Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi
Hepimiz insanız ama bizi değerli kılan sahip olduğumuz hasletlerdir. Herkesin sahip olmasını dilediğimiz doğruluk, dürüstlük, erdem, ahlak, merhamet, güvenilirlik, sevgi, saygı gibi güzel ve özel değerlerimiz vardır. Bunları bünyesinde barındıran olgun insanlara insan-ı kâmil denir. Kâmil olmak emek ister.
İnsanlarda bulunması gereken en önemli hasletlerden biri de adil olmaktır. İnsan adil olursa toplumlar da adil olur, toplumlar adil olursa dünya da adil olur elbette… P.De Guizot’un “Adalet, insan topluluğunun kutsi bir bağıdır.” sözüyle Socrates’in “Hayatımın en mühim prensibi, kimseye hiçbir şekilde adaletsiz davranmamaktır.” ilkesi de benim bu tezimi doğruluyor.
Adil olmak insanlarda saygı uyandırır. Güvenilirliği güçlendirir. MÖ 551 – MÖ 479 tarihleri arasında, Doğu Zhou Hanedanlığı döneminde yaşadığı sanılan Çinli filozof, eğitimci ve yazar Konfüçyüs’ün dediği gibi “Adalet, kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun çevresinde döner.” Evet, adalet kutup yıldızı gibidir. İnsanlara yol gösterir, hep doğruyu işaret eder ve hiç kaybolmaz. Doğru tektir ve asla değişmez. Gerçekleri saklayarak adaleti yanıltmak isteyenler olabilir. Bu amaçla doğruyu saklamaya çalışsalar da gerçekler er veya geç ortaya çıkar. “Mızrak çuvalda gizlenmez.” demiş atalarımız…
Diğer yandan “Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er-geç varır.” diyen H.G. Mirabeau’ya adeta cevap niteliğindedir W. Savage Landor’un “Geç kalan adalet adaletsizliktir.” sözü…
Herkesin bildiği bir öykü vardır. Zamanında adamın biri derviş olmaya karar vermiş. Her türlü dünyevi zevkten uzaklaşmış, kibirden kurtulmuş, öfkesini kontrol etmeyi öğrenmiş. Berbere gitmiş çünkü derviş olmak için sadece hırka giymek yetmezmiş. Saçlarını da kabak ettirmeleri lazımmış. Berberin işi henüz bitmeden bir adam gelmiş. Son derece küstahmış. “Kabak, sen kalk da ben tıraş olayım.” diyerek dervişin ensesine bir tokat yapıştırmış. Derviş, lahavle çekerek kalkmış, zorba adam tıraş olmuş. Berber dükkânından çıkmış. Berber dervişin saçlarını tam kabak etmiş. Derviş, berberden çıktığında adamın yukarı doğru yürüdüğünü görmüş. Tam o sırada sürücüsü olmayan bir at arabası yokuş aşağı büyük bir hızla geliyormuş. Zorba, kaçamamış, arabanın oku zorbanın kalbine saplanmış. Oracıkta ölmüş. Derviş, kendi kendine şöyle mırıldanmış: Bu kabağın da bir sahibi var. Allah’ım mazlum kullarını sahipsiz koymazsın.” İnsanların adaleti bazen şaşar ama Allah’ın adaleti hiç şaşmaz. Kimsenin yaptığı yanına kalmaz.
Yukarıdaki örnekte de gördüğümüz gibi derviş sabretti, haksızlığa uğradı ama öfkesine yenik düşmedi. Büyük bir olgunluk örneği gösterdi. Kendini Allah’ın yoluna adamıştı. Milattan önce 427’de doğan Yunanlı düşünür (Platon) Eflatun “Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.” derken 16. Yüzyılda yaşayan Fransız düşünürlerinden Jacques Anyot’un “Adaletin hâkim olduğu yerde, silahın yeri yoktur.” diye çok güzel bir söz söylemiş. Ben buna bir kelime daha ekliyorum. Adaletin hâkim olduğu yerde, silahın ve şiddetin yeri yoktur, diyorum. Kanuni Sultan Süleyman da aynı yüz yılda yaşamış “Kılıcın yapamadığını adalet yapar.“ sözüyle aynı yüz yılda, aynı fikri paylaşmıştır.
Yazımı Victor Hugo’dan güzel bir sözle bitirmek istiyorum: “İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.” Madem öyle bizler de zoru başarmalıyız. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da adil olmak yaşam biçimimiz olsun.
Adana.31 TEMMUZ 2016.SAAT:19.10