TOSAYAD (Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği) Başkanı,
Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

TİKA, Zile Belediyesi,BAŞTEK ,Mamuşa Belediyesi ,Yunus Emre Enstitüsü koordinesiyle 16-19 Nisan 2019 tarihleri arasında düzenlenen “Tokat-Zile’den Prizren-Mamuşa’ya Uluslararası Kültür Köprüsü “ etkinlikleri için 16 Nisan 2019 Salı günü Kosova-Prizren –Mamuşa’dayız.
Mamuşa ‘yı kuranlar ve bugüne ulaştıranlar 18.yüzyılda Tokat’tan giden atalarımız. Etkinlikler çerçevesinde Mamuşa Belediye Başkanı Abdülhadi Krasniç misafirler onuruna kasaba halkıyla beraber öğle yemeği veriyor. Ben yemek sonrası fırsattan istifade kasaba merkezindeki Kosova savaşında şehit düşenler anısına yaptırılan şehitliğe ve mezarlığa giderek hem dua ediyor hem de mezar taşları ile ilgili fotoğraf çalışması yapıyorum.
Sempozyumun yapılacağı Anadolu İlkokulu’nun merdivenlerine tırmanırken dokuz on yaşlarında bir kız çocuğu bacaklarıma sarılıyor. Aman Allah’ım bu ne manzara anlatımı çok zor duygular içinde sevinçle birlikte ne yapacağımı ne edeceğimi ne diyeceğimi bilemiyorum. İşte Tokat’tan iki asır önce bu topraklara gelmiş atalarımın torunlarının kanı çekiyor demek ki.
Hasret bir an vuslata dönüşüyor, nisan ayının rengârenk açan çiçekleri arasında. Sarılıyorum, sarılıyorum adını soruyorum Melda Mazrek. Okulda Seyide Nazire olarak adı geçiyormuş. Benim kızlarım Deniz gibi, Bilgecan gibi evlat kokuyor, hasret kokuyor yüreği, memleket kokuyor kıvırcık saçları, bayrak kokuyor sineme sarılışı, aynısı… Evet, aynısı Türkiye’deki Ayşelerin, Leylaların, Selenayların, Asenaların aynısı, toprak kokuyor bedeni, Tokat kokuyor, Türkiye kokuyor Melda’nın küçücük yüreği.
Ve sonrasında ağlıyorum, gözlerimden yaşlar süzülüyor sessizce Yeşilırmak’tan Prizren’deki Bistrica Nehri’ne… Hasret büyüyüp taşıyor, taşıyor, Balkanlardaki Bistrıca Köprüsü’nün taş kemerlerinden Anadolu’nun bakir şehri Tokat’ın Hıdırlık köprüsüne…
Şükrediyorum bin kez Rabbıma dört yıl önce gittiğim Plevne’den sonra beni Mamuşa’da bir kez daha soydaşlarımla, Melda Mazreklerle, Balkanlara Türk-İslam mührünü vuran Evlad-ı Fatihan’la buluşturduğu için.
***
“Muhacirler kaybedilen topraklarımızın aziz hatıralarıdır”
Böyle diyor Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 17 Ocak 1931’de.Balkanları ve o topraklardan kopup gelen, Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan o güzel insanlar için.
Ve atası, babası Tahir Efendi Kosova’nın İpek şehrine bağlı Suşitsa Köyünde doğup İstanbul’a göç eden ancak bir daha da geri dönemeyenlerden İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif ERSOY:
“Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova…
Sen misin, yoksa hayalin mi? Vefasız Kosova!
Hani binlerce kıvanç verici hadiseli senin her adımın?
Hani koynunda yarıp geçtiği yol Yıldırım’ın?
Hani asker? Hani kalbinde yatan Şah-ı Şehid?
Ah o zafer kurbanı nerde bugün? Nerde o bayram?
Söyle; Meşhed, öpeyim secde edip toprağını,
Yok mudur sende Murad’ın iki üç damla kanı.”
