıyor.
    KÜMBET Derginizin yine beğeni ile okunan ve takip edilen 33. sayısından sonra çok değerli yazar araştırmacı, akademisyenlerin makaleleri ve şairlerin gönül dağarcıklarından derledikleri kır çiçekleri, Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği’nin gerçekleştirmiş olduğu birbirinden değerli etkinliklerle karşınızdayız.
    TOŞAYAD ve Niksar Belediyesi işbirliği ile düzenlenen “5.Cahit KÜLEBİ ve Memleketime Bakış Şiir Yarışması” başarı ile sonuçlandırılarak dereceye giren Halil Gürkan (Eskişehir), İsmihan Karaca (Amasya) ve Ali Cem Akbulut’un (Amasya-Merzifon) ödülleri 10-12 Ekim 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen “Niksar’ın Fidanları Kültür – Sanat ve Ceviz Festivali” kapsamındaki Erzurumlu Emrah’tan Cahit KÜLEBİ’ye Şiir Şöleni’nde verildi.
    Festival kapsamında 10 Ekim 2014 akşamı Türk Şiirinin duayeni Cemal SAFİ onuruna derneğimizin başarılı yöneticilerinden Mahmut Hasgül’ün sunumu ve Grup Seyyah’ın müzik desteğiyle “Cemal SAFİ’ye Vefa Gecesi” tertip edildi. Aynı gecede Edebiyat Öğretmeni Gökhan GÜNEŞ ve Üniversite Öğrencisi Merve Nur Maden’in başarılı sunumlarıyla Simurg Ateşi şairlerinden Ali Özkanlı (Kayseri), Süleyman Altunbaş (Samsun), Mehmet Metin Baş (Manisa-Soma), Şafak Nur Yalçın (Antalya), Hasan Akar (Tokat) sahne alarak Simurg Ateşinin felsefesini anlatıp şiirlerini yorumladılar.
    Aynı festivalde yer alan “Ahi Pehlivan ve Niksar’da Vakıflar” konulu panelde dergimiz ailesinden GOP Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alpaslan Demir, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Uzmanlarından Bekir Yeğnidemir ve Tokat Vakıflar Bölge Müdürümüz İsmail Aktaş, 19 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Türkmen ve Giresun Özel İdaresi Kültür Müdürü Mehmet Fatsa hazırladıkları bildirileri katılımcılarla paylaştılar.
    Elazığ Valiliği, Belediyesi ve Fırat Üniversitesi’nce 25-28 Eylül 2014 tarihleri arasında bu yıl 22. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları Etkinliklerine TOŞAYAD adına davet edilen dernek başkanı Remzi Zengin “Edebiyatımız ve Edebiyat Dergileri Paneli”ne katılarak KÜMBET Dergisinin yayın hayatındaki yeri konulu konuşmasını sundu.
    Tokat Valiliği, Belediyesi ve GOP Üniversitesi’nce 25-26 Eylül 2014 tarihleri arasında düzenlenen “Tokat Tarih ve Kültür Sempozyumu”na derneğimiz üyelerinden, Araştırmacı-Yazar Hasan Akar “Tokatlı Müzisyen Sanatçı Necati BAŞARA”, Eğitimci-Yazar Mahmut Hasgül “Hey Onbeşli Türküsü ve Onu İlk Kez Plağa Alan Hafız Hakkı Feryadi” konulu bildirilerini sundular.
    Şairlerimizden Hasan Akar, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nce 22-25 Eylül 2014 tarihleri arasında tertip edilen 13. Uluslararası Karacaoğlan Şiir Akşamları’na davet edilerek ilimizi temsil etti.
    Derneğimiz yönetim kurulu üyesi Mahmut Hasgül’ün büyük bir özveriyle hazırladığı, otuza yakın şairin katıldığı, antoloji hüviyetindeki “Tokat’tan Mısralar III” kitabı TOŞAYAD yayını olarak Türk Edebiyatının seçkin eserleri arasında yerini aldı.
    TOŞAYAD kahvaltılarının sonuncusu geniş bir katılımla 11 Ekim 2014 Cumartesi Günü Tokat Grand Ballıca Otel’de Cemal SAFİ onuruna verildi. Cemal SAFİ’nin bir saate yakın özel program yaptığı kahvaltıda şairlerimizden Ahmet Divriklioğlu, Şerare Kıvrak ve Sündüs Akça da kendi şiirlerini yorumladılar.
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği’nce hazırlanıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca kabul edilen “1.Uluslararası Tokat Köroğlu Halk Âşıkları Şöleni” Tokat Valiliği ve Tokat Belediyesi’nin katkılarıyla 14 Kasım 2014 Cuma Akşamı, Tokat 26 Haziran Atatürk Kültür Merkezi’nde icra edilecek. Şölene Türk Dünyasının ve ülkemizin tanınmış âşıklarından Dr. Âşık Şergiyye Zengilanlı (Azerbaycan), Peri Hasanova (Azerbaycan), Âşık Nuri Çırağı (İstanbul), Âşık Cemal Divani (Bursa), Âşık Kaptani (Sivas), Âşık Eseri (Sivas) ve Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Ütesi Yard. Doç. Dr. Doğan KAYA katılacaktır. Bu şölene davetimizi vefatından önce kabul eden Âşık Şeref TAŞLIOVA’ya rahmetler diliyor, onu bir kez daha saygıyla anıyoruz.

    Remzi ZENGİN
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı

  • Gülten ERTÜRK.”Atam diye inliyor ülkemin dört bir yanı” (Yeni şiir)

    1899168_10152195435946506_1744398885_n

    Mevsim gazel mevsimi yürekler yine hazan
    Özlemdeyiz, ey Türk’ün kem talihini bozan
    Yalnız On Kasım değil sana duyulan minnet
    Sabah akşam duada kadın, erkek, kız, kızan

    Dallar boyun büküyor güllerin rengi sarı
    Bülbül gülü unuttu bugün farklıdır zarı
    Baştanbaşa sen varsın yurdun ufuklarında
    Muğla’da çökertmesin Artvin’de ata barı

    Bağımsızlık adına yanar yaktığın ateş
    Yedi düşmanın başı olamadı sana eş
    Muasır medeniyet senden bize emanet
    Bakışları okyanus saçları sarı güneş

    Atam diye inliyor ülkemin dört bir yanı
    El ele kenetlenmiş Kırklareli’si Van’ı
    Gençliğin sahip çıkar birinci görevine
    Ey yüzyılın lideri ey Türk’ün asil kanı

  • Harika UFUK.”ATATÜRK” (Yeni şiir)

    10153870_10152548834387998_5870849321907249559_n

    Sevgimiz bütündür, asla bölünmez,
    Yüreklerde bayrak, bizde Atatürk!
    Ölümsüzdür içimizden silinmez,
    Yüreklerde bayrak, gözde Atatürk!

    Haykırınca dağlar taşlar çınlardı,
    Türk ulusu onu candan dinlerdi,
    Savaş meydanında düşman inlerdi,
    Yüreklerde bayrak, sözde Atatürk!

    Kemal’im ateşti, düşmanı yaktı,
    Yedi düvel ona gıptayla baktı,
    Şimşek gibi çaktı, sel gibi aktı,
    Yüreklerde bayrak, hızda Atatürk!

    Mavi gözleriyle ummanlara eş,
    Ülkemin bahtına doğan bir güneş,
    Namerde düşmandı, yiğide kardeş,
    Yüreklerde bayrak, özde Atatürk!

    Harika bir önder, mükemmel insan,
    Vatan aşkı ile kükreyen aslan,
    Türk’ün atasıdır yüce komutan,
    Yüreklerde bayrak, izde Atatürk!

  • Harika UFUK.”CANDIR ATATÜRK” (Yeni şiir)

    10169428_10152548834207998_7118786574119356644_n (1)

    Türkoğlu Türk; anlı şanlı kahraman,
    Dünyaya örnektir, candır Atatürk.
    Namerde, düşmana dileten aman,
    Tarihe vurulan sandır Atatürk.

    Ordular Akdeniz hedef ileri!
    İnancıyla güçlendiren neferi,
    Gözümüzün nuru, ışığı, feri,
    Damarda dolaşan kandır Atatürk.

    Vatan, millet, bayrak, barış âşığı,
    İstiklâl, hürriyet, irfan eşiği,
    Aydın Türkiye’nin ilim ışığı,
    Güneşin doğduğu tandır Atatürk.

    Biz ölürken vatan-millet yolunda,
    Gülümseriz Azrail’in kolunda,
    Sağında bir melek bir de solunda,
    En aziz, en kutlu yandır Atatürk.

    Kanuni Süleyman, Fatih ve Yavuz,
    Türkmen boyu, Oğuz, Uygur, Gagavuz,
    Harika der: Büyük önder, kılavuz,
    Türklüğün bayrağı, şandır Atatürk.

  • TÜRK KÜLTÜRÜNDE ÇOCUK VE ÇOCUK BAYRAMI

    10715731_737937922922026_530600435_n

    Başlangıcından bugüne, tarihin akışı içerisinde Türk çocukları gün gelmiş hanların-hakanların, sultanların gönlünde yıkılmaz bir taht kurmuş ülke yönetmiştir. Gün gelmiş, destanlarda yerini almıştır. Manas olmuş, Mete olmuş, Kürşat olmuş ve daha nice isimler ülkeleri için birer kahraman olmuştur. Dahası; Alparslan olmuş, Anadolu’nun kapısını açmış, Fatih olmuş çağ açıp çağ kapatmıştır. Atatürk olmuş, dehalığını konuşturmuş, dünyanın en güzel, en kıymetli ülkesini kurmuştur. İbn-i Sina, Farâbi, Mevlâna, Yunus Emre, Hoca Nasreddin olmuş ve daha niceleri gibi ışık saçmıştır. Gün gelmiş, atasözlerinde insanlığa ders vermiştir. Yetmemiş; düğünüyle, töresiyle, türküsüyle, Türk kültürünün bir başka halkasını oluşturmuş ve bayramlardan bayram almıştır. Bayramlardan bayram alan atasının armağanı “Çocuk Bayramı” coşkusunu; “Yurtta sulh, cihanda sulh” özdeyişini ilke edinerek, bütün dünya çocuklarıyla paylaşmayı hedeflemiştir…

    Türk çocuğu, tarihi boyunca bütün Türk uygarlıkları içerisinde haklı yerini hiç yitirmemiştir. Ona bu hakkı, daha başlangıcından beri ataları severek vermiştir…

    Bu kitapta, tarihi bilinen başlıca ilk Türk devletlerinden; Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Selçuklular, Osmanlılar, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ayrıca Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nden Muhtar Türk Cumhuriyetleri’ne ve dünyadaki diğer Türk topluluklarına yer verilmiştir. Yine bu toplumlarda yaşamış ve çocuklara şefkat göstermiş, eğitim, sağlık ve diğer alanlarda sıcak ilgileri ile bilinen devlet yetkililerinden, bilim adamlarına kadar pek çok Türk büyüğünün önemli görüş ve düşünceleri de işlenmiştir.

