Köylerin, kasabaların, şehirlerin bağrından çıkarıp, kendi kültürüne münhasır yetiştirdiği farklı şahsiyetler vardır. Bunlar toplumda ve yaşanılan zamanda insanlar arasında hayata hoşgörü penceresinden bakarak sevgiyi, saygıyı, diyaloğu kuran denge unsuru da diyebileceğimiz ayrı güzellikte birer moral değerleridir.
İşte üç yıl önce bu ayda (7 Mart 2018) zamansız kaybettiğimiz Ahmet Gürevin Ağabey de Niksar’da tanıdığım küçükle küçük, büyükle büyük olabilmeyi bilen ender insanlardan biriydi.
Benim Gürevin ailesiyle asıl tanışıklığım 1978 yılına dayanıyor. Konya’da üniversitede okuduğum zaman yaz tatillerinde geçici işçi olarak arazide çalıştığım, o zamanki adıyla Tokat Toprak-Su’da Niksarlı, tipik Çerkez Hami Gürevin adında bir arkadaşım vardı.
Sessiz, sakin bir kişiliği ve işine bağlılığı, dürüstlüğü ile şantiyedeki amirler ve diğer çalışanlar tarafından çok sevilirdi. İhtimal ki gidiş gelişin vasıta açısından biraz zor olduğu o dönemlerde Tokat’taki akrabalarının yanında kalıyordu. İçimizin ısındığı bu arkadaşımızın evden getirdiği yemeklere de bazen ortak olurduk.
Oldukça sevecen de olan Hami, şakalarımıza bazen kızar, boynunu Niksar’a doğru çevirir bazen ses çıkarmaz mavi gözleriyle kıs kıs gülerdi. Köken Kafkas olunca ekip arkadaşlarımız boş durmaz, Şeyh Şamil’den bahsedince o da bizi kırmaz ellerimizle tempo tutunca cezbeye tutulmuş dervişler gibi iki üç kez dönerdi.
Hayat bu, atalarımızın dediği gibi dağ dağa kavuşmaz, ama insan insana kavuşur.1985 yılında tayinimiz Artvin’den Niksar’a çıkınca haliyle eski arkadaşları aramamız gerektiğine inandım. Zaten köyü belli idi, sordum, soruşturdum. Tokat Gazi Osman Paşa Lisesi’nden de arkadaşım olan Niksar Ortaokulu’nda beraber çalıştığımız Matematik Öğretmeni Bedrettin Demir vasıtasıyla bir gün Çarşıbaşı’ndaki kahvehanelerden birinde buluştuk.
Çok fazla değişmemişti 1983 yılında evlenmiş, Osman ve Şahin adını verdikleri iki çocuk babası olmuştu. O yıllarda Niksarlılar için büyük bir iş sahası olan Köklüce Hidroelektrik Santralı inşaatında işçi olarak çalışıyordu. Ara sıra çarşıda karşılaşıyor, ayaküstü sohbet ediyorduk. Aradan fazla zaman geçmedi 1987 yılında inşaatta meydana gelen gaz zehirlenmesi neticesi 19 işçi ile beraber Hami’yi de kaybettik. Allah rahmet eylesin.
Bu tanışıklık Niksar’da yaşayan amcaoğulları Ayhan ve Erol Gürevin’e götürdü bizi.1989 yılında Niksar Endüstri Meslek Lisesi’nde yöneticiliğe başlayınca haliyle okulun bakım, onarımı içinde yer alan cam, camekân işleri de bize düştü. Kırk bin nüfusuna rağmen şehirde işi biraz zor olduğundan olsa gerek fazla cam işiyle uğraşan esnaf yoktu.