Mısralarında Balkanları anlatıyor ne büyük bir hüzünle, asırlara sığmayan hasretle…
Balkanlar denilince Evlad-ı Fatihan diyarı gelir aklımıza. Balkanlar denilince Bulgaristan, Batı Trakya, Bosna-Hersek, Kosova gelir aklımıza. Tarih sayfalarını gezerken Malazgirt Savaşından sonra Türkleşen Anadolu’dan taşan insanların Balkanlara gittiklerini görürsünüz.
“Tokat-Zile’den Prizren-Mamuşa’ya Uluslararası Kültür Köprüsü” Etkinlikleri için bildirimizi sunmak ve çalışmalara katılmak üzere 16-19 Nisan 2019 tarihleri arasında Kosova’ya davetliyiz.
15 Nisan 2019 sabahı Priştine Havaalanındayız. TİKA ve diğer ilgililer bizi karşılıyorlar. Kosova Genç İzciler Derneği’nden Afrim Kantarcı, Nevron, Dona ve El Kuran bütün programlarda bize rehberlik etmek için görevlendirilmiş gönüllülerimiz. İlk gün bize tahsis edilen otobüsle kısa bir şehir turundan sonra ziyaretimiz Priştina’daki Murat Hüdavendigar’ın türbesine gerçekleşiyor.1389 yılında Kosova’da yapılan savaş sonrası Sırp Kralı Lazar’ın damadı Miloş Obraviç tarafından şehit edilen padişahın türbesi TİKA tarafından restore edilmiş. Ayrıca bina içine bir de müze eklenmiş. Dualarımızı yapıp Prizren’de konaklayacağımız Hotel Theranda’ya dönüyoruz.
Öğleden sonra Prizren’i geziyor, Balkanlardaki bu Türk şehrinde Anadolu’yu koklamaya çalışıyoruz. Şehrin mimari yapısı ve günümüze ulaşan tarihi eserleri sizin sanki kendi memleketinizde olduğunuzu gösteriyor. Tokat’tan gelen bazı dostlarla beraber akşam namazı için 1615 yılında yaptırılan tarihi Sinan Paşa Camisi’ne gidiyoruz. Caminin İmam Hatibi Ünyeli Mustafa Tombaş Bey ile tanışıyor, Prizren’deki dini faaliyetler hakkında bilgi alışverişinde bulunuyoruz.
İkinci gün Mamuşa’da düzenlenen “Tarihi ve Kültürüyle IV. Zile Sempozyumu” için Mamuşa Anadolu İlkokulu Konferans salonundayız. Program’da saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra Düzenleme Kurulu Başkanı, aziz dostum Prof. Dr. İbrahim Tüzer, BAŞTEK Başkanı Prof. Dr. Yaşar Özgök, Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Yardımcı, Mamuşa Belediye Başkanı Abdülhadi Krasniç,Zile Belediye Başkanı Şükrü Sargın,Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bünyamin Şahin,TİKA adına koordinatör Yardımcısı Zeki Bulduk,Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Tokat Belediye Başkanı Av. Eyüp Eroğlu’nun konuşmaları ve plaket töreni var.
Açılış konuşmalarında, Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Tüzer’in:”Mekanlar değişmiş olabilir, coğrafyamız değişmiş olabilir;fakat bizi bir araya getiren aynı pota içerisinde bir kimlik kazanmasına imkan veren kültürel öğeler hatırlandıkça devam eder ve nesilden nesile aktarılır.”şeklindeki duygularını dile getirmesi,;BAŞTEK Başkanı Prof. Dr. Yaşar Özgök’ün: Türkiye Cumhuriyeti bütün kurumlarıyla,askeriyle,bilim adamlarıyla,İş adamlarıyla var gücüyle soydaşlarımızın yanındadır” mesajları;Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bünyamin Şahin’in Kosova’daki Türk öğrencilere yüksek lisans ve yüksek lisans üstü programlar için Tokat’ta kontenjan açma çalışmalarını müjdelemesi, hatta bu çalışmayı yapacak olan ekibi bizler orada iken hemen Mamuşa’ya getirtmesi (Bilahare Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile Prizren Ukshin Hoti Üniversitesi arasında öğrenci değişimi,,öğretim üyesi değişimi,doktora programları konusunda anlaşma imzalanmıştır);Tokat Belediye Başkanı Av. Eyüp Eroğlu’nun :” Mamuşa’yı biz Tokat’ın 12.ilçesi kabul ediyoruz “ sözleriyle birlikte karşılıklı öğrenci gezileri konusunda yardım vaat etmesi hem Mamuşalıları hem de bütün katılımcıları çok mutlu ediyor.