    Türklerde çocuğa ilişkin geleneklerin önemli bir bölümünü teşkil eden belli başlı faaliyetlerinden; isim verme töreni, beşik düğünü, sünnet düğünü, okuma bayramı, çocuk bayramı gibi ve başka önemli kültür değerlerine yer verilmiştir… Ayrıca bazı önemli gördüğümüz hususlar resimlerle eserimizi süslemiştir.

    Bu kitapta, 23 Nisanlarda büyük coşkuyla kutlanan Çocuk Bayramı’na ilişkin önemli çalışmalar işlenmiştir. Bu çerçevede, Çocuk Bayramı’nın dünyada ilk olmasının önemi ifade edilmiştir. Çocuk Bayramı’nın evrenselleşmesi ve böylece bütün dünya ülkelerinde de kutlanır hale gelmesi yönünde, “Dünya Çocuk Bayramı” için “Dünya Çocuklarının Dilekçesi”nden örnekler verilerek, adı geçen çalışmalara ayrıca yer verilmiştir.

    Bu eseri; bağımsız bütün Türk Devletleri ve ayrıca özerk Türk Topluluklarına, -Türkistan’a- yine bu kitapta sözü edilen Çocuk Bayramı’nın kabulü hususunu, açık bir mektup ve bir çağrı olarak değerlendirebiliriz. Şöyle ki; Türk dünyasında kutlanan Nevruz Bayramı, destanlar, diğer kültürel hususlar, âdet ve törelere yönelik faaliyetlerde olduğu gibi, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde düzenlenen -yukarıda sözünü ettiğimiz- Çocuk Bayramı’nın da, -öteki bayramlardan bağımsız olarak, sadece “Çocuk Bayramı” şeklinde- zaman geçirmeden bütün Türkistan’da düzenlenmesinin sağlanması en büyük dileğimizdir. Bu düşünce; kültür birliği yönünde Türk dünyasını daha da birleştirme, yakınlaştırma noktasında vesile olacağı inancındayız. Bundan dolayı bayramlar bir anlamda kardeşliğin, dostluğun pekişmesi ve sevincin hâkim olduğu önemli günlerdir.

    Kısaca söylemek gerekirse bu kitapta Türk çocuğunun, Türk dünyasında almış olduğu kutlu yeri, Türklerin çocuğa vermiş olduğu değeri bulacaksınız…

    Ramazan Seyfi YURDAKUL

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Muhteşem şiirler

    301157_10150360353333921_584704160_n

    GEL HADİ

    Özleminle yaşarım aşkın çağlar kanımda,
    Yalnızlığın koynunda saklıyım bul, bul hadi.
    Yeşerttiğin filizler düşlerimde canımda,
    Şefkatli kollarınla yanına al, al hadi.

    Sitemkâr bakışların kalbimde saplı kama,
    Bilirim aklın bende, gönlün bendedir ama
    Uzaktan el edersin; tek yıldızlı dünyama,
    Gecemi esir aldın, günüme dol, dol hadi.

    Çiçeklensin ruhumuz, bu aşkın renkleriyle
    Leyla’yla Mecnun gibi buluşsun denkleriyle
    Kerem’i yakan aşkın alevli cenkleriyle
    Ellerimden tutarak ateşe sal, sal hadi.

    Güzellikler seninle ufkumuza dolarken,
    Geçmişteki dertlerim birer birer solarken,
    Üzenler pişmanlıkla saçlarını yolarken,
    Hepsini terk ederek yanımda kal, kal hadi.

    Harika der: Aşklara, âşıklara can feda,
    Severek ayrılanlar için acıdır veda,
    Dilden zorla dökülür, inleten söz elveda,
    Kavuşalım sevgili bekletme gel, gel hadi.

    Adana.8 Şubat 2012.Saat 19.30

    TAŞ ERİDİ

    Taş eridi hasretimden, terimden,
    Çektirdiğin çile dolmadı gülüm,
    Kara kış yerleşti, gitmez serimden,
    Gönlümde ilkbahar olmadı gülüm.

    Acımadın çıra gibi yaktın yâr,
    Hastalandım göz ucuyla baktın yâr,
    Çekiç vurup çivi gibi çaktın yâr,
    Kimse derdim nedir bilmedi gülüm.

    Dünyanın kahrını çeken ben oldum,
    Umuda gözyaşı eken ben oldum,
    Kurşun gibi çarpıp seken ben oldum,
    Sevgin yüreğimde solmadı gülüm.

    Ben huzur aradım, sen çile verdin,
    Paramparça ettin yerlere serdin,
    Gülünü terk ettin, dikeni derdin,
    Attığım taş menzil bulmadı gülüm.

    Ufkuma sevdanı yazdım silinmez,
    Yaram derindedir ondan bilinmez,
    Kalbin kaya dilim dilim dilinmez,
    Bu gönül sevmekten yılmadı gülüm.

    Harika bir ömür olsa diyorum,
    Şu çile defterim dolsa diyorum,
    Takvim yaprakları solsa diyorum,
    Sensiz kara bahtım gülmedi gülüm!

    Adana.2009.

    NOT 1: Antoloji Com’ da 2009 Haziran ayında Dünya Barışına Çağrı grubunun açtığı şiir yarışmasında “Taş Eridi” adlı hece şiirim ile birinci oldum.

    Not 2: NOT 2: Bu şiir Türkiye’nin en büyük şiir sitelerinden Edebiyat Defteri’nde 21 Temmuz 2010’da günün şiiri seçilmiştir.

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    CAN ÇİÇEĞİM

    Gözüm daldı uzun ince yollara,
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!
    Hasret kaldım candan saran kollara,
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!

    Mehtapta el ele gezdik gezeli,
    Küstük gündüzlere dünya güzeli,
    Sevdamız ebedî, aşklar ezelî,
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!

    “Dön” diyorum hasret bitsin, gel yeter,
    Dökülmedi hiçbir aşkta bunca ter,
    Yokluğun ölümden inan bin beter.
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!

    Gözyaşımı döktüm altın fincana,
    Varlığım kurbandır sevdiğim sana,
    Çok çektirdin acı canana cana,
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!

    Gün yüzünle doğsam, ufkunda batsam,
    Sevgilim bir ömür dizinde yatsam,
    Tatlı bakışını canıma katsam,
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!

    Harika sevdamız üstüne yemin,
    İlkbahar gibidir senin her demin,
    Kokusunu senden alır yasemin,
    Can çiçeğim, kızıl gülüm, bir tanem!

    Adana.Mart 2010.

    EY AŞK

    Dünyadaki duyguların
    En kutsalı sensin ey aşk!
    Çektiğimiz kaygıların,
    En güzeli sensin ey aşk!

    Gönüllerin tek sultanı,
    Ufukların kızıl tanı,
    Ömrümüzün tatlı anı,
    En özeli sensin ey aşk!

    Işıltısın gözlerdeki,
    Yaşayansın özlerdeki,
    Okşanansın dizlerdeki,
    Şefkat eli sensin ey aşk!

    Sevgiliden kalbimize,
    Köprü kurdun ikimize,
    Şiir oldun dize dize,
    Sazın teli sensin ey aşk!

    Harika’sın benzerin yok,
    Yüreğime saplandı ok,
    Sana sevgim her şeyden çok,
    Sevgi seli sensin ey aşk!

    Adana.14 Şubat 2011.

  • Yunus EMRE.”Gel gör beni aşk neyledi”

    Yunus_Emre

    Baştan Ayağa Yareyim ( Gel gör beni aşk neyledi )

    Gönlüm düştü bu sevdaya
    Gel gör beni aşk neyledi
    Başımı verdim kavgaya
    Gel gör beni aşk neyledi

    Ben yürürüm yana yana
    Aşk boyadı beni kana
    Ne akilim ne divane
    Gel gör beni aşk neyledi

    Mecnun oluben yürürüm
    Dostu düşümde görürüm
    Uyanır melul olurum
    Gel gör beni aşk neyledi

    Aşkın beni mest eyledi
    Aldı gönküm hasteyledi
    Öldürmeğe kast eyledi
    Gel gör beni aşk neyledi

    Gah eserim yeller gibi
    Gah tozarım yollar gibi
    Gah akarım seller gibi
    Gel gör beni aşk neyledi

    Akan sulayın çağlarım
    Dertli yüreğim dağlarım
    Yarim için ben ağlarım
    Gel gör beni aşk neyledi

    Benzim sarı, gözlerim yaş
    Bağrım pare, ciğerim baş
    Halden bilen dertli kardaş
    Gel gör beni aşk neyledi

    Miskin Yunus biçareyim
    Baştan ayağa yareyim
    Dost elinden avareyim
    Gel gör beni aşk neyledi

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    ADANA SEVDASI

    ADANA’MDAN SELÂM SANA TÜRKİYE’M

    Toros güzelleri amber kokuyor,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!
    Gönül tezgâhında sevgi dokuyor,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Bakü petrolünü akıtır Ceyhan,
    Ceyhan’a kardeştir eşsizdir Seyhan,
    İki kardeş konuk, Çukurova’m han,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Meşhurdur Kozan’ın mandalinası,
    Bucak’ta yetişir meyvenin hası,
    Kozan yiğitleri, yiğidin ası,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Karaisalı’mız merttir, kahraman,
    Düşmanı püskürttü, dedirtti aman,
    Tertemiz havası, suyu her zaman,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Güzel ilçelerden biri Karataş,
    Taze, leziz balık pişsin olsun aş,
    Denizi şahane, bulamazsın taş,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Yumurtalık dengin var mı dünyada?
    Kalesi denizde küçücük ada,
    Mavi sular, yeşil orman orada,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Seyhan ilçemizde hoş olur seyran,
    Çukurova’mıza kim olmaz hayran?
    Misis’te içilir en güzel ayran,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Tarih kokar Feke hem Saimbeyli,
    Serindir Aladağ ve Tufanbeyli,
    Misafirperverler hanımlı beyli,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Gülek Boğazıyla Şekerpınarı,
    Pozantı’dan başlar Tekir’in karı,
    Sarıçam ormanlık bal yapar arı,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    Yüreğir ilçesi cennetten bahçe,
    Merkez Cami huzur verir gezdikçe,
    Ayetler Arapça, dualar Türkçe,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    İmamoğlu, Merkez şehrin incisi,
    Adana ülkemin hep birincisi,
    Harika gönlümün tek bir incisi,
    Adana’mdan selam sana Türkiye’m!

    8 mart 2009.Adana.

