MURAT YURDAKUL, Adana’da doğdu (1983). Anadolu Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nü tamamladı. Çeşitli dergilerde şiir, öykü, çevirileri yayımlandı. Britanya’da Modern Poetry Translation Dergisi’nde en iyi çevirmen seçildi (2018). İtalya’da XIII uluslararası Premio Vitruvio Şiir Ödülü’ne (2018), İtalya’da VI uluslararası Città Del Galateo Edebiyat Öykü Ödülü’ne değer görüldü (2018). İtalya’da Casa Editrice Cento Verba öykü derlemesine katıldı (2019). Homeros Edebiyat Ödülleri Tarık Dursun K. Hikâye Ödülü 3.lük Ödülü’ne değer görüldü (2020). Çin’de Uluslararası Şiir Çeviri ve Araştırma Merkezi şiir antolojisine katıldı (2020). Çin Halk Cumhuriyeti’nde Şiir Tercüme ve Araştırma Merkezi IPTRC Uluslararası İcra Kurulu [Rendition of International Poetry Quarterly Dergisi] tarafından uluslararası Yılın Şairi Ödülü’ne değer görüldü (2021). Uluslararası Asya PEN [Mısır] “İpek Yolu Edebiyat” şiir seçkisinde yer aldı (2022). Çin Halk Cumhuriyeti’nde Şiir Tercüme ve Araştırma Merkezi IPTRC Uluslararası İcra Kurulu [Rendition of International Poetry Quarterly Dergisi] tarafından Uluslararası Yılın Çevirmeni Ödülü’ne değer görüldü (2022).

Kış

Camlara yazıyorum kuşların sesini
Bir müsvettede kaldı kış, raylar geceyi deliyor

Balkonda kuruyan fesleğen sesi
Böyle özledim bıraktığın avluyu

Melekler şehri unuttu yas tuttum ikimize
Görünür bir sabah soğuk duvarlardan o mavi koruluk, eski park

İçime düşer yorgun göğü savuran kuşun sesi
Akşamdan geciken bir sıkıntı yüzümde

Hayat bir kuşüzümü
Çıplağız, gövden kum, ağzın harf, avcun veda

Bir kesikten akan yaranın gölgesindeyim
Bileklerimde kanar kış
Akşam son renklerini de bıraktı dağınık saçlarına

Bağıracak kuyular kalmamıştı
Yüzümde birikir başı boş köpek sesleri!

Yağmuru izlerken unutmadığım şeyler var
Cama çarpıyorken damlalar, bir kıpırtı…

Murat Yurdakul

Mürekkep Uykusu

gökyüzüne kuşları yeniden oku!
şimdi keder açıyor tüm yolları
yenilen her kadın üşüyen birer karaca
gözlerimdeki kil değil senin sessizliğin

dışarıdan açılır bir pencere içimizdeki geceye
bir güle kapanıp kalırız şimdi
kiraz çiçekleri sesimi büyütüyor

her ölen kuşla biraz daha çöle eğilir gökyüzü
çocuklar çoktan birer rüyasız uyku
tren yolları… gitmek!.. bir kedinin en son istediği

kalbimi okuduğum kuyulardan ses gelmeyince
kederin ağrısıyla kalbime dokunan gökyüzüne
içimden kocaman kayan yıldızlar sunuyorum

güz’de ağrılı kalbim utanmasın yarasından
bir kuş gözyaşı çizer içimin gecesine

Murat Yurdakul

Mumlar, Çocukluğum

unutmaya çalıştığım ne varsa bende durmasın
içimde öyle çok ki, her gidenden biriken melekler
kör kurşunla vurulup düştüğüm yalnızlıktan sancılı dağlarda
kendime dökülüyorum, içime
sana sonsuz sarıldığımda
isimsiz köy mezarlığında olsun rüzgârın
umarım bağışlarsınız hüzünlerimi

kediler sahipsiz… güvercinler telaşlı…
ömrüm ince kum!

durma hadi!
siyah bir engerek içimin kuşlarını çağırsın
unutma
yaslı çiçekte biriken kana rehin kalbim
sudaki suretimden bir sancı aradım.
unuttuğum ne vardı;
bunu hatırlıyordu yüzümün bir yeri…
bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ

Murat Yurdakul

Masumiyet

trenden hızlı rüzgârdan eski
tanımadığım kentlerde bulmuştum hüznünü
yüzünde bir tanrı ölür sıkıntıdan
o sıkıntıyı alıp yanıma gömer annem
kuşlar yüzünü kapatıyor, kayboluyorum!
içimde dünyanın bütün akşamları
uzakları yaksam mektuplarla bütün
kimi terk edebilirim ki şimdi

huzur sana dokunmak gibi narin,
gözlerine dalmak kadar sonsuz
sesini biriktirdiğim şarkılar vardı notaları kaybolan
umarsız bir çift güvercini havalandırıyorum bakışlarından
ağaçlarda ölü kuşların sesleri
terli bir gökyüzünün kan uykularına vardım
güzü bir gövdeden doğuran dünya çocuk seslerinden dökülür

zaman kuşlardı… mevsimsiz çiçekleri beklerken…

ah âşk!
göz yaşın damlıyor
kalbime … eğil de
gözlerimde biriken yaraya bak!

Murat Yurdakul

Keder

kalp ağrısı uzun bir yoldan geliyoruz seninle
omuzlarından gözyaşları dağlayarak geçer
dilimizde rengarenk binbir çöl masalları
rahmimden dökülür acıları suya değen sabahlarım

güz gülümsemelerinin serin sessizliğine gömün âşkı
anlaşılır belki yalnızlık
bir yaz yağmurunun en kuytu çeşmelerinde

duydum, kırıldı içimde gözyaşların sesi
ölü kuş gölgelerinin izini sürdüm külde
dağıma çıkan patikada dökülür yazım
çektiğimiz çocukluk düşünün ağrısı dinsin
hâlbuki çocukluk dediğin pişmanlıkları
boşluğa düşüren bir sığınak
insan da bir avuç toprak ve bitimsiz açlık
kalbim alış artık içimde biriken keder gecenin çölü

Murat Yurdakul

Suyun İntiharı

âşk kalır kuytularda
suyun intiharla terbiyesi artık zaman
ağrıyla, soğukla sustum, dünyanın onca acısı benden yırtılmış
bu kente bir sinema daha gelse
paramparça yalnızlıklar uzak rüzgârları kuşanır, orman yanar

her çiçeğe bir sessizlik işlenir
ağıtlardaki kalbim küle döner,
kokusuna is bulaşır
gün saymak tahliyesi ölüm

annesizlik çocukların saçlarından okunur
senin de saçlarına annesizliği yazdılar

gece çınlarken içimde su kabarır kalbim ölümle mühürlenir
gölgesine yürüyen ağacın yaprağından geliyorum sana
kaybettiğim akşamlar, içim kırık âşktı, arardım; orada tek başıma…
çocukların kalbinde tutsak bahçelerin anısıydık o kışta

Murat Yurdakul