175054_178868168822977_4360000_o

Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi

Öfke günümüz insanının en korkunç hastalığı şüphesiz. İnsanlar artık onunla yatıp onunla kalkar oldular. En ufak bir sorun bile yırtıcı kaplana dönüştürüyor kişileri. Sonuçsa çok kötü elbet. İnsanın kendisine yakışmayan bir durum bu. Ortaya çıkan acılar, kırılganlıklar, sonrasında onarılabilir mi dersiniz. Çok zor elbet. Bu öfke ve tükenmek bilmeyen kinsel düşünce gittikçe büyüyor. Ortaya çıkan her çıkmaz öfkeyi koyuveriyor ortaya. İnsanlıksa küçüldükçe küçülüyor.
”Arkadaşına öfkeni söyle, geçsin; düşmanına öfkeni söyle; artsın” diyen William Blake bu hastalığın korkunç boyutlarını tek cümleyle gözler önüne seriverir . Seriverirde kim duyar dersiniz. Bir ülkede eğitimci öfke içindeyse, ülkeyi idare edenler öfkeyi, kini her an ceplerinde taşır duruma gelmişlerse diyecek ne kalıyor ki geriye.
Şu çağdayız, şu yeniliklerle çağında ötesindeyiz derken neyi anlatmak istiyoruz acaba. Bir güzelliği vazomuza koyarken o güzelliği yaşatacak sevgi suyunu da vazoya taşımamız gerekmez mi?Yaşamın kendisi cehenneme dönmüşse görüntünün de bir anlamının kalmayacağı bilinmelidir. Sen, ben, maddecilik, çıkarsallık ve hırs yaşamın anlamını bazen, tadını kaçıran unsurlardır. Bir an önce temelde kendimizi ele alıp yargılamazsak, bir süre sonra kendimiz diye bir şeyde ortada kalmayacaktır.
Öfke ve kin her an kendini büyüten geliştiren oluşumlardır. Siz kendinizi çözmezseniz bu oluşumlar çözecektir kendilerince her şeyi.
” Hiçbir şey öfke kadar insan düşüncesini sapıtamaz. Öfke kendini şişiren bir hırstır. Öfke saklanmaya da gelmez, büsbütün içimize işler.” Montaigne, konunun önemini yine büyük bir önemsemeyle vurgular cümlelerinde. Anlayana tabi bu sözler. Okuyan kalmayınca uyarılarda bir kenarda kalıveriyorlar.
Çözüm eğitimde diye konuşuyoruz hepimiz. Peki eğitim nerede acaba. Hangi okula gitseniz bir karmaşa. Daha küçücük çocuklar bile öfke saçar olmuşlar. Haksız da değiller doğrusu. Eğitimci, eğitim çizgisinde büyük bir boşluk oluşturmuşsa tüm bunlar çıkacaktır ortaya. Bu eğitimcilere, önce kendi gideceğin yolu öğren; sonra öğretmeye kalk demek kalıyor bizlere. İdare edenlerde öyle.Önce insanca hareket etmeyi öğrenmeliler, sevgi sevinç saçmalılar önce düşüncelerinde. Koca bir meclis çatısı altı bile öfke ve kin dolu. Binlerce insanı temsil eden milletvekilleri öfkenin, kinin esiri olmuşlar. Onlar kavga ederken, onların insanları da dururlar mı. Yukarıda başlayan öfke uzantıları toplumu da sarıvermiş böylece. İşin en kötü yanıysa toplumsal güdülenmenin başlamasıdır. Böylece başlayan saldırganlık öfkenin de boyutlarını daha başka boyutlara öteliyor. Ne zaman ki öfkeyi ortadan kaldırırsanız kişinin saldırganlığı ve basitselliği de ortadan kalkıyor. Bu durumda kişiyi birden bire değişmiş görüyorsunuz. Bir yerde yeniden kendini buluyor insan. Ancak ki bir kültürel başlangıç kişiye kendini anımsatıyor. Zaten öfke ve kini tek yenecek, durduracak, öteleyecek unsurun temel yapıda oluşturulacak bir kültür yüklenmesiyle gerçekleşeceğidir. Kültürel oluşum kişiye önce kendi gerçeklerini tanıtacak, onu gereksiz amaç ve beklentilerden, kışkırtılardan uzak tutacaktır. Saldırganlık bir tek savaş durumlarında ve kişinin kendisini koruma zorunluluğu durumunda kabul edilebilir.
Öfkenin üzerine giderken öfkeyi tümüyle yaşamdan soyutlamakta olmaz.Çünkü insanlar özgür yaşamları içerisinde belirli gruplaşmaları da oluşturmak zorundadırlar.Bu gruplar insanın tutum ve davranışlarını da etkilerler.İşte bu sırada çıkan öfke ve saldırganlık eğilimi, toplum kültürel yapısının bu tür davranışlardaki oluşma rolünü gösterir.Böylece başlayan görüşler, toplumsallaşmada öğrenmeyi temel alan öğretiler insan-grup ilişkilerini de ortaya getirir.Oluşan ve uyulan bu ortak değerler öfkeyi, saldırganlığı kültürel bakış içerisinde yumuşatır.Tüm bu konuların içinden kültürel yoğunluğu kaldırdığımız an ise karmaşa bir şekilde toplumsal şiddet eylemleri başlar.Bu eylemler ayrımcılığı birdenbire ön plana getirir.Sorun, belirli bir öze dayanmayan cehalet kökenli öfkenin kendini tatmin etme hırsıdır.Ne olursa olsun bu tür ayrımcı ve kötü niyetli öfkenin karşısında onun gibi davranmamak gerekir.Engelleme ortadaki öfkeyi daha da büyütür.Öfke neden ortaya çıkmıştır, gücünü nereden almaktadır yanıtını öncelikle aramaktır çözüm.Kudurmuş bir öfkeyi biraz beklemekle, onun yavaşladığını görebilirsiniz.Çünkü öfke büyüdükçe kendini de bir ölçüde zayıflatır.Kişi o an kendi değildir.Onun gibi davranmayıp onu sabırla beklemeniz kişiyi gerçek yapısıyla tekrar ortaya çıkaracaktır.
Öfkeye öfkeyle karşılık vermek, öfkenin gücünü de kabul etmek olur.İnsansanız öfkelendiğinizde durgun akan bir su gibi olmalısınız.Çevreye zarar verir olduğunuzda da insan olmaktan çıkarsanız. Güzel davranışlar, olumlu bakışlar ve sevgice yaklaşımlardır yaşamı yaşanılır kılacak etkiler.Gün ışığına bir kere karanlık hükmedecek olursa yaşam diye bir şey de kalmayacaktır ortada.