Halk arasında Camcı Erol diye bilinen İbrahim Gürevin şehrin sevilen sayılan esnaflarından biriydi. Bazen tek bazen de arkadaşlarla sık sık dükkânına uğrar memleketi kurtarmak adına sohbet ederdik. Muhabbetimizin ilerlediği yıllarda takılır:” Erol, kaç çocuğa yine cam kırmak için kuş lastiği aldın, harçlık verdin, yine bugün çok yerde evlerin, dükkânların camları, parkların elektrik direklerindeki ampuller kırılmış” deyince seyrek bıyıkların altından gülerek :”Hadi hadi gelin ses çıkarmayın size çay söyleyim” diye bizi içeri davet ederdi. Bir yandan okul sonu kurumuş dudaklarımızı ıslatır bir yandan da ölçümüzü kaçırmadan şakalaşırdık. Dükkân kapısını nereye giderse gitsin kapatmazdı. Arkadaşlardan eski âdetini devam ettirip hâlâ da kapatmadığını duyuyorum. Biz de işimiz için gittiğimizde onu bulamayınca ölçü masasının üzerindeki masa takvimine Necati Güneş, Osman Abakay ve Keramettin Çoban arkadaşlarımla bir iki dörtlük yazar kaçardık.
Ayhan Gürevin ‘e gelince ben Endüstri Meslek Lisesi ‘nin o da Danişmend Gazi Lisesi’nin baş muaviniydi. Dolayısıyla eğitimle ilgili toplantılarda ve Kaymakam Aydın Akkor ve Belediye Başkanı Ahmet Duran Ünverdi’nin büyük gayretleriyle Niksar’ın çok zengin bir dönem yaşadığı kültür ve sosyal etkinliklerinde sık sık bir araya geliyorduk.
İki okul arasında özellikle spor bakımından büyük bir rekabet vardı. Bazen mağlubiyeti kabul etmeyen öğrenciler taşkınlık yapınca onları yatıştırmak için iş disiplin kurulu başkanları olarak bize düşüyordu. Ayhan Bey ile sanki iki okul arasında diğer bir maç sonrasına kadar geçici barış protokolü imzalıyorduk.
Rahmetli Ahmet Gürevin ağabeyime gelince biliyorum ki çok değer verdiğim ve de beni çok sevdiğini bildiğim bu insanla ilgili yazı konusunda çok geciktim. İnşallah ruhunu incitmemiştirim. İçimde iki yıldır vefasızlığımdan dolayı ukde olan bu konuda kendi kendime yazı da nasip deyip teselli bulmaya çalıştım. Şehir dışında olduğum için cenazesine katılamadığım Gürevin Ailesine eşimle birlikte taziyeye gittiğimizde bazı dokümanları da almıştım üstelik.
Zaman içinde Ahmet Ağabeyle bir arkadaş olmuştuk sanki. Yaptığımız kültürel faaliyetlerimizi destekliyor, daima yanımızda oluyordu. Öyle ki Ayhan Bey Kümbet Dergisi’nin abonesi olduğu halde hayır ben de alacağım ve okuyacağım diye derginin en iyi takipçilerinden biri olmuştu. Zamanla ailecek de görüşür olmuştuk. Çok sofralarına oturup, çaylarını içtik. Biraz zaman geçse, evin alt katında oturan oğlu Ayhan Hocam’la haber gönderiyordu. “Yahu Ayhan, Hasan Hocamlar neredeler, kayıplar bu sıra? “Diye anlıyorduk ki Ahmet Ağabey yine bizi evine hem sofrasına hem sohbetine davet ediyordu. Bizi evlatlarından ayırt etmeyen o gönlü zengin insanı kırmamız mümkün müydü?
Onunla olan dostluğumuz Niksar için bir eser çalışması içinde bulunduğumuz yıllarda daha da perçinleşti. Saha çalışması için bazı köylere beraber gittik. Niksar Belediyesi Yazı İşleri Müdürü Müjdat Özbay ile birlikte üç yıla yaklaşan bir çalışma sonucunda Niksar Belediyesi Kültür Yayınları arasında 1998 yılında yayınlanan “Milli Mücadele Yıllarında Niksar “adlı eserimiz için onunla da bir röportaj yapmış verdiği bilgileri de aynen esere aktarmıştık. O Niksar kültürüne ve tarihine oldukça hâkimdi. Daha önce Niksar’da meydana gelen önemli olayları büyüklerinden dinleyip iyice belleğine almıştı.