    HOŞGÖRÜ

    Sevgi köprüsünden geçenler bilir,
    Kalpten kalbe giden yoldur hoşgörü.
    Dostluk pınarından içenler bilir,
    Tadına doyulmaz baldır hoşgörü.

    Güvercin uçuran mavi semada,
    Kubbede kalacak yalnız hoş seda,
    Savaşa, kavgaya, kine elveda,
    Birlikte, barışta seldir hoşgörü.

    Ne olursa olsun unvanı, sanı,
    Öteki demeden sevmek insanı,
    Hayatın en özel, en güzel yanı,
    Bülbülce şakıyan dildir hoşgörü.

    Para, mal mülk, şöhret, güzellik yalan,
    Faydalı eserler geride kalan,
    Âlemin gamını, derdini alan
    Âşığın sazında teldir hoşgörü.

    Ailede düzen her işin başı,
    Anlayışsız olmak gözlerin yaşı,
    Sevgi, saygı, huzur temelin taşı,
    Yüreklerde açan güldür hoşgörü.

    Anne- baba evin esas direği,
    Büyüklere saygı dinin gereği,
    Çocuklara ilgi, sevgi ereği,
    Şefkatle okşayan eldir hoşgörü.

    Vatansever nesil millette inanç,
    Sağlam bir aile evlatta güvenç,
    Yetişmiş yavrular babada kıvanç,
    Yarına uzanan daldır hoşgörü.

    Allah sevgisinin içten yakışı,
    Peygamber yolundan ümmet akışı,
    Yavrusunu seven anne bakışı,
    Soğuktan koruyan şaldır hoşgörü.

    Mevlana’dan çağrı: Kim olursan gel,
    Yunus’un gönlünden çağlayan bir sel,
    Bektaş’tan öğüttür: Dil, el ile bel,
    Erenlerden esen yeldir hoşgörü.

    Güzel hasletlere ulaşan tek tek,
    Yetime, öksüze, garibe destek,
    Gurbete düşene olmayan köstek,
    Gönül mektubunda puldur hoşgörü.

    Harika, âlemin kahrı çekilmez,
    Namerdin suyundan bir tas içilmez,
    Onur önem taşır, hiç vazgeçilmez.
    Hayatta en güzel haldir hoşgörü.

    8 aprel 2013.Adana.

  • Esat ERBİL (İrak, Erbil).”Azerbaycan” (Yeni şiir)

    10518892_282463971925442_790559227_n

    Tüm Türk vatanımız birdir bölünmez,
    Ağlayanlar gülsün Azerbaycanım,
    Turan eller bizim tarih silinmez,
    Sevinçle kalp dolsun Azerbaycanım.

    Bayrağında vardır yeşil kırmızı,
    Hep bizleri toplar ayı yıldızı,
    Gönül istiyecek arzular sizi,
    Sevmeyen ölsün Azerbaycanım.

    Dokuz İklimin var isterim gezmek,
    Serin göllerinde ne hoştur yüzmek,
    Tek umudum budur düşmanın ezmek,
    Koymam yerin bölsün Azerbaycanım.

    Azarı dönderin kanımız birdir,
    Bu şan şühretini gençlere sürdür,
    Düşmanı kahr edin kökünü durdur,
    Dost dosta aff kılsın Azerbaycanım.

    Haydi Turancılar iller bizimdir,
    Azer, Irak Türkte hepsi gözümdür,
    Birleşme uğruna kesin sözümdür,
    Kalpten kini silsin Azerbaycanım.

    (Esat) hep söyledi hayranam sana,
    Canım uğrunadı kurbanam ona,
    Karabağ döneydi yanaram anam,
    Yeter serbest olsun Azerbaycanım.

  • KÜMBET’İN 33 SAYISI YAYINDA!

    10366056_590660737709272_2490953218907291455_n

    Kapağında Sultan 2. Abdülhamit Han döneminde Tokat giysilerinin yer aldığı bir fotoğraf bulunan dergimizin 33. sayısı 33. sayısı okuyucularının görüşüne sunuldu.Derginin editör yazısını aşağıya alıyoruz:

    EDİTÖRDEN
    Ülke dışında ve içinde büyük beğeni kazanan 32. sayımızdan sonra yine sizlerleyiz. Anadolu’da dergi çıkarmanın ve devam ettirmenin güçlüğünü bilen, bundan dolayı bizlere destek konusunda kayıtsız kalmayan kurum ve kuruluşlara, siz değerli okuyucularımıza ne kadar teşekkür etsek azdır.
    KÜMBET Dergisi yayın hayatına girdiği günden beri devletimizin, milletimizin bütünlüğü, bekası çerçevesinde Türk-İslam Kültürüne katkıda bulunmayı bir ekip anlayışı içinde devam ettirdi. Bundan sonra da bu anlayış ve ilkelerden kopmadan yolumuza devam edeceğiz.
    Ramazan ayının bütün kutsallığının İslam dünyasına dalga dalga yayıldığı bir ortamda bu sayımızda da birbirinden değerli kalemler sizler için araştırdı ve yazdı. Yirmiyi aşkın makale ve yazı sahibi ile birlikte otuza yakın kalem şiir dünyamızda bu kez daha farklı çiçeklerden derledikleri duygularını dile getirmeğe gayret sarf ettiler.
    Özellikle kapak konusunda titiz bir çalışma yapan ekibimiz bu kez Sultan Abdülhamit Han’ın Amerika’da bulunan Resim Koleksiyonundan Tokat giyimini büyük bir özenle kapağa taşıdı. Dergimizin sanat danışmanları arasına sanat dünyamızın yakından bildiği Tokat sevdalısı Sevan Çamlıca’da katılarak ekimize apayrı bir güç kazandırdı. Bundan sonra özellikle özlemli yazılarıyla ara sıra aramızda olacak. Kendilerine Kümbet Ailesine hoş geldiniz diyoruz.
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği üç ay içerisinde değerli etkinliklere imza attı. 23 Mayıs 2014’de Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi Müdürlüğü ile Türk Halk Müziğinin duayen sanatçılarından rahmetli Necati BAŞARA’ya (Âşık Tokatlı) Vefa Gecesi düzenledi. Bu etkinliğe Başara Ailesi, TRT İstanbul Radyosu sanatçılarından Mirza Başara ve TRT İstanbul Radyosu Yapımcılarından Dursun Taşdelen de katıldı. TRT, bünyesinde yıllarca hizmet etmiş olan bu şahsiyeti unutmayarak TRT Haberlerinde tüm dünyaya duyurdu.
    30-31 Mayıs 2014 tarihleri arasında Tokat Valiliği-Tokat Belediyesi-Tokat Kent Konseyi bünyesinde Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK anısına düzenlenen 7.Yeşilırmak Kültür Sanat Şöleni’ne Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği gerekli katkıyı vererek şiir dünyamıza unutulmaz bir program kazandırdı. Bu etkinliğe ülkemizin tanınmış şairlerinden Bestami Yazgan, Ekrem Kaftan, M. Nuri Parmaksız. İlter Yeşilay, Recep Garip, Mehmet Metin Baş, Sevim Yakıcı, Tayyip Atmaca, Hasan Akar, Nuray Alper, Harika Ufuk, Hüseyin Kaya, Mustafa Uçurum, Sündüs Arslan Akça, katılırken büyük takdir toplayan gecenin sunumunu Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği’nin usta yorumcuları Mahmut Hasgül ve Ali Bal yaptılar.
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği-KÜMBET Dergisi Ailesi gelenekselleşen kahvaltılarına devam ederek son kahvaltısında derneğimiz üyesi Turhal İlçe Milli Eğitim Müdürü Şair-Yazar Nihat Aymak’ın “Yüz Şiir” adlı kitabının tanıtımı yaptı.
    Niksar Belediyesi ve Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği gelenekselleşen “Cahit KÜLEBİ Memleketime Bakış Şiir Yarışması”nın bu yıl 5. başlattı. Yarışma 25 Ağustos 2014 tarihinde sona erecek. Ödül töreni Ekim ayı içinde Niksar’da düzenlenecek olan etkinliklerde verilecek. Bununla birlikte Niksar Belediyesi ve Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği koordineli bir projeye imza atacak. 17-18 Ekim 2014 tarihleri arasında “Niksar’da Ahilik “Konulu bir panel düzenleyerek Anadolu’daki ilk ahilerden Ahi Pehlivan’ın kayıp mezar ortaya çıkarılıp anıt mezarı yaptırılacak.
    Şair arkadaşlarımızdan Ahmet Divriklioğlu, Nihat Aymak ve Mustafa Uçurum Sivas Şairler ve Yazarlar Derneğince 21-22 Haziran 2014 tarihleri arasında düzenlenen SİYŞAD 6.Şiir ve Müzik Şöleninde derneğimizi başarıyla temsil ederken, Hasan Akar da 25-26 Haziran 2014 tarihleri arasında Bafra’da Simurg Ateşi şiir etkinliğine katıldı.
    2006 yılında ilkini çıkardığımız Tokat’tan Mısralar serisinin üçüncüsü ile okurlarımızın karşısına geldik. Birbirinden değerli 26 şairin şiirlerinden oluşan bu eser güzel ve etkili şiirlerle okurlarına güzel duygular yaşatacaktır. Bu eserle birlikte derneğimizce yayınlanan kitapların sayısı dörde ulaşmış bulunmaktadır. Bu eserin peşinden yine Tokatlı yazarlarımızın makalelerini hâvi yeni bir kitap hazırlığı da yeni hedefimizdir.
    Yeni bir sayıda buluşmak dileğiyle tüm okuyucularımıza esenlikler diliyoruz.

    Remzi ZENGİN
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    BİR KALP BIRAKTIM SANA

    Çakıllı, dikenli, sarp öyle zor aşkın yolu,
    Bir kalp bıraktım sana her yanı hüzün dolu,
    Çok özledim boynuma doladığın dost kolu,
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Yaktı beni derinden ok kirpikle kalem kaş,
    Eskiden seviyordun, unuttun yavaş yavaş,
    Tek başıma bırakma, duvar olmaz yalnız taş,
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Ben kalbime baktıkça görüyordum hep seni,
    Ayna kırıldığında göstermiyor bedeni,
    Gözlerindeki perde ayrılığın nedeni,
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Gülen yüzünü görmem inan cennete değer,
    Yanımda olurdun yar biraz sevseydin eğer.
    Sevda yüklü sözlerin, aşkın, yalanmış meğer.
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Çağlayan nehirdim ben, sende biriktim göldün,
    Gönlümüz bir bütündü, acımasızca böldün,
    Parçalanınca kalbim içinde sen de öldün.
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Yaşayan ceset oldum yüzüm renksiz ve kansız,
    Gören herkes acıyor taraf tutmadan yansız,
    Bir kalp bıraktım sana tamir etmen imkânsız.
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Harika hatıralar gönlümde yaldız yaldız,
    Olmadığın mekânlar ıpıssız yapayalnız,
    Göklerden bakıyorum aşkıma yıldız yıldız,
    Açlık, susuzluk neymiş lazım değil bana aş,
    Yalnızlığın koynunda derbederim arkadaş.

