Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi
Adana’dan bir Mesut Eray geçti. Herkesin onu daima gülen yüzüyle dost canlısı oluşuyla hatırlayacağı müstesna insan… Çok yönlü sanatçıydı. Tanıdıkça daha da hayrete düşürüyordu bizleri…
Çocukluğumuzda, gençliğimizde düğünlere yerel sanatçılar davet edilirlerdi. Onu ilk defa konuk olduğumuz bir düğünde şarkı söylerken görmüştük. Kimin düğünüydü bilmiyorum ama eşi Nadide Hanım da yan masadaydı. Aile dostumuz Mualla Kont ve Ercan Kont Ailesinin de yakın dostlarıydı. Tarihi tam olarak hatırlamamakla birlikte yetmişli yıllardan söz ediyorum.
7 Eylül 1982’de Adana’nın en eski, en köklü, eğitimi en güçlü liselerinden Adana Kız Lisesi’ne tayinim çıkmıştı. Burada farklı tarihlerde üç kızının da öğretmenleri oldum. Üç kızı da birbirinden değerlidir. Pırlanta gibi üç kız… (Bir de Fatih adlı çok değerli oğlu olduğunu biliyorum ancak onu pek tanımıyorum.) Kızları Şefika ve ikizler Tülin ile Pelin en sevdiğim öğrencilerimden olmuşlardır. Eşi Nadide Hanım da Adana Kız Lisesi’nin Okul Aile Birliğinin üyesiydi. Bu nedenle okula sık sık gelirdi, çocuklarının durumunu takip ederdi. Zaten Nadide Hanım okula sıkça geldiği için Mesut Eray çok seyrek gelirdi. Ayaküstü konuşurduk. Hep neşeli, hep güler yüzlü, hep enerjik, hep iyimserdi. Geleceğe umutla bakardı.
Çocukları mezun olduktan sonra da sanat dünyasında yine Mesut Eray ile aynı ortamların insanı idik. Ses Gazetesi’nin köşe yazarıydı. Her zaman çocuklarının Türkçe ve Edebiyattaki başarılarındaki emeklerimi anlatarak teşekkür ve takdir ederdi. Ben de öğrencilerinin başarılarından kendine pay çıkaran bir öğretmen olarak sevinip gururlanırdım. Gördüğü yerde fotoğraflarımızı çekerdi. “Bir gün alırız.” derdik, ihmal ederdik çoğu zaman… Bir ara Çınarlı Mahallesindeki fotoğraf stüdyosuna uğrayıp fotoğraflarımı istedim, “Şu an yoğunum boş bir zamanımda onları bulurum.” dedi. Erteledik yine…
11 Aralık 2012’de üçüncü şiir kitabım çıktığında imza günüme davet etmiştim. Geleceğini ve bana bir sürpriz yapacağını söylemişti. En sevdiğim şiirimi sormuştu. Ben de “Hepsini seviyorum ama “Müebbet” daha bir farklı…” diyince “O zaman o şiiri hediye olarak besteleyeceğim.” demişti. “O şiir çok uzun, üstelik bestelenmesi de çok zor sanıyorum.” desem de dinlemedi. Bir süre sonra aradıi ve şiirimi şarkı biçiminde telefonda okudu. Gerçekten çok şaşırdım. Bu kadar yetenekli bir besteci olduğunu düşünmemiştim. İnşallah bu bestesinin kayıtları vardır. Ölümünü düşünmedik ki hiç!
Sonra “Sevgi Pınarım” adlı bir şiir kitabı çıkardı. Meğer sadece fotoğraf çekmezmiş, şarkı söylemezmiş, beste yapmazmış, köşe yazısı yazmazmış, şiir de yazarmış.
1.2.2014 tarihinde Adana Altınkoza’nın Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonunda 50. Sanat Yılını kutlamıştı ma o tarihte çok rahatsızdım. Sağlık sorunlarım nedeniyle katılamamıştım.
Gazeteler şöyle yazıyor:“Adana’nın sevilen fotoğraf ve ses sanatçısı Mesut Eray, son yolculuğuna uğurlandı. Tedavi gördüğü hastanede 68 yaşında hayatını kaybeden …”
İşte yine yaprak dökümü…
Değerli bir sanatçı, örnek insan, altın kalpli güzel ağabeyim Mesut Eray da zamansız gitti. Daha ne eserlere imza atacaktı ama olmadı. Şoktayım. Hala inanamıyorum. Hasta olduğunu bile kısa bir süre önce öğrenmişken Mesut Eray’ın ölüm haberini duymak çok üzdü beni… Hep gülen yüzünle hatırlayacağız seni…
Allah rahmet eylesin.
Acılı ailesine de tekrar baş sağlığı diliyorum.