2005 yılında Niksar’dan ayrılmak zorunda kalışıma en çok üzülenlerden biri de o olmuş, sebeplisine ve sahip çıkmayanlara eminim ki beddua etmişti. Tokat’a geldikten sonra da Niksar’a gidişlerimizde imkânlarımız ölçüsünde evine kapısından olsun uğramaya, duasını almaya çalıştım.2008 yılında Tokat’ta bir ameliyat geçirdiğimde hastanede başucumda Ahmet Ağabeyimi de görebilmenin mutluluğunu nasıl izah edebilirim. Ya büyük kızım Deniz’in 2015 Eylülünde Tokat’ta İşeri Petrol Tesisleri’nde yapılan düğününe ailecek katılıp ,”Ben Hasan Hocamın kızının düğününde nasıl oynamam “diyerek ilerleyen yaşına rağmen herkesin gülümseyen bakışları arasında sahneye fırlayarak benimle birlikte Niksar’ın fidanları müziği eşliğindeki neş’esini kim unutabilir?
Kümbet Dergisi’nin Temelleri Ahmet Gürevin’in evinde atıldı
Bugün Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği bünyesinde yayın hayatına istikrarlı bir şekilde devam eden KÜMBET Dergisi kuruluş aşamalarında en önemli toplantıyı Niksar’da ev sahibi Ahmet Gürevin’in evinde 1999 yılında yapmıştık. Şahsımın koordine etmeğe gayret ettiği Niksar’ın en zengin mutfak yemeklerinin özenle ikram edildiği bu toplantıda bulunanlar: Ev sahipleri Ahmet Gürevin, oğlu Tarih Öğretmeni Ayhan Gürevin, damadı Öğretmen Necmettin Berdibek başta olmak üzere Niksar Kaymakamı Mustafa Yaman, Niksar Belediye Başkanı A. Duran Ünverdi, Yazar Emin Ulu, Niksar Meslek Yüksek Okulu Müdürü Zekai İmre, Yard. Doç. Dr. Ebubekir Altuntaş, Niksar Belediyesi Yazı İşleri Müdürü Müjdat Özbay, Tarih Öğretmeni M. Necati Güneş, Dershane Yöneticisi Zeki Kurt, Öğretmen Dursun Uca, Yard. Doç. Dr. Burhan Kaçar, Yard. Doç. Dr. İsmail Polatçı, Belediye çalışanı Nurettin Aybak, İlkokul Müfettişi Osman Baş, Öğretmen Ömer Faruk Aybek, Yard. Doç. Dr. Muhittin Sırma, Öğrenci Osman Gürevin (Hami Gürevin’in oğlu) ve bendeniz Hasan Akar idik.
Toplantıda kültür – sanat adına Tokat’tan çıkarak Türk dünyasına ulaşmayı hedefleyen böyle bir yayının desteklenmesi için Niksar Kaymakamı Mustafa Yaman (Şu an Mardin Valisi) ve Niksar Belediye Başkanı Ahmet Duran Ünverdi de üzerlerine düşen görevi yapacaklarını belirtmişlerdi.
1999 yılında yayın hayatına başlayan Kümbet Dergisi bugün de M. Necati Güneş’in koordinesinde Tokat’tan sonra Niksar’da en çok aboneliği olan merkez özelliğini koruyor. Diyeceğimiz o dur ki Kümbet Dergisi için Niksar’da ilk hayırlı harcı koyan Ahmet Gürevin Ağabeydir.