Ev sahibi Mamuşa Belediye Başkanı Abdüldadi Krasniç ise :”Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşları bugüne kadar olduğu gibi, yurt dışındaki biz kardeşlerinize bundan sonra da desteklerini artırarak devam ettireceğinden şüphemiz yoktur.” Sözleri salonda milli duyguların esmesini sağlıyor.
Etkinliklerde Düzenleme Kurulu ve bildiri sunanlar ve görev alanlar haricinde İstanbul’dan, Ankara’dan, Tokat’tan davetli katılımcılar da var. Zileli İş Adamı Cemalettin Dinçer, Tokat İl Kültür ve Turizm Müdürü Adem Çakır, Yerel Tarihçi Hasan Erdem, Gazeteci Zekeriya Yılmaz, BAŞTEK’den Mustafa Çağlar, Necmettin Eryılmaz, Sanatçı Erol Koçan’la beraberiz o topraklarda.
Kahvaltılarda, çay molalarında, geziler sırasında ve fırsat buldukça İrfan Ünver ,Mamuşa’ya daha önce üç kez giderek bu köprülerin kurulmasında büyük rolü olan Mehmet Yardımcı,Necdet Kurt,Mustafa Çağlar,İlhan Genç,Feyyaz Sağlam,Zekeriya Yılmaz,Bahtiyar Sipahioğlu,Cemali Tunalıgil, Adem Çakır ,Erol Koçan,Hasan Erdem,Ahmet Divriklioğlu Beylerle özel sohbetler yapmaya da çalışıyoruz.
Mamuşa Belediyesi’ne gittiğimizde dışarıda başta Belediye Başkanı Abdülhadi Krasniç,Yardımcısı ,belediye meclis üyeleri ve Mamuşalılar oluşturdukları koridorda bizi hasretle kucaklıyorlar.Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu Tokat’tan götürdüğü iki bağlamayı ve kültür yayınları arasında yeni çıkan iki kitabı Belediye Başkanına hediye ediyor.Meclis salonunda konuşmalar öncesi biz de Tokat’tan götürdüğümüz Tokat yazmaları ile birlikte bazı eserlerimizi Mamuşa Belediye Başkanımıza takdim ediyoruz.
Öğle yemeğini Mamuşa Belediyesi Mamuşa’da bir restoranda veriyor. Biz misafirlerle birlikte Mamuşa gençleri de büyük bir coşku içinde aramızdalar.
Mamuşa ,Kosova’da tek Türk Belediyesi.Türk kültürünü bugüne kadar en iyi koruyan Prizren’e 16 km uzaklıkta asfalt bir yolla bağlı.Komşuları arasında Novaka, Sımaç, Medveça, Poyata, Nepırbişta,Trınya, Poyota, Retimya ve Optoruça köyleri bulunuyor.
Mamuşa’nın tamamı Türk ve Tokat’tan göç eden ailelerden oluşuyor ama zamanla bu bağlar kopmuş maalesef.2011 resmi bilgilerine göre 2830 erkek,2864 kadın olmak üzere toplam 5694 nüfusa sahip. Son sayımda ise bu nüfus 6300 olarak görülmektedir. Yüzölçümü 23 kilometre kare. Yemyeşil verimli bir ova ve içinde şirin mi şirin bir kasaba.