    Adana.27 Kasım 2013.Saat: 20.00

    YOKLUĞUNUN ERTESİ

    Bir pazar günüydü terk edip gittin.
    Artık günler yokluğunun ertesi.
    Sanki rüzgârlarla savrulup yittin,
    Benim için her gün hep cumartesi,
    Kalan günler yokluğunun ertesi.

    Sonbahar ağlıyor, ıslak topraklar,
    Dökülüyor hüzün yüklü yapraklar,
    Karalar bağlıyor yeşiller, aklar,
    Benim için her gün hep cumartesi,
    Kalan günler yokluğunun ertesi.

    Aklımda, fikrimde bir tek sen varsın,
    Rüyamda buz dağı, bazen de harsın,
    Hâlâ dünyamdaki biricik yarsın,
    Benim için her gün hep cumartesi,
    Kalan günler yokluğunun ertesi.

    Yalnızlığın oku deldi bağrımı,
    Dindiremez kimse gönül ağrımı,
    Duyar mısın feryat etsem çağrımı?
    Benim için her gün hep cumartesi,
    Kalan günler yokluğunun ertesi.

    Harika sevdaydı bitmez sanmıştım,
    İlk görüşte alev alev yanmıştım,
    Destanlar yazıp da aşka banmıştım,
    Benim için her gün hep cumartesi,
    Kalan günler yokluğunun ertesi.

    Adana.15.11.2013.Saat: 15.00

  • Esat ERBİL.”Arifler” (Yeni şiir)

    10490150_1496492080568423_8423822_n

    Aman istedim
    Her kes
    Yüzün çevirdi benden,
    Dediler sorma
    Burada
    Yoktur
    Yaşam mutluluğu
    Burada pul
    Rol oynar
    Hayat burada
    Sadece paradır.
    Ağladım yara
    Bağlandım zara
    Sıkıldım dara
    Her kes dil
    Açtı
    Git ara para!
    Gelenek bilmezler
    Görenek hiç yoktur
    Hepsi unutulmuş
    Hepsi bir pula
    Kurban olmuştur.
    Yaşam öykümde
    Hayat denememden
    Hep cebim
    Boşalmış
    Ama yüreğim
    İmanla dolmuş
    O, zaman
    Anladım ki
    Erenlere
    Varmışım ben.

  • Harika UFUK.”ARIYORUM ALLAH’IM” (Şiir)

    307114_10150226571147998_8263005_n

    Zaman söz dinlemiyor, son süratle geçiyor,
    Ayda, mevsimde, yılda arıyorum Allah’ım.
    Yaş ilerledikçe göz bin zorlukla seçiyor,
    Gönülde açan gülde arıyorum Allah’ım.

    Doğduğum gün başladı bendeki bu arayış,
    Yaz mevsimi yaksa da, dondursa da kara kış,
    Ahirden ahirete süregelen bu akış,
    Aşkla çağlayan selde arıyorum Allah’ım.

    Bu dünyada insana yegâne gerçek yarsın,
    Günahları affeder, sevapları sayarsın,
    Kâinatı yarattın, her tarafta sen varsın,
    Dağda, yamaçta, belde arıyorum Allah’ım.

    Küçücük bir çocukken anneme sordum seni,
    Yaşlandıkça anladım hayatı yeni yeni,
    Artık sana adadım bu yüreği, bu teni,
    Saçımdaki ak telde arıyorum Allah’ım.

    Beraat gecesinde, günah sevap kefende,
    Ölenin üstündeki helâl olan kefende,
    Yer ile gökyüzünde, müspet bilimde, fende,
    İzninle esen yelde arıyorum Allah’ım.

    Ramazan’da, Kurban’da, kandil gecelerinde,
    Dilimin döndüğünce Kur’an hecelerinde,
    Dağların, tepelerin hem en yücelerinde,
    Petek üstünde balda arıyorum Allah’ım.

    Harika’yım emelim; kavuşmak Rabbim sana,
    Aşkın kalbime düştü gezerim yana yana,
    Himmetinden, affından bir damla düşse bana,
    Adını kalpte, dilde arıyorum Allah’ım.

    HARİKA UFUK
    26 TEMMUZ 2010
    BERAAT KANDİLİ
    SAAT: 17.25

  • “MATEM”

    307114_10150226571147998_8263005_n
    MATEM

    Gün kömürden kara,
    İçimde onulmaz yara…
    Ölümün adresini sorma
    Soma…
    Bir avuç kömür
    Karşılığında
    Yaşanmamış bir ömür…

    Matemdeyim dostlar,
    Şikâyetim var.
    Kara elmas değil, kara keder,
    Kim bilir kaçıcı bu artık yeter!

    Yer kömür, gök kömür,
    Yazgısı kömürden kara işçiler
    Ekmeğinize kömür bulaşırdı hep
    Şimdi ise kanlı…

    “Dünyanın en pahalı benzini bizde…”
    Diye dert yananlar,
    En pahalı ekmeği biz yiyoruz,
    Bir ekmek karşılığıdır canlar…

    Matemim var,
    Yer kömür, gök kömür,
    Göçüklerde tükendi kaç ömür!
    Kara elmas değil, kara kader,
    Kim bilir kaçıcı bu artık yeter!

    HARİKA UFUK
    ADANA
    14 MAYIS 2014
    SAAT: 12.52

  • KÜMBET DERGİSİ 32. SAYI İLE OKURLARININ KARŞISINDA

    1400128863_kapak_322
    EDİTÖRDEN
    Türk kültür ve sanatına gerekli desteği veren siz saygıdeğer okuyucularımızla 32. sayımızla karşınızdayız. 2014 yılının Mart ayında ülkemizde sıkıntısız bir şekilde mahalli seçimler gerçekleştirildi. Seçilen yeni belediye başkanlarımızın da kültürümüz konusunda üzerlerine düşeni yapacaklarını, beklentilere kayıtsız kalmayacaklarını ümit ediyoruz.

    Kurulduğu 2006 yılından beri ülkemizde ve şehrimizde yapmış olduğu faaliyetlerle adını duyuran Tokat Şairler Ve Yazarlar Derneği’nin 5.Olağan Kongresi 19 Nisan 2014 tarihinde Tokat Kent Konseyi Konferans Salonunda yapıldı.
    Gerçekleştirilen kongre neticesi önceki yönetim tekrar Remzi Zengin başkanlığında göreve getirildi. Önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de üstün çalışmalarının daha artarak devam etmesi dileğimizdir.
    Dergimizin bu sayısında usta kalemlerden Yavuz Bülent Bakiler, Abdullah Satoğlu, Doç. Dr. Süleyman Coşkuner, Doç. Dr. Alpaslan Demir, Ahmet Sargın, Süleyman Altunbaş, Ekrem Anaç, Hasan Akar, Dr. Mustafa Şahin, M. Necati Güneş, Şafaknur Yalçın, Muhsin Demirci, Harika Ufuk, Gülsüm Işıldar, Sündüs Akça, Mehmet Şahin, Nihat Aymak’la beraber diğer kalem sahipleri çalışmalarını sizlerle paylaşırken;
    Ali Akbaş, Ekrem Kaftan, Halistin Kukul, İlahe Bayandur, Mehmet Yardımcı, Mahir Gürbüz, Saffet Çakar, Mahir Gürbüz, Durali Doğan, Mahir Adıbeş, Ahmet Divriklioğlu ve diğer şair arkadaşlarımız gönül bahçelerinde biriktirdikleri duygularını baharın güzellikleri içinde dile getirdiler.
    Etkinliklerimiz arasında ise derneğimiz üyesi şair dostlar birer anka kuşu gibi davet edildikleri şehirlere uçmaya çalıştılar. Tokat şehir merkezinde ise ayda bir Sümbül Baba Zaviyesinde şiir dinletilerine, edebiyat sohbetlerine başlanıldı. Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa derneğimiz koordinesiyle Gazi Osman Paşa Lisesi Konferans Salonu’nda yapılan bir panelle anıldı.
    Derneğimizin davetlisi olarak Erbaa, Niksar ve Reşadiye’de “Dedem M. Akif ERSOY” konulu konferanslar veren İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif ERSOY’un torunu Selma Argon ve Çanakkale Şehidi Zileli Kınalı Ali’nin torunu Ali Kınalı Tokat’ta da edebiyata değer veren şahsiyetlerle kahvaltıda bir buluştu.
    TOŞAYAD, Cemal SAFİ ve Yavuz Bülent BAKİLER’e Vefa Gecelerinden sonra bu ay içerisinde 23 Mayıs 2014’de TOŞAYAD ve GOP Lisesi koordinesinde ülkemizin yetiştirmiş olduğu müzisyen-sanatçılardan Necati Başara’ya Vefa Gecesi ve konser düzenlenecektir. Etkinliğe TRT İstanbul Radyosu Sanatçılarından Mirza Başara ve TRT program yapımcısı Dursun Taşdelen, UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi Yaşar Güç de katılacaklar.
    KÜMBET Dergisi Yayın Danışmanlarından Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ertuğrul YAMAN hocamız 3 Mayıs 2014’de Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi Konferans Salonunda “Mehmet Akif ERSOY VE Asım’ın Nesli” konulu konferans verdi.
    Tokat Kent Konseyi bünyesinde derneğimizin katkılarıyla 31 Mayıs 2014’de 26 Haziran Atatürk Kültür Sarayı’nda “7.Yeşilırmak Şiir Şöleni” gerçekleştirilecek. Geceye ülkemizin tanınmış şairlerinden Bestami Yazgan, M. Nuri Parmaksız, İlter Yeşilay, Özcan Ünlü, M. Metin Baş, Ekrem Kaftan, Tayyip Atmaca, Harika Ufuk, Mustafa Ayvalı, Sevim Yakıcı, Nuray Alper. Sündüs Akça, Ali Bal, Hasan Akar ve Hüseyin Kaya katılacaklar.
    Derneğimiz üyeleri “Tokat Bey Sokağı” belgeselinden sonra “Tokat’ın 28’li Delikanlıları” adıyla yeni bir belgeselle tarihimizi ve kültürümüzün bilinmeyenlerini günümüze taşıyacaklar.
    Yeni bir sayıda buluşmak dileğiyle esen kalınız.