Kısaca Ailesi Hakkında:
Ahmet Gürevin 01.05.1932’de Niksar’da doğdu. Ailesi halk arasında Kayserililer diye bilinir. Dedeleri 1800’lü yılların sonuna doğru Kayseri’den göç ederek Niksar’a yerleşmiş. Kayseri’de Keşanoğulları adıyla tanınan aileden Hüseyin Efendi eşine kızarak 1890 yılında on yaşlarındaki İbrahim adındaki oğlunu da alıp yollara düşmüş, sıkıntılı bir yolculuktan sonra Niksar’a ulaşmış ve Çilhane Mahallesine (Çarşıbaşı) yerleşmiş.
Daha sonra mübadele sonrası boşaltılan evlerden Taşköprü’deki bir eve taşınmışlar. Hüseyin Efendi’nin oğlu Kayseri 1862 doğumlu İbrahim büyüyerek Arasta Çarşısı’nda manifatura dükkânı açmış. İşleri iyi giderken dükkâna giren bir hırsız ne var ne yok bütün paraları ve bazı değerli kumaşları çalınca kapatmak zorunda kalmış.
İbrahim, Hamide Hanımla olan evliliğinden Osman, Basri, Ahmet, Şerife ve Fadime adlı beş evlat sahibi olmuş.
Bu kardeşlerden Ahmet Gürevin’in babası Osman Gürevin’in Yıldızeli Konaközü Köyü’nden Saide ( Seyide) hanım ile evliliğinden de Kadriye, Ömer, Ahmet, Nafi ve Nursel ( Saniye) doğmuştur. (Osman Gürevin vefatı 1969, Nafi ‘nin 1998, Ömer’in 1991, Saide’nin 1998’dir)
Ahmet Gürevin İlkokulu bitirince bazı iş yerlerinde çırak olarak çalışmış ama Çerkezlerin en önemli sevgilerinden atlara heveslenince babası bir at arabası takımı satın almış. Yıllarca at arabacılığı yaptıktan sonra 1952 yılında askerlik görevini yapmak üzere İstanbul’a gitmiş. Tankçı Çavuş olarak 1953’te görevini ifa ederek Niksar’a dönmüş ve 1955 yılında Tekel İdaresine işçi olarak girmiş. Burada çalışırken başarısı ve güvenirliliği onu Tekel’deki sendika başkanlığına kadar taşımış.
1957 yılında Kasımoğulları sülalesinden Fadime Hanım’la evlenmiş. Bu evlilikten 1959 yılında Ayşe, 1960 yılında İbrahim, 1963 yılında Ayhan doğmuş.1980 yılında emekli olmuş ama sonrasında da boş durmayarak 1983-1988 yılları arasında lokantacılık ve kahvehane işletmeciliği yapmış.
Oldukça nüktedan bir kişiliğe sahip olan Gürevin’i bazı insanlar- başta Maliye çalışanları olmak üzere- görmeden, şen şakrak sohbetine iştirak etmeden işlerine gitmezlerdi.
1988 yılında ağır bir kalp krizi geçirmesine ve 1990 ‘da riskli bir kalp ameliyatı olmasına rağmen önce Allah’ın sonra, doktorların ve de sevenlerinin dualarıyla kısa sürede ayağa kalkmış, toplumda yokluğunu hissettirmemişti.
On yaşından beri sigara tiryakisi olan Gürevin ,bir ara beyninde meydana gelen rahatsızlık için hastaneye gitmiş, tedavi olduktan sonra taburcu oluşu sırasında doktorun:” Ahmet Amca sigarayı bırak, yoksa yanıma bir daha gelme ve sana bakmam deyince: “Doktor Hanım sen bana diyorsun ki yetmiş beş yıllık karını boşa. Ben bu işi nasıl yapayım? Diyerek nükteyi patlatması üzerine çaresiz kalan doktor: “Peki Ahmet Amca sen bildiğin gibi yap.” Diyerek gülmüştür.
Evlatları:
Ayşe Gürevin Berdibek: Tokat Eğitim Enstitüsü ve Ankara Eğitim Enstitüsü’ne okuyarak ilkokul öğretmeni oldu. Niğde/Aksaray , Almus ve Niksar’da toplam otuz sekiz yıl eğitime emek verdikten sonra emekli oldu. Meslektaşı Necmettin Berdibek ile evli ve iki evlat sahibidir.