Günümüze ulaşan evlerin mimarisi bizim evlere çok benziyor. Özellikle kapılar ve kapı üzerindeki aksesuarlar sizi hemen Tokat’ın eski evlerindeki kanatlı kapılarına götürüyor. Kosova Parlamentosu tarafından 27 Eylül 2005’de alınan tarihi bir karar ile Mamuşa’da hemen her evde Türk bayrağı bulunuyor, Türkçe konuşuluyor.Bugün NATO Barış Gücüne bağlı Mahmut Paşa Kışlası kapanmış ancak Mehmetçik Mamuşa’dan tamamen ayrılmamıştır.KFOR Bünyesinde altı rütbeli subayla birlikte az sayıda askerimiz orada bulunmakta ve Türkiye ile koordineyi sağlamaktadır.
1998-1999 Kosova savaşı sırasında bu beş binlik Türk kasabası Sırpların zulmünden kaçan 45.000 civarında Arnavut’u evlerinde üç aya yakın misafir ederek korumuştur. Sırplar Mamuşa’yı da nihayetinde abluka altına almış ancak Nato Barış Gücü’nde etkin rol oynayan Türkiye’nin tepkisinden çekinmiş Arnavutların trenle Arnavutluk’a gönderilmelerine izin vermiştir. Dolayısıyla Arnavutlar Mamuşa’ya büyük bir vefa besliyorlar.
Kasabada ilk göze çarpan H.1230 (1831) tarihli bir saat kulesi var. İki camii vatandaşlarına hizmet vermektedir. Birincisi Kamber Bey Camii yerine 1980 yılında yapılan Merkez Camii diğeri de 2013 yılında hizmete açılan Yeni Camii’dir.
Kültür alanında sıkıntılar ise bir hayli fazla. 1998 yılındaki Kosova olayları bütün yayınların durmasına yol açmış. Bu yüzden Sofra Kültür Sanat Dergisi yayınına ara vermiş 1999 yılında üçüncü sayısıyla bir dönüş yapmış ancak 14.sayıdan sonra yayınlarına ara vermek zorunda kalmış.2002 yılında yayın hayatına başlayan Derya Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi ise yayın hayatını ancak 8 sayı kadar sürdürebilmiştir.
Mamuşa Türkiye’nin desteğinden hiç mahrum kalmamış.1999 yılında Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasının ardından dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, 2010 yılında Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ın ve birçok devlet yöneticisinin, belediye başkanının ziyaretleri bunun en bariz örnekleri.
Sempozyumun ilk oturumunu Prof. Dr. İbrahim Tüzer yönetiyor. Prof. Dr. İrfan Morina :“Rivayetler ışığında tarihi yazılan bir belde: Mamuşa”,Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Yardımcı :“Zileli Aşıklardaki Anadolu Aşıklık Geleneklerinin Prizrenli Aşık Ferki’de benzerlikleri”,Prof.Dr.Tacide Hafız :”İşkodra’da 1944 yılında yayınlanan bir Sarı Saltık Efsanesi”,Mustafa Özcivan:”Kosova ve Balkanlarda Bektaşilik” bildirilerini sunuyorlar.
İkinci oturum’un başkanlığında Prof. Dr. Tacide Hafız var. Prof. Dr. İlhan Genç:”Zile’den Priştine’ye ortak değerler, Muharrem Efendi Ailesi ve Suzi Çelebi”,Prof. Dr. İrfan Ünver :”Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu-Kosova Kültür İlişkilerinin 40 yıllık öyküsü”,Fatma Dinçer :”Tokat’taki Mamuşa, Mahmut Paşa Mahallesi”,Prof. Dr. Ali Yaman :”Zile’de ocak kurumu bağlamında Anşa Bacılılar Ocağı”,Necdet Kurt:”Tokat ve Zile türkülerinin Kosova-Prizren türküleriyle mukayesesi”,Cemali Tunalıgil:”Mamuşa’da yetişen âlim, şair ve önemli şahsiyetler” konulu bildirilerini katılımcılarla paylaşıyorlar.