    Remzi ZENGİN
    Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı

  • Leyla ARSAL (Türkiye Cümhuriyyeti, Ankara).Muhteşem şiir

    1521450_720951791248802_1490569933_n (2)

    PLEVNE’YN

    Mağrur Tuna, timsâli mes’ûd aşk ikliminin
    Mehveş yüzü, leş yağması peşkeş hendesenin

    Ceddini bin kerre yenen İslam’ın gücünü
    Anlamamış kâfir, gelmiş almaya öcünü

    Sökün ettikçe Moskof şirk’in mey’ûs kavlinden
    Boğuldu cenderede, şâd onmadı hâddinden

    Azgın haykırış çınlar Plevne dağlarında
    İstikâmet; lâv olmaktır Tuna mihrâbında

    Nass’ın içinden geçer gibi yürüyen Ordu
    Kan kusan toplara sundu iman şuûrunu

    Satveti sendeleyen hissiz çelik yığını
    Fehm’etti arslan pençeli Türk’ün varlığını

    Osman Paşa at sırtında tepeden tepeye
    Şahlanan kılıcından nûr yağıyor cepheye

    Gördüm sırtlarda kopmuş başı aziz neferi
    Kıvranan beden içmiş şehâdet şerbetini

    Tüfeği göğsünde imanla uyuyan asker
    Vecd’e bürünür de mevzide visâli bekler

    Çelik gövdeli, tunç bilekli, yiğit Baş Tâbya
    Püskürttükçe Rus’u, gökleri sarsıyor sayha!

    Ölümün ahengiyle coşan binlerce Mus’âb
    Veriyor rûh’u, âb-ı hayat diyerek Yâ Râb!

    Yer, inleyerek uzatıyor mevt râhlesini
    Gök, şerh ederek okuyor ezân-ı şerifi

    Zûlüm bitmiyor, ne adâlet ne hak temini
    Yığdılar, bir avuç Mehmed’e insan selini

    Günlerce susuz, uykusuz, onur ve gururu
    Gömüyor son vâdiye Türk’ün asil soyunu

    Uyu! Aziz asker, düştüğün o son topraktı
    Uğrunda katl’olduğun garp, ezeli mihrâktı

    Zafer; adıyla, sânıyla sana nâzargâhtır
    Mertliğin zihniyetinde, bu rikkât hakikattir!

    28.07.2013

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    HAKKIMI HELÂL ETTİM

    En kötü günlerimde asla yanımda yoktun,
    Uzakta durdun ama hakkımı helâl ettim.
    Bazen iğneli fıçı, bazen zehirli oktun,
    Sırtımdan vurdun ama hakkımı helâl ettim.

    El âlemle bir oldun, beni yalnız bıraktın,
    Benden başka herkese sel gibi cömert aktın,
    Esaret halkasını sanki boynuma taktın,
    Boş hesap sordun ama hakkımı helâl ettim.

    Sevda masallarıyla, yalanlarla avuttun,
    Verdiğin pek çok sözü yuttun, beni uyuttun.
    Önümde diz çöktüğün günlerini unuttun,
    Kalbimi kırdın ama hakkımı helâl ettim.

    Eskiden senin için sadece hayal, düştüm,
    İç yüzünü anladım, yazdan kışa dönüştüm,
    Kanatlarımı kırdın, zirveden yere düştüm,
    Dertle yoğurdun ama hakkımı helâl ettim.

    Hayat; çalıyla dolu, karanlık, sarp bir yokuş,
    Hayallerim ölmeden tünedi hain baykuş,
    Sen akbaba olmuşsun, yüreğim çırpınan kuş,
    Pusular kurdun ama hakkımı helâl ettim.

    Harika mutluluğu ömür boyu dilerdim,
    Kanlı gözyaşlarımı ellerimle silerdim,
    Bazı günler öfkeyle dişlerimi bilerdim,
    Çok üzdün, yordun ama hakkımı helâl ettim.

    Adana.22 Haziran 2010.

    DİYECEĞİM KALMADI

    Bir gün olsun hatırımı sormadın,
    Gelmiyorsan diyeceğim kalmadı.
    Bayramlarda hiç mi kafa yormadın,
    Gelmiyorsan diyeceğim kalmadı.

    Özlediysen sevgin ile sar beni,
    Aşkın yaktı, soğutmadı kar beni,
    Kaç yıl oldu, aramadın yâr beni,
    Gelmiyorsan diyeceğim kalmadı.

    Gözlerimin yaşı yağmur akıyor,
    Yarınlarım sanki düne bakıyor,
    Gurbetin ok, zehir gibi yakıyor,
    Gelmiyorsan diyeceğim kalmadı.

    Yıllar geçti derin izin içimde,
    Aklımdasın, türlü halde, biçimde,
    Salımdan tut bu dünyadan göçümde,
    Gelmiyorsan diyeceğim kalmadı.

    Harika’yım; günü güne ekledim,
    Dertlerimi kervanlara yükledim.
    Kaç yıl oldu yollarını bekledim.
    Gelmiyorsan diyeceğim kalmadı.

    Adana.25 Ağustos 2010.

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Çanakkale şiirleri

    307114_10150226571147998_8263005_n

    ÇANAKKALE’MİZ

    Askerimin destan yazdığı yerdir,
    Şehidin kanıdır Çanakkale’miz!
    Düşmana mezarı kazdığı yerdir,
    Atamdan anıdır Çanakkale’miz!

    On Sekiz Mart günü en aziz gündür,
    Vatanı korumak Türk’e düğündür,
    Göz dikme yurduma kaçışın dündür.
    Ulusun canıdır Çanakkale’miz!

    Nusret gemisiyle ışıklar saçan,
    Bir devri kapayıp devirler açan,
    Kan renkli toprakta ak güller açan,
    Cennetin yanıdır Çanakkale’miz!

    İki yüz elli bin şehit yatıyor,
    Ülkemin yüreği sende atıyor,
    Türklük tarihine şeref katıyor,
    Şanlı destanıdır Çanakkale’miz!

    Çanakkale; dünya bilir, geçilmez,
    Şehidin kanına paha biçilmez,
    Anadolu’m bütün; diyar seçilmez,
    Türk’ün vatanıdır Çanakkale’miz!

    Bizim durağımız mübarek toprak,
    Dillense savaşı anlatır yaprak,
    Kurşunlar öyle çok adeta pıtrak,
    Mehmet’in şanıdır Çanakkale’miz!

    Harika’m övünür Çanakkale’yle,
    Elinde gelincik, nergis, laleyle,
    Başında hilâlle, ayla, haleyle,
    Kurtuluş tanıdır Çanakkale’miz!

    Adana.28 ocak 2009.

    ÇANAKKALE AŞKI

    Yurdumun gözbebeği, güzellikler diyarı,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.
    Tarihimin gururu, al bayrağımın yâri,
    Asırlar öncesinden geleceğe uzanan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Bin Dokuz Yüz On Beş’te altından destan yazdı,
    Düşmanın mezarını tırnaklarıyla kazdı,
    Zaferle taçlandırdı, verdiği sonsuz hazdı,
    Şehide yatak oldu, sakladı bağrında kan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Bunu cihan biliyor: “Çanakkale geçilmez!”
    Şehidin al kanına asla paha biçilmez,
    Yurdumun dört bucağı birbirinden seçilmez,
    Mehmet’in göğsü siper, diyor ki: Önce vatan!
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Çanak- çömlek sanatı ile haklı nam salmış,
    Antik kent Troya’dan bin bir güzellik almış,
    Kale-i Sultaniye Osmanlılardan kalmış,
    Adını böyle almış tarihten ve sanattan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Kazdağı’ndan Ayvacık Ege’ye aşkla bakar,
    İlçenin Barajı’nın suyu hep coşkun akar,
    İda Dağı başına zeytin dalı taç takar,
    Ne kadar da yakışmış tarih, şeref, şöhret, şan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Selçuklunun beyleri pek çok Türkmen boyunu,
    Buraya yerleştirdi Oğuzların soyunu,
    Haçlıları püskürttü, anladılar huyunu,
    Asırlardır bilinir haksız değildir bu san,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Görmeden dönülür mü Bezirgân Köyünü hiç?
    Hükümdarlara mekân antik şehir Bayramiç,
    Hadımoğulları’nın konağında ayran iç,
    Efsaneler şehridir güneş parlak, kızıl tan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Osmanlı döneminde Biga önemli sancak,
    Yarımada üstünde kurulmuş eski ancak,
    En büyük ilçesidir sevgisi kucak kucak,
    İnsana sıhhat verir kaplıca, deniz, orman,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Madeniyle ünlüdür, linyit yatağıdır Çan,
    Okumuş insanıyla ülkeme ışık saçan,
    Yüzde doksan yedidir ilimde çığır açan,
    Yürekten çağlayarak ruha güzellik katan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Kestanbol Kaplıcası ile ünlü Ezine,
    Akçin, Menderes Çayı ve Çığrı Tepesine,
    Doymadım doğasına dost gezine gezine,
    Allah’ımdan diledim olsam İda’da çoban,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Lâpseki’nin kirazı oldukça meşhur derler,
    Gelibolu güzeldir, hayranlıkla gezerler,
    Mavi, yeşil el ele benzersizdir bu yerler,
    Beden ve ruh dinlenir, huzuru bulur insan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Boğazda sanki bekçi şanlıdır Eceabat,
    Eski adı Maydos’tur Ece Bey etti abat,
    Uygarlıkta ileri, ondadır çaba, sebat,
    Ne yöne baksak tarih, doğa, tertemiz her yan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    En doğuda İnceköy, şimdi adı Yenice,
    Duygulandım geçmişin izlerini görünce,
    Asar Dağı Kalesi hırpalanmış iyice,
    Kınık Türk’ü arıdır, burası ona kovan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Fatih Sultan alınca Venedikli ağlamış,
    Bozcaada adını, Pîri Reis sağlamış,
    İkinci Mahmut, Limni Sancağına bağlamış,
    Fransızlardan aldık, imzalanınca Lozan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Türkiye’nin en batı noktasında bulunur,
    Yurdumuzda en büyük ada diye bilinir,
    Gökçeada olunca İmroz adı silinir,
    Bunu herkes bilmeli, dünyaya ettik ilân,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Harika’yım anlattım ilçelerle illeri,
    Anlatmaya yetmiyor bütün dünya dilleri,
    Çiçekten halı yaptım serdim al-ak gülleri,
    Alkışlar Atatürk’e içime düştü sevdan,
    Çanakkale bambaşka; benim gönlümde sultan.

    Harika UFUK

    NOT 1: Bu şiir 14. Hikmet Okuyar Şiir Yarışması’nda 9 Nisan 2011’de Türkiye birinciliğine lâyık görülmüştür.

    NOT 2: Bu şiir 17. 03. 2012 tarihinde Edebiyat Defteri Kültür ve Sanat Platformunda günün şiiri seçilmiştir.