İbrahim Gürevin: 1969 yılında Nalbantlardan Ahmet Özlü’nün manifaturacı dükkânında çırak olarak işe başladı.1970’de Camcı Şemsettin Urkaya’nın yanında camcılığa başladı.1978 ‘de Kamil Elbasan’la birlikte işyeri açtılar.1983 yılında kendi iş yerini açtı. Züriyet Hanımla evli olup üç evladı bulunmaktadır.
Ayhan Gürevin: Adana ve Erzincan Tarım Meslek Lisesinde okuyarak 1980 yılında Niksar İlçe Tarım Müdürlüğü’nde Ziraat Teknisyeni olarak iki yıl görev yaptı.1982 yılında istifa ederek İzmir 9 Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Tarih Bölümüne kaydoldu.1986 yılında mezuniyetinden sonra Sivas Gemerek/Yeni Çubuk kasabasında göreve başladı. Niksar Danişmend Gazi Lisesi, Erol Turaçlı Fen Lisesi yöneticilik yaptı. Halen Niksar Kırkkızlar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde Tarih Öğretmeni olarak görevine devam etmektedir. Meslektaşı Ayşe Hanım ile evli olup iki evladı bulunmaktadır.
Evlatlarının Dilinden:
Ayhan Gürevin: Babamın en çok sevdiğim yönü gördüğü haksızlıklara karşı asla duyarsız kalmaması idi. Ortaya çıkan haksızlık varsa onu düzeltmeye çalışırdı. Şahsen ben şimdiye kadar onun gösterdiği cesareti gösteremedim.”
Derken yokluğuna bir türlü alışamayan “Sanki her gün saat 11’e doğru dükkâna yine babam gelecek, tahta iskemlesine oturacak ‘Haydi Erol kahveyi söyle Orhan’a ‘diyecek sanıyorum sancısını yaşayan büyük oğlu;
İbrahim Gürevin de: Babam hayatı boyunca hep toplum adamı oldu. İhtiyacı olanların yardımına gücü oranında koşmayı bildi. Evlatları olarak ne desek az. Bizleri yetiştirmek ve okutmak için zor yıllarda büyük çaba sarf etti. Ancak benim de liseyi bitirdikten sonra esnaf olmamı özellikle arzuladı. Sebebine gelince “Oğlum, senin dilin boş durmaz, siyasi sıkıntılara sebep olursun” demişti.
Onun ne denli sevildiğine, sayıldığına Niksar Ulu Cami’de kılınan cenaze namazında avluya sığmayıp, taşan cemaat de şahit oldu.
Son söz:
Çınarlar ayakta ölür diyorlar. Evet Ahmet Gürevin Ağabeyim hayatın boyunca dik durdun, onurlu yaşadın, çınarlar gibi derin, sağlam kökler saldın gençliğinde atının nal izlerini bıraktığın ata toprağın Niksar’a . Vatanperver, dinine bağlı evlatlar yetiştirdin ve dik göçtün bu dünyadan. Tahsin Çavuşoğlu, Mehmet Cevahircioğlu, Cengiz Ünlü ağabeyler gibi sen de kimseye haber vermeden sevenlerini ve Niksar’ı yetim bırakıp beyaz atlara binerek sessizce gittin.
Zaman ne kadar çirkinleştin sen
Bilsen artık ne kadar yozsun
Çınarlar solarken Niksar’da birer birer
Böyle miydin şimdi nasıl da boşsun.
Çalça’dan koşsun Tahsin Çavuşoğlu
Kuz Mahallesi’nden Cevahircioğlu
Kaleiçi’nden coşsun Ahmet Gürevin
Buluşsunlar yine Melik Gazi’de
Desinler neler bıraktık biz mazide
Allah rahmet eylesin, ruhun şâd, mekânın cennet olsun.