Bu gözler, komünizma, Yahudilik ve Hristiyanlık… Dört gözle âkibetini kollayan Batı’nın insaniyetçi gözü çoktan kapanmış ve yerini öbürlerine bırakmıştır.

Bu gözler Batı’nın kendi dalaşmasını ve parçalanmasını göstermekle beraber dışarıya karşı ananevî tasallutunu belirtmekte ve tahrip âleti olmakla aynı şeydir. Yani domuz, sırtlan ve yılan, her biri öbürüne en büyük düşmanlık içinde, ceylânı boğmak ve parçalamak gayesi bakımından bir ve bu gayenin taktiğinde beraber…

Ceylân sadece İslâmiyet ve Doğu’nun milliyetçi ve şahsiyetçi ruhu; ve bu kıymetlere bağlı, uçsuz, bucaksız maddesi…

Batı’nın gizli bünyesi birbirini tahrip edici bu üç müesseseyi tam bir emperiyalizma vahdeti içinde dışarıya yöneltmekte âdeta bir (kokteyl) kıvamı elde etmiş gibidir; ve başta Türkiye bulunmak üzere bütün Asyalı ve Afrikalı milletlere düşen borç, bu üç ejderhaya hangi ruh ve madde tedbiriyle karşı çıkılabileceğini, uykuya ve yemek yemeye veda edercesine düşünmekten ibarettir.

Komünizma (anti kapitalizm) masalı arkasında Yahudilik ve Hristiyanlıksa kapitalizma Firavun’un ayrı soydan iki başbuğu halinde. Doğu’nun ruh ve madde dünyasına tasallutunu o hale vardırmıştır ki, başkalarına en hazin üç misal olarak, komünizma kurbanı Çin, Yahudilik kurbanı Mısır, hristiyanlık kurbanı Türkiye gösterilebilir.

Binbir tezat içinde dışarıya karşı böyle bir vahdet arzeden Batı’nın kendi öz bünyesini kollayıcı büyük ihtilâl ümidi bir yana; Doğu hesabına biricik kurtuluş yolu, ölü bir marka haline getirdiği Müslümanlığı yanardağdan bir ruha çevirip bütün Doğu’ya yaymaktır. Bu dâvâda örnek de, Türkiye’den başka bir yer olamaz. (Büyük Doğu Dergisi; 1 Kasım 1967, s. 16)

Kaynak: http://kardelendergisi.com