    Çanakkale ilinin ilçeleri: Merkez | Ayvacık | Bayramiç | Biga | Bozcaada | Çan | Eceabat | Ezine | Gelibolu | Gökçeada | Lâpseki | Yenice

  • Harika UFUK (Türkiye Cümhuriyyeti, Adana).Muhteşem şiirler

    307114_10150226571147998_8263005_n

    ATATÜRK YOLU

    Esareti özgürlüğe çeviren,
    istiklâle giden yoldur Atatürk.
    Düşmanları bir hamlede deviren,
    Yurda kanat geren koldur Atatürk.

    Yirminci yüz yıla damgayı vuran,
    Yenilikler yapan, devrimler kuran,
    Milletin başında taç olup duran,
    Çiçeklenmiş, yeşil daldır Atatürk.

    Dünya tarihinde çığırlar açan,
    Yalandan, riyadan, boş sözden kaçan,
    Yurdumuza bolluk bereket saçan,
    Vatan bahçesinde güldür Atatürk.

    İlkeleri milletimin rehberi,
    Şanlı cumhuriyet onun eseri,
    Gösterdiği hedef daim ileri,
    Çağdaşlığa akan seldir Atatürk.

    Gönlümüzün, gözümüzün ışığı,
    Vatansever, milletinin âşığı,
    İlim, irfan, hürriyetin beşiği,
    Sevgiyle uzanan eldir Atatürk.

    Fikri ile gündüz olur geceler,
    Söylev’inde anlam bulur heceler,
    Aşkla çarpan yürek onu heceler,
    Öz Türkçe konuşan dildir Atatürk.

    Harika ülkeni, mazini tanı,
    Türk çocuğu iyi öğren Atanı,
    Utkular yaşamın mutluluk anı,
    Hayata tat katan baldır Atatürk.

    Adana.2010.

    TAŞ ERİDİ

    Taş eridi hasretimden, terimden,
    Çektirdiğin çile dolmadı gülüm,
    Kara kış yerleşti, gitmez serimden,
    Gönlümde ilkbahar olmadı gülüm.

    Acımadın çıra gibi yaktın yâr,
    Hastalandım göz ucuyla baktın yâr,
    Çekiç vurup çivi gibi çaktın yâr,
    Kimse derdim nedir bilmedi gülüm.

    Dünyanın kahrını çeken ben oldum,
    Umuda gözyaşı eken ben oldum,
    Kurşun gibi çarpıp seken ben oldum,
    Sevgin yüreğimde solmadı gülüm.

    Ben huzur aradım, sen çile verdin,
    Paramparça ettin yerlere serdin,
    Gülünü terk ettin, dikeni derdin,
    Attığım taş menzil bulmadı gülüm.

    Ufkuma sevdanı yazdım silinmez,
    Yaram derindedir ondan bilinmez,
    Kalbin kaya dilim dilim dilinmez,
    Bu gönül sevmekten yılmadı gülüm.

    Harika bir ömür olsa diyorum,
    Şu çile defterim dolsa diyorum,
    Takvim yaprakları solsa diyorum,
    Sensiz kara bahtım gülmedi gülüm!

    Adana.2009.

    NOT 1: Antoloji Com’ da 2009 Haziran ayında Dünya Barışına Çağrı grubunun açtığı şiir yarışmasında “Taş Eridi” adlı hece şiirim ile birinci oldum.
    Not 2: NOT 2: Bu şiir Türkiye’nin en büyük şiir sitelerinden Edebiyat Defteri’nde 21 Temmuz 2010’da günün şiiri seçilmiştir.

  • Şiir Lirik bir haykırıştır… Röportaj: Selahattin YETGİN

    1779890_10152139146014822_784833502_n (1)

    Şiir ve Edebiyat söyleşimizin bu ayki konuğu Hasan Akar.

    – Merhabalar Hasan bey. Öncelikli olarak bizi kırmadığınız için teşekkür ederim. Bizlere kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
    HASAN AKAR KİMDİR!
    1957 yılında Tokat’ta doğan Akar, aslen Sivaslı’dır. İlk ve orta öğrenimini Tokat’ta tamamladı. Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden mezun olduktan sonra (1979) Türkçe ve Edebiyat öğretmeni olarak mesleğinin ilk yıllarında Erzurum ve Artvin’de görev yaptı.
    Anadolu Üniversitesinde lisans tamamladı. Niksar’da 20 yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra 2005 yılında Tokat Endüstri Meslek Lisesi Müdür Yardımcılığına atandı. 2010 yılından beri Tokat Anadolu Lisesi Müdür Başyardımcısı olarak görevine devam etmektedir.
    Yazıları ve şiirleri Yeşil Niksar, Niksar Danişmend Gazetesi, Tokat Gazetesi, Tokat Kültür Araştırma Dergisi, Gülpınar, Çınar, Uçan Türk,Heeri Liefe Dergisi,Kültür Çağlayanı,Sivas Sultan Şehir ,Truva Gezi,Bayatı (Azerbaycan) Dergilerinde yayımlandı. Türkiye Yazarlar Birliği, Çocuk Edebiyatçıları ve Sanatçıları Birliği, Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği üyesi,Mehmet Akif ERSOY Düşünce Derneği Kurucu Üyesi,KÜMBET Dergisi Genel Yayın Yönetmeni,İLESAM Tokat İl Temsilcisidir.
    2008 yılında Konferanslar vermek için Evrensel Edebiyat ve Sanat Eğitim Vakfı ile TÜDAY’ın davetlisi olarak Almanya’ya, 2012 yılında da Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak Azerbaycan’a giden AKAR’ın yurt içinde ve dışında gazete ve dergilerde yayınlanmış beşyüzü aşkın yazı ve makalesi bulunuyor. Ülke genelinde pek çok kültür etkinliğine ve organizelerine katılan AKAR,Tokat’taki mahalli televizyonlarda kültür-sanat proğram yapımcılığını sürdürüyor.
    Eserleri: Milli Mücadele Yıllarında Niksar (Araştırma-inceleme Müjdat Özbay’la birlikte. 1998), Niksar’da Vakıflar ve Tarihi Eserlerimiz (Araştırma-inceleme M. Necati Güneş’le birlikte. 2002), Gül Ağacı Değilem (Şiir 2004), Niksar’dan Azerbaycan’a Bir Demet Har-ı Bülbül (Makaleler-şiirler. 2005)

    — Kaç yıldır şiir yazıyorsunuz!
    Şiire ilkokulda başladım ama asıl manada şiire üniversite yıllarında ağırlık verdim.
    – Sizce ŞİİR nedir!
    – İnsanın içinde var olan ve biriken duygularının zamanla yaşadığı hayatın etkisiyle bütünleşerek dışa vurmasıdır.
    – Hangi tür şiirde kendinizi, yani ruhunuzu buluyorsunuz!
    – Lirik şiirleri seviyorum.Kendimi ise aşk ve memleket şiirlerinin içinde seçmeye çalışıyorum.
    – İlham aldığınız şeyler nelerdir!
    – Bu güzel memleket, insanlar,tabiat,sevgi haliyle aşk.
    – Edebiyatımızdaki aruz, gazel, rubai, kaside veya öykü, deneme ve mektup gibi türlerden çalışmalarınız var mı, var ise sizi için hangi tür daha cazip!-Size göre ŞİİR hangi yolda ilerlemelidir ve kültürümüzdeki, kısaca yaşamımızdaki yeri ve rotası ne olmalıdır!
    – Bir dönem öykü çalışmalarım oldu ama yayınlayamadım.Öylece arşivlerde duruyor acaba beğenilir mi endişesi bizleri bu cesaretten alıkoyuyor.Şiir bana göre ölçüden yana ilerlemelidir.Zira bu şiirlerde sanat var,kafiye var,ahenk var.Elbette serbest yazanlara da saygımız var.Sanat toplum için olmalıdır.Sadece kendi duygularımızı yansıtan şiirleri ortaya koyar asıl memleketi,insanları,gelişen hayatı bir kenara bırakırsak şairlik görevini büyük ölçüde ihmal etmiş oluruz..
    – Hece şiirleri yazdığınızı biliyorum ve bu şiirlerde son dönemde büyük aşama katetdiğinizi de biliyorum. Hece şiirini anlatır mısınız?
    – Bu şiirde her şeyden önce şiirin kurallarını gerektiren bir sanat var,musiki var.Bunun dışında hece bizim Orta Asya’dan günümüze ulaşan kültürümüzün ,şiirimizin devamı ve en önemli parçası.Başka bir ölçüye ya da serbestine gerek var mı bu zenginlik bir dağ gibi karşımızda dururken.
    – Şiirin evrensel olduğuna inananlardan mısınız? Öncelikli olarak eğer öyle ise şiir yolculuğunuzun hangi boyutta olmasını dilerdiniz!
    – Şiir her milletin kültürüne göre farklılık gösterir. Bizim şiirlerimiz diğer bir milletin mensuplarının hoşuna gitmeyebilir. Bizim dile getirdiğimiz duygularla onların duyguları örtüşmeyebilir ama bütün dünyanın ortak olduğu sevgi,kardeşlik gibi kavramlarda ortaya çıkan şiirler varsa bunlar da elbette paylaşılmalıdır.Bugün Yunus Emre ve Mevlana niçin dünyada paylaşılamıyor,işte ortak bu değerlerden.
    – Türk şiirini öncelikle bize değerlendirmenizi istesek ve şiirdeki boyutun ve sürekli kalıcılığın tam olabilmesi için yazarlara ve genç yeteneklere neler önerirsiniz!-
    – Öncelikle okumak.Türk ve dünya kültürünü,tarihini imkanlar ölçüsünde değerlendirmek.İçimizdeki duygular bir gün bitebilir ama bu duyguları besleyecek unsurlar ne kadar çok olursa şiir çeşmemizden o denli sanatlı şiirler akar.Bununla birlikte bir dilin kurallarını da iyice bilmek gerekir herkesin anlayabileceği,sanat kokan şiirler vücut bulsun.Şiir bahçesine ne kadar çiçek diker ya da ekersek bizde zamanı gelince ona göre koklamasını ve koklatmasını biliriz.
    – Okullarda, özellikle Türkçe ve Edebiyat derslerinde ŞİİR’in özendirilmesi için ne gibi çalışmalar yapılıyor. Bir edebiyat öğretmeni olsanız şu ana kadar gerçekleştirilememişlere nasıl önderlik ederdiniz!
    – Öğrencilere kültürümüzü iyice araştırmalarını, bol kitap okumalarını ,şairlerin ve sanatçıların hayatlarını incelemelerini öneririm.Son yıllarda ülkemizde planlı ve plansız şiir üzerine etkinlikler yapılıyor ama aradığımız daha kaliteli etkinliklerin yapılmasıdır.Yoksa bu alanda da bir yozlaşma başlar ki şiir zamanla değerini kaybeder.
    – İnternet ortamından söz edelim biraz da. Sizce internet kullanımı kitap okuma oranını hangi durumda etkiledi. Buradaki başıboşluk veya karmaşık süreç sizce nasıl düzene oturtulabilir ve insanlara yeniden nasıl kitap okuma alışkanlığı edindirilebilir!.
    – İletişim ve paylaşım açısından çağımızın gereği internetin faydası tartışılmaz ama bakıyorum bazı şiirler yanlışlıklarla dolu. Onları bazı şiir severlerde aynen alıp kullanıyor. Anlayacağınız bir yanlış karelenerek büyüyor. Burada da bu sıkıntıları kontrol edebilecek merkezler kurulabilir mi zamanla bilemiyorum.
    – Kitap çıkardığınızı öğrendim. Bize kitabınızdan söz ettikten sonra şiir birikimi olup da kitap çıkarmak isteyen dostlarımıza neler önerirsiniz!.
    – Şiir kitabı çıkarmak belki kolay olabilir ama nitelikli olsun ki diğer insanlara da örnek olsun. Özellikle kitap çıkaracakları zaman şiirlerini mutlaka yeniden gözden geçirsinler. Hatta bir kilimi,bir halıyı tamir eder gibi varsa tamire çalışsınlar.Belki bazılarına hoş gelmeyebilir ama ben bu kitaptan para kazanırım düşüncesini hep geriye atsınlar.
    – Şiire sevdalısınız. Bu sevda olmasa insan şiir yazamaz bana göre de. Sizce ŞİİR hangi kalıplardan çıkarak okuyucuyla buluşur ve bu evrede bizlerle herhangi bir şiirinizi paylaşabilir misiniz?.

