USARE DERGİSİ 10. SAYI

Bazı kelimeler, yerinde ve doğru kullanılsa da içeriği çoğu zaman düşünülmez bile; sevmek ve sevmemek gibi. Elle tutulmayan, ölçü cinsinden hacimleri olmayan, insanlar arasında farklı algılanan gizemli iki kelime bunlar. Ne var ki görmek ve anlamak istenilirse, sadece bunlar bile gerçeği anlamaya ve kabullenmeye götürür insanı.
Bu iki kelimeden biri saygının, diğeri saygısızlığın ifadesi gibi görünse de temelde ikisi de saygıdan beslenmektedir, ya da ben böyle anlıyorum.
İnsan, neden sever, ya da neden sevmez, bunu bir düşünmek gerek.
Yapılan her işin bir sebebi olmalı değil mi? Diğer bazı canlılarda farklı olsa da insandaki sevgi veya sevgisizliğin bir sebebi vardır kuşkusuz; bunlardan, doğru dayanağı olanların bir değeri vardır, diğerlerinin ise çok da bir değeri yoktur, bu da kişinin değer algısına göre değişir tabi. Bir değeri olabilmesi için kelimenin her ikisi de hislere değil bir temele dayanmalıdır, eğer böyle olmazsa, insan olmanın diğer canlılardan farklılığı anlamını bulmamış olmaz mı?
Bir sebebe dayanmayan sevgi; tutkudur sadece diyorum, bu, neden böyle anlaşılmaz da adına sevgi ya da aşk denir? Kimsenin sevgisine de aşkına da sözüm yok, sadece işin doğru anlaşılması ve doğru ifade edilmesi bakımından söylüyorum bunları, kimsenin tepki vermesi de gerekmez, kendim anladığım şekliyle söylüyorum bunu. Doğru bir dayanağı olmayan sevgi de sahibinde değerlidir mutlaka, ama o köleleştiğini bilmez.
Aynı dayanaktan bakarsak; sevgisizlik yani nefret, kızgınlık değilse başka nedir peki? Bu yüzden olsa gerek, İslam inancına göre sevmenin ve sevmemenin Allah rızası için olması, böyle olduğunda değerli sayılması. İtirazın kalıplaşmış ifadesiyle; “Buna Allah’ı karıştırma!” diyenler çıkabilir. Hayır, bu karıştırma meselesi değil, konuyu açıklığa kavuşturma çabasındayım sadece!
Eğer yol gösterilmese, elinden tutan olmasa, insanlar arasından tökezleyebilenler olabilir en hafifinden. Yüce Yaratıcı, “Dinde zorlama yoktur!” beyanı ile insana saygınlık kazandırırken, diğer taraftan da onlar için yaşam kuralları koyması, hareketlerine sınırlar çizmesi, ona olan sevgisinden başka bir şey midir sizce? Yani insana eziyet dokunmasına rızası, haydi biraz ileri gideyim tahammülü yoktur Allah’ın. Buna itiraz edenler, O’nun sevgisindeki aşırılığa mı tahammül edememektedirler, anlamak, anlatmak ve yorumlamak bir zor ki!
Ölçülü olamayanlar, sevgide olduğu gibi sevmemekte de yanlışa düşebilirler. Söyledim ya; geçerli bir dayanağı olmayan sevgi, sevgi değildir, sevgisizlik de sevmemek değildir. Elbette farklı anlayanlar olabilir, bunu bir dayatma olarak söylemiyorum.
Sevmek, sevdiği kişinin yaptıklarını onaylamak, kabullenmek ya da varsa yanlış davranışlarını düzeltmek, bunu yaparken de gelebilecek tepkilere tahammül etmek, her şart ve durumda sevdiğini yanında tutmak veya onun yanında olmaktır. Ya da karşıdakine gönlünü açmak, orada barındırmak, üşütmemek, sarıp sarmalamaktır. “Seviyorum” denilen karşı cinsten kişinin, sadece bedenine ve simasına gösterilen her dereceden ilgi; ya tutku ya da vurgunluktur, bence bu sevgi değildir. Bu durumda olanların, “seviyorum” dediği kişinin, kendisi açısından veya gerçekten tahammül edilemeyecek davranışları olduğunda her şeyin devrilip dökülmesi bu yüzden değil midir? Bunu yapana; “Hani sen seviyordun!” denilmez mi?
Sevmemek, yapılanları uygun görmemek, onaylamamaksa bu neye göre olacaktır? Bunun da bir ölçüsü olmalı değil midir? Elbette olmalıdır, yoksa nerede ki her şahsa göre farklı bir değerlendirme ortaya çıkar ki bu da karmaşaya sebep olabilir.
Sevdiğinin sevmediğine karşı sevgisizlik göstermek ya sevgidir ya da tutsaklıktır. Bu sevgisizliğin doğru bir dayanağı varsa bu sevgidir, yoksa köleliktir. Kişisel olarak ya da meşru, doğru bir dayanağı olmadan bir davranışı dışlamak, doğru ve isabetli değildir.
Bir de sevilmemesi gerekenleri sevmemek de sevmektir bir başka deyişle. Sevilmemesi gerekenleri sevmek, sevilmesi gerekeni sevmemekse sevginin hatırına gönülde yer bile ayırmamaktır.
Sevgi; bağlılıksa, bu da bilinçli olmalıdır. Sevilmeyenler ya da sevilmemesi gerekenler de öyledir yani bu da bilinçli olmalıdır. Yoksa menfi bir durumu söz konusu olmayan bir cisim ya da varlığa karşı sevgisizlik haksızlık olur, hakaret olabilir.
Sevilenler, zararlı olanlardan, zararı dokunacak olanlardan olmamalıdır, böyle olmadığında da müspet olanlara sevgisizlik olur.
Sevmekte de sevmemekte de keyfilik olmamalıdır.