Üçüncü Oturum’un başkanlığını Prof. Dr. Ali Yaman yürütüyor. Prof. Dr. Nimetullah Hafız:”Rumeli’de Bektaşilikle ilgili 1927 yılında yayınlanan bir makale”, Hayrettin İvgin:”Zile’de ve Mamuşa’da derlenmiş benzer atasözlerini üzerine değerlendirmeler”,Ahmet Divriklioğlu :”Tokat-Zile’deki Halk inançlarının Priştine ve Mamuşa’ya yansıması”,Feyyaz Sağlam:”Mamuşa’da yayınlanan Sofra ve Derya dergilerinde Türk dünyası”,Lütfi Vidinel:”Kosova mimarisine ve ev kültürüne Tokat-Zile etkisi” bildirilerini sunarken biz de hazırlamış olduğumuz :”Tokat Almus Mamu Köyü’nden Kosova-Prizren Mamuşa’ya uzanan Kültür yolu” bildirimizi fotoğraflar eşliğinde sunma gayretini gösteriyoruz.
Çarşamba günü sabah erkenden kalkıp Prizren’deki bazı tarihi mekânları gezmeğe gayret ediyorum ama 2.Dünya Savaşı yıllarında yıkılmış olan Arasta Camii’nin ayakta kalan tek minaresi gibi boynu bükük dönüyorum oteldeki kahvaltı saatine. Cadde ve sokaklar bana Niksar’ın şu andaki sivil mimarisini çağrıştırıyor. Ve ben bir kez daha hüzünleniyorum her bir ata yadigârı esere baktıkça:
“Prizren’de bir minare,
Seni kim koydu bu hale?
Eşini kaybetmiş kuşlar gibi,
Şimdi öksüz ağlıyor biçare.”
Diye dudaklarımdan dökülen mısralar arasında avunmaya çalışıyorum.
Aynı gün Prizren’de Yunus Emre Enstitüsü Konferans salonundayız. Enstitüde sempozyum öncesi Saz sanatçısı –Müzisyen Şevki Kazan Kosova ve Tokat türkülerinden derlenmiş nefis bir konser veriyor. Âşık Veysel hayranı olduğunu söyleyince de bizleri “Uzun ince bir yoldayım/Gidiyorum gündüz gece “ sine götürüyor Koca Veysel’in.
Dördüncü Oturum’un Başkanlığını Prof. Dr. İlhan Genç yapıyor. Ayhan Aydın:” Kosova’da tekkelerde yaşayan hoşgörü ve Gyakova’da Bektaşilerin bugünü”,Hevzi Mazrek :”Kosova’daki Osmanlı mirasımız, Mamuşa saat kulesi ve restorasyonu”,Altay Suroy:”Prizren’de su ile ilgili inanmalar”,İskender Muzbeg:”Çağdaş Kosova Türk şiirini zenginleştiren atasözleri ve deyimlerimiz”,Bahtiyar Sipahioğlu:” Mamuşa’da geleneksel düğün adetleri” bildirilerini sunuyorlar ve bütün oturumların genel değerlendirmeleri Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Prof. Dr. İbrahim Tüzer ve İrfan Ünver tarafından yapılıyor.
Ben ise bu sempozyumda bildirisini sunan Altay Suroy’u dinlerken, düne dönüyor, O’nun 1998 yılında Niksar’a gelişini düşünüyorum.
8 Temmuz 1998 tarihli Yeşil Niksar Gazetesi’nde: “Sempozyumun Düşündürdükleri” başlıklı yazımda IV. Uluslararası Niksar Çamiçi Yayla Şenlikleri çerçevesinde düzenlenen Dr.İrfan Nasrettinoğlu’nun yönettiği “Uluslararası Türk Dünyası Sempozyumu”’nda Kosova’nın ateş çemberinden dağ yollarını aşarak Niksar’a ulaşan Altay Suroy Recepoğlu’nu hüzünle dinlerken; Kosova’dan gelecek olan Kosova Prizren Doğru Yol Kültür Derneği Folklor ve Müzik Topluluğu’nun Sırp vahşeti yüzünden şehirlerinden çıkıp Niksar’a gelemeyişlerine üzülmüş, bu tarafta bir saat bu önemli etkinliğe zaman ayıramayanlara sitem etmiştim.