    YOL VERİN DAĞLAR

    Her eylülde yağmurlarla yağar sevdalar
    Gecelerim öksüz, yetim, gündüzlerim dar
    Teselli etmiyor siyah beyaz rüyalar
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    Vuslata hasret kaldı gülşende begonyalar
    Kaderin zulmüne düşmüşüz ki kim anlar
    İki göz iskelede ikisi kayıkta ağlar
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    Uzundu kış geldi bahar eridi karlar
    Hayalse de yeniden kuruldu saraylar
    Bırak ta yüreğinde yaşasın o bahar
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    İstemem ellerin bana gözlerin yeter
    Gel desen gayri belki hasretimiz biter
    Kim bilir attığın ok menziline gider
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    – Herkesin kendine göre bir takım kalıpları vardır ama ben duyguyu,sevgiyi ve onun derecelisi olan aşkı kalıplaştırmaya çalışıyorum.Bu aşk bizi yaratan Yüce Allah’tan,onun sevgili peygamberinden alın da insanına, memleketine bayrağına ,tabiatına kadar ulaşıyor.
    – Antalya’da ŞİİR ile iç içe geçmiş mekanlar pek yok. Yani şiir yazan şairlerin ve şiirseverlerin bir araya gelip hayatı ve edebiyatı konuşabilecekleri, birlikte ŞİİR yudumlayabilecekleri yerler olmalı mı! Olmalı diyorsanız yetkililere ne önerirsiniz!.
    – Tarih ve kültür kokan mekanlar şiirseverlere ve şairlere daha fazla haz veriyor.Sanki şiir oralarda kendini bir başka sanatta buluyor.Tarlada şiir okunur mu?Ama bir gül bahçesinde bir gül şiiri okumanın zevkini başka neresi verebilir?Son yıllarda yapılan kültür merkezleri bunu büyük ölçüde karşılıyor.
    – Son olarak şiir, öykü, hikâye yazan gençlere önerilerinizi almak istiyorum. Onların hangi rotayı izlemelerini önerirsiniz!.
    – Okumalarını,sanatçıları iyi takip etmelerini,onlara gereken değer ve desteği vermelerini.Onların yanında yetişmek için bu alanlardan uzak kalmamalarını,yazdıklarını sanatçılarla paylaşmaktan çekinmemelerini salık veririm.Mümkün mertebe yazdıklarını ,ortaya koyduklarını gazete,dergi ve internet ortamında paylaşmaları da daha doğru olanıdır.
    – Antalya Gündem Gazetesinin okuyucularına mesajlarınız nelerdir!.

    – “On Şiir,On Şehir Projesi” kapsamında Antalya’da bize göre çok kaliteli bir etkinlik yapıldı.Ev sahipliğini Şafak Nur Yalçın ve yanında bulunan diğer güzel insanlar fevkalade yaptılar.Orada yakılan Simurg ateşinin diğer şehirlerde de çoğalarak etrafı,kültür sanat dünyasını aydınlatacağına inanıyorum..Antalya apayrı kültürlerin zenginliğini yaşayan bir şehir.Daha iyilerine layık elbette.O gün Antalyalı şiirseverlerin ilgisi bizleri bir hayli memnun etti.Her bir şair kendi memleketine bu güzelliğin pir parçasını taşıyarak döndüler.Dolayısıyla Antalya’ya bir kez daha teşekkür ediyorum. Bizleri tanıtma aşamasında büyük emek veren Antalya Gündem Gazetesine de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
    Teşekkür ediyorum . Size şiir ve sevgi dolu harika bir ömür diliyoruz.Şiir Lirik bir haykırıştır…
    Röportaj: Selahattin YETGİN

    Şiir ve Edebiyat söyleşimizin bu ayki konuğu Hasan Akar.

    – Merhabalar Hasan bey. Öncelikli olarak bizi kırmadığınız için teşekkür ederim. Bizlere kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
    HASAN AKAR KİMDİR!
    1957 yılında Tokat’ta doğan Akar, aslen Sivaslı’dır. İlk ve orta öğrenimini Tokat’ta tamamladı. Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden mezun olduktan sonra (1979) Türkçe ve Edebiyat öğretmeni olarak mesleğinin ilk yıllarında Erzurum ve Artvin’de görev yaptı.
    Anadolu Üniversitesinde lisans tamamladı. Niksar’da 20 yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptıktan sonra 2005 yılında Tokat Endüstri Meslek Lisesi Müdür Yardımcılığına atandı. 2010 yılından beri Tokat Anadolu Lisesi Müdür Başyardımcısı olarak görevine devam etmektedir.
    Yazıları ve şiirleri Yeşil Niksar, Niksar Danişmend Gazetesi, Tokat Gazetesi, Tokat Kültür Araştırma Dergisi, Gülpınar, Çınar, Uçan Türk,Heeri Liefe Dergisi,Kültür Çağlayanı,Sivas Sultan Şehir ,Truva Gezi,Bayatı (Azerbaycan) Dergilerinde yayımlandı. Türkiye Yazarlar Birliği, Çocuk Edebiyatçıları ve Sanatçıları Birliği, Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği üyesi,Mehmet Akif ERSOY Düşünce Derneği Kurucu Üyesi,KÜMBET Dergisi Genel Yayın Yönetmeni,İLESAM Tokat İl Temsilcisidir.
    2008 yılında Konferanslar vermek için Evrensel Edebiyat ve Sanat Eğitim Vakfı ile TÜDAY’ın davetlisi olarak Almanya’ya, 2012 yılında da Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak Azerbaycan’a giden AKAR’ın yurt içinde ve dışında gazete ve dergilerde yayınlanmış beşyüzü aşkın yazı ve makalesi bulunuyor. Ülke genelinde pek çok kültür etkinliğine ve organizelerine katılan AKAR,Tokat’taki mahalli televizyonlarda kültür-sanat proğram yapımcılığını sürdürüyor.
    Eserleri: Milli Mücadele Yıllarında Niksar (Araştırma-inceleme Müjdat Özbay’la birlikte. 1998), Niksar’da Vakıflar ve Tarihi Eserlerimiz (Araştırma-inceleme M. Necati Güneş’le birlikte. 2002), Gül Ağacı Değilem (Şiir 2004), Niksar’dan Azerbaycan’a Bir Demet Har-ı Bülbül (Makaleler-şiirler. 2005)