Yunus Emre Enstitüsü’nde iken Ankara’dan gelen acı bir haber neticesi programları yarıda bırakarak aynı gün akşamı Kosova TİKA koordinatörü Hasan Burak Ceran ve koordinatör yardımcısı Zeki Bulduk’un ilgileri ile uçak biletlerimiz yeniden ayarlanınca Prizren’den Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Gürer Gülsevin Hocam ile birlikte ayrılmak zorunda kalıyorum.
Bizi, Prizren’den Priştine Havaalanına Priştine Üniversitesi Filoloji Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr Ergin Jable özel otomobiliyle ulaştırıyor. İstanbul Havaalanında uçak kalkış saatlerimize kadar yol arkadaşım Prof. Dr. Gürer Gülsevin Hocamla sohbetimizde tarihin derinliklerine bir gezi yapıyoruz.Sonrası yine ayrılık.
Yahya Kemal BEYATLI’nın “Açık Deniz” şiirindeki:
“Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum:
Her lahza bir alev gibi hasretti duyduğum”
Mısralarında hasretini yaşattığı Üsküp’ü göremeden Piriştine-İstanbul, Samsun üzerinden Tokat’a dönüyorum.
Teşekkürlere gelince; Tokat’ı Zile’yi Kosova’ya Priştine, Prizren, Mamuşa ve Üsküp’e taşıyan çok sağlam bir kültür köprüsü kurmak için büyük özverilerde bulunan kurumlara, kuruluşlara her bir değere nasıl teşekkür edilir bilemiyorum.
Tabi ki, başta TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı),TİKA Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Birol Çetin, Kosova TİKA Koordinatörü Hasan Burak Ceran, Koordinatör Yardımcısı Zeki Bulduk, Türk Dil Kurumu, Başkan Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Tokat BAŞTEK (Başkent Tokatlılar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği),Tokat Belediyesi, Belediye Başkanı Av. Eyüp Eroğlu, Zile Belediyesi, Zile Belediye Başkanı Şükrü Sargın, Eski Başkan Lütfi Vidinel, Mamuşa Belediyesi, Belediye Başkanı Abdülhadi Krasniç, Prizren Yunus Emre Enstitüsü, Başkan Dr. Mehmet Ülker ve de canla başla gayret eden;
Düzenleme Kurulu, Başkan Prof. Dr. İbrahim Tüzer, BAŞTEK Başkanı Prof. Dr. Yaşar Özgök, Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Yardımcı hocamız var.
Mamuşa’da Belediye Başkanı ile birlikte sempozyumlarda ev sahipliği yapan Anadolu İlk ve Orta Alt Öğretim Okulu Müdürü Milazim Mazrek ve personeli; bizlere zaman ayırmada sınır tanımayan rehberlerimiz Afrim,Nevron,Dona;marketimden size bir şey içirmeden bırakmam diyen Ramadan Şala,Pamuk şekerci Burhan Karaniç de var.
Elbette bu etkinliklerin verimli geçmesi için çırpınan çok sayıda isimsiz kahramanlarımız da var. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyor, hasret yüklü selamlar, sevgiler, saygılar ve dualar gönderiyoruz Turnalarla Anadolu’ dan Balkanlar’a.
Son sözü Mamuşa’da tanıma ve tanışma fırsatı bulduğum Zeynel Beksaç’ın çok anlamlı bir sözü ile bitiriyorum:
“Biz, göç yağmurları ile ıslanan toprakların çocuklarıyız ”
İstanbul’un fethinin 566. yılı ve Mübarek Ramazan Bayramı Türk-İslam Dünyasına kutlu olsun.
Fotograf: Melda Mazrek ve arkadaşları
Mamuşa Belediye Başkanı Abdülhadi Krasniç