    — Kaç yıldır şiir yazıyorsunuz!
    Şiire ilkokulda başladım ama asıl manada şiire üniversite yıllarında ağırlık verdim.
    – Sizce ŞİİR nedir!
    – İnsanın içinde var olan ve biriken duygularının zamanla yaşadığı hayatın etkisiyle bütünleşerek dışa vurmasıdır.
    – Hangi tür şiirde kendinizi, yani ruhunuzu buluyorsunuz!
    – Lirik şiirleri seviyorum.Kendimi ise aşk ve memleket şiirlerinin içinde seçmeye çalışıyorum.
    – İlham aldığınız şeyler nelerdir!
    – Bu güzel memleket, insanlar,tabiat,sevgi haliyle aşk.
    – Edebiyatımızdaki aruz, gazel, rubai, kaside veya öykü, deneme ve mektup gibi türlerden çalışmalarınız var mı, var ise sizi için hangi tür daha cazip!-Size göre ŞİİR hangi yolda ilerlemelidir ve kültürümüzdeki, kısaca yaşamımızdaki yeri ve rotası ne olmalıdır!
    – Bir dönem öykü çalışmalarım oldu ama yayınlayamadım.Öylece arşivlerde duruyor acaba beğenilir mi endişesi bizleri bu cesaretten alıkoyuyor.Şiir bana göre ölçüden yana ilerlemelidir.Zira bu şiirlerde sanat var,kafiye var,ahenk var.Elbette serbest yazanlara da saygımız var.Sanat toplum için olmalıdır.Sadece kendi duygularımızı yansıtan şiirleri ortaya koyar asıl memleketi,insanları,gelişen hayatı bir kenara bırakırsak şairlik görevini büyük ölçüde ihmal etmiş oluruz..
    – Hece şiirleri yazdığınızı biliyorum ve bu şiirlerde son dönemde büyük aşama katetdiğinizi de biliyorum. Hece şiirini anlatır mısınız?
    – Bu şiirde her şeyden önce şiirin kurallarını gerektiren bir sanat var,musiki var.Bunun dışında hece bizim Orta Asya’dan günümüze ulaşan kültürümüzün ,şiirimizin devamı ve en önemli parçası.Başka bir ölçüye ya da serbestine gerek var mı bu zenginlik bir dağ gibi karşımızda dururken.
    – Şiirin evrensel olduğuna inananlardan mısınız? Öncelikli olarak eğer öyle ise şiir yolculuğunuzun hangi boyutta olmasını dilerdiniz!
    – Şiir her milletin kültürüne göre farklılık gösterir. Bizim şiirlerimiz diğer bir milletin mensuplarının hoşuna gitmeyebilir. Bizim dile getirdiğimiz duygularla onların duyguları örtüşmeyebilir ama bütün dünyanın ortak olduğu sevgi,kardeşlik gibi kavramlarda ortaya çıkan şiirler varsa bunlar da elbette paylaşılmalıdır.Bugün Yunus Emre ve Mevlana niçin dünyada paylaşılamıyor,işte ortak bu değerlerden.
    – Türk şiirini öncelikle bize değerlendirmenizi istesek ve şiirdeki boyutun ve sürekli kalıcılığın tam olabilmesi için yazarlara ve genç yeteneklere neler önerirsiniz!-
    – Öncelikle okumak.Türk ve dünya kültürünü,tarihini imkanlar ölçüsünde değerlendirmek.İçimizdeki duygular bir gün bitebilir ama bu duyguları besleyecek unsurlar ne kadar çok olursa şiir çeşmemizden o denli sanatlı şiirler akar.Bununla birlikte bir dilin kurallarını da iyice bilmek gerekir herkesin anlayabileceği,sanat kokan şiirler vücut bulsun.Şiir bahçesine ne kadar çiçek diker ya da ekersek bizde zamanı gelince ona göre koklamasını ve koklatmasını biliriz.
    – Okullarda, özellikle Türkçe ve Edebiyat derslerinde ŞİİR’in özendirilmesi için ne gibi çalışmalar yapılıyor. Bir edebiyat öğretmeni olsanız şu ana kadar gerçekleştirilememişlere nasıl önderlik ederdiniz!
    – Öğrencilere kültürümüzü iyice araştırmalarını, bol kitap okumalarını ,şairlerin ve sanatçıların hayatlarını incelemelerini öneririm.Son yıllarda ülkemizde planlı ve plansız şiir üzerine etkinlikler yapılıyor ama aradığımız daha kaliteli etkinliklerin yapılmasıdır.Yoksa bu alanda da bir yozlaşma başlar ki şiir zamanla değerini kaybeder.
    – İnternet ortamından söz edelim biraz da. Sizce internet kullanımı kitap okuma oranını hangi durumda etkiledi. Buradaki başıboşluk veya karmaşık süreç sizce nasıl düzene oturtulabilir ve insanlara yeniden nasıl kitap okuma alışkanlığı edindirilebilir!.
    – İletişim ve paylaşım açısından çağımızın gereği internetin faydası tartışılmaz ama bakıyorum bazı şiirler yanlışlıklarla dolu. Onları bazı şiir severlerde aynen alıp kullanıyor. Anlayacağınız bir yanlış karelenerek büyüyor. Burada da bu sıkıntıları kontrol edebilecek merkezler kurulabilir mi zamanla bilemiyorum.
    – Kitap çıkardığınızı öğrendim. Bize kitabınızdan söz ettikten sonra şiir birikimi olup da kitap çıkarmak isteyen dostlarımıza neler önerirsiniz!.
    – Şiir kitabı çıkarmak belki kolay olabilir ama nitelikli olsun ki diğer insanlara da örnek olsun. Özellikle kitap çıkaracakları zaman şiirlerini mutlaka yeniden gözden geçirsinler. Hatta bir kilimi,bir halıyı tamir eder gibi varsa tamire çalışsınlar.Belki bazılarına hoş gelmeyebilir ama ben bu kitaptan para kazanırım düşüncesini hep geriye atsınlar.
    – Şiire sevdalısınız. Bu sevda olmasa insan şiir yazamaz bana göre de. Sizce ŞİİR hangi kalıplardan çıkarak okuyucuyla buluşur ve bu evrede bizlerle herhangi bir şiirinizi paylaşabilir misiniz?.

    YOL VERİN DAĞLAR

    Her eylülde yağmurlarla yağar sevdalar
    Gecelerim öksüz, yetim, gündüzlerim dar
    Teselli etmiyor siyah beyaz rüyalar
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    Vuslata hasret kaldı gülşende begonyalar
    Kaderin zulmüne düşmüşüz ki kim anlar
    İki göz iskelede ikisi kayıkta ağlar
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    Uzundu kış geldi bahar eridi karlar
    Hayalse de yeniden kuruldu saraylar
    Bırak ta yüreğinde yaşasın o bahar
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    İstemem ellerin bana gözlerin yeter
    Gel desen gayri belki hasretimiz biter
    Kim bilir attığın ok menziline gider
    Görmeden olmuyor yol verin dağlar.

    – Herkesin kendine göre bir takım kalıpları vardır ama ben duyguyu,sevgiyi ve onun derecelisi olan aşkı kalıplaştırmaya çalışıyorum.Bu aşk bizi yaratan Yüce Allah’tan,onun sevgili peygamberinden alın da insanına, memleketine bayrağına ,tabiatına kadar ulaşıyor.
    – Antalya’da ŞİİR ile iç içe geçmiş mekanlar pek yok. Yani şiir yazan şairlerin ve şiirseverlerin bir araya gelip hayatı ve edebiyatı konuşabilecekleri, birlikte ŞİİR yudumlayabilecekleri yerler olmalı mı! Olmalı diyorsanız yetkililere ne önerirsiniz!.
    – Tarih ve kültür kokan mekanlar şiirseverlere ve şairlere daha fazla haz veriyor.Sanki şiir oralarda kendini bir başka sanatta buluyor.Tarlada şiir okunur mu?Ama bir gül bahçesinde bir gül şiiri okumanın zevkini başka neresi verebilir?Son yıllarda yapılan kültür merkezleri bunu büyük ölçüde karşılıyor.
    – Son olarak şiir, öykü, hikâye yazan gençlere önerilerinizi almak istiyorum. Onların hangi rotayı izlemelerini önerirsiniz!.
    – Okumalarını,sanatçıları iyi takip etmelerini,onlara gereken değer ve desteği vermelerini.Onların yanında yetişmek için bu alanlardan uzak kalmamalarını,yazdıklarını sanatçılarla paylaşmaktan çekinmemelerini salık veririm.Mümkün mertebe yazdıklarını ,ortaya koyduklarını gazete,dergi ve internet ortamında paylaşmaları da daha doğru olanıdır.
    – Antalya Gündem Gazetesinin okuyucularına mesajlarınız nelerdir!.

    – “On Şiir,On Şehir Projesi” kapsamında Antalya’da bize göre çok kaliteli bir etkinlik yapıldı.Ev sahipliğini Şafak Nur Yalçın ve yanında bulunan diğer güzel insanlar fevkalade yaptılar.Orada yakılan Simurg ateşinin diğer şehirlerde de çoğalarak etrafı,kültür sanat dünyasını aydınlatacağına inanıyorum..Antalya apayrı kültürlerin zenginliğini yaşayan bir şehir.Daha iyilerine layık elbette.O gün Antalyalı şiirseverlerin ilgisi bizleri bir hayli memnun etti.Her bir şair kendi memleketine bu güzelliğin pir parçasını taşıyarak döndüler.Dolayısıyla Antalya’ya bir kez daha teşekkür ediyorum. Bizleri tanıtma aşamasında büyük emek veren Antalya Gündem Gazetesine de ayrıca teşekkürlerimi sunuyorum.
    Teşekkür ediyorum . Size şiir ve sevgi dolu harika bir ömür diliyoruz.

  • Ahmet DİVRİKLİOĞLU (Türkiye Cümhuriyyeti, Tokat).Yeni şiir

    294986_147984975329598_1905161564_n

    EBEM KUŞAĞI SABAH

    İnceden inceden düşerken yağmur
    Ebem kulakları asılır gök kubbeye
    Baharın er sabahıdır ya bu dem
    Bizim elin bahar sabahıdır
    Şöyle bir sükut denizi düşünün
    Tınısı duyulmaz hoşa gitmeyen seslerin
    Dedim ya vakit, erken

    Bu erken vakitlerde
    Henüz açılmaz kapı, perde
    Ben açarım göz kapaklarımı
    Özler göz kapaklarım sabahı
    Sabahsa göz kapaklarımı

    Bir serçe viçler karşı dalda
    Garip demek ki rızık telaşında
    Derim : Yırtma hançereni be garibim
    Yaradan bir pay ayırmıştır sana da

    Ya bülbül, az ötede
    Erken başlar dem çekmeye
    Ama, henüz bir kıpırdanmaya yok ki gülde
    Be yüreği yufka bülbülüm
    Neden düştün aşka bülbülüm
    Ne oldu yandı da, sen gibi Keremde

    Diyeceksin :
    Sevda işte, yürek işte
    Bilinmeyen bir sır, bilinmeyen giz
    Sonra, ben bu topraklarda yaşıyorum
    Bu havayı soluyorum, diyeceksin
    Bilmez misin be şair?
    Ferhat bizim hemşehrimiz

    İnceden, inceden düşerken yağmur
    Er sabahlarda
    Ebem kuşağı umutlar
    Sallanır gül kurusu salıncaklarda

  • Burhanettin YAZIÇI (Türkiye Cümhuriyeyti, Samsun).Yeni şiirler

    1660742_406311126179195_446413376_n

    BUDA GEREK..

    Beni bana sorman gerek.
    gerekse beni anlaman gerek.
    ben beni anlamaya varmışım.
    vardığımda kendim cihana sormuşam.
    ben bir varmışam bir yokmuşam.
    serden geçtim cihan seçtim bilmişim.
    bir gün yine aşk şarabın içtim demişim.
    sol yanımda şeytan sağ yanımda melek varmışım.
    dergahında boynum koymuşum.
    sevenlerin sevdasında bir baş koymuş mevlasında..
    aşkın yanan deryasında bir baş koymuş dehasında.
    seni bana gerek seni,aşkın lütfunda ara beni.
    lütüfkarım yüreğine ,sevda yüklü kalbindeyken.
    seni bana gerek,beni sana gerek,lütfundayken.
    ateş yanar kor olur,yürek yanar terk olur,
    beni soran beni saran eyyar ,birgün terki diyar olur.
    gerek beni bana gerek,sensizliğim neye gerek.
    yaşamak vede ölmek zamanı geldiğinde buda gerek.

    BEN OLMAK İÇİN….

    Şimdi düşlere girdim bir an.
    nice seyran eyledim dünyada.
    öyle sevecenlikler seyrettim hayatta.
    görmedim mertçe özgünlüklerimi.
    söylevlerim hep kendim dinledim.
    kaçtım bazan kendimden dert eyledim.
    yazdım niceliğimi sevgimi ,vede beni.
    aradım insanı ,insanca olanı seyran eyledim.
    vardım bir dinlendim,hayale daldım bedbin haldeyim.
    denizi seyreyledim göğe baktım birde geceyi heceledim.
    lütfuna ermek için nice diyarı insan aradım sormaya değer diye.
    katlimi keşf eyledim bir an vazgeçtim ,süren hayalimi zehreyledim.
    şimdi benim benim,ben eyledim beni, ben olmak gerek için beni.