1445

Niksar Belediyesi ve Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği işbirliği ile Türk Edebiyatı’nın mümtaz şairlerinden Cahit KÜLEBİ anısına bu sene yedincisi düzenlenen “VII. Cahit KÜLEBİ, Memleketime Bakış Şiir Yarışması” neticesinde yarışmaya “Sergüzeşt” rumuzuyla katılan Ordu’dan Ertuğrul Beldağlı “Türkiye’m” adlı şiiri ile birinci oldu.
“Anadolu: Taç-Neşide, Düş-Saray” adlı şiir ile Erzurum’dan Bengisu Sümeyye Polat 2. olurken, “Bir Beylikten Öz Ülkeye Giden Yol” şiiriyle Kahramanmaraş’tan Celalettin Kurt üçüncü oldu.
Dereceye giren şairlerimize Niksar Belediyesince ödül olarak yarışma 1.sine 3.000 TL, 2.sine 2.000 TL ve son olarak 3. kazanana 1.000 TL ödül verilecektir.
Yarışma jüri üyeleri ise şu şekilde oldu: Cemal Safi/ Şair, Özdilek Özcan/ Niksar Belediye Başkanı, Yahya Akengin/ TÜRKSAV Başkanı, Ali Külebi/ Cahit Külebi’nin oğlu, Prof. Dr. Ertuğrul Yaman, Mehmet Nuri Parmaksız/İLESAM Başkanı, Remzi Zengin/ Tokat Şairler Ve Yazarlar Derneği Başkanı, Hasan Akar/ İLESAM Tokat İl Temsilcisi, Mahmut Hasgül/ Şair-Yazar, Sündüs Akça/ Eğitimci-şair.
Yarışmamızda 1. olan şiirin şairi Ertuğrul Beldağlı’nın biyografisi: 1992 yılında Samsunun Bafra İlçesinde doğan şairimiz 2015 yılında İstanbul Hukuk fakültesini bitirerek avukatlık mesleğine atıldı.İlk şiirleri yerel dergilerde yayınlandı. Türkiye genelinde düzenlenen yarışmalarda muhtelif dereceler aldı.
Yarışmamızda birinci olan “TÜRKİYE’M” isimli şiiri:
I.T
Güzide bir maziyken gözlerinde tutuşan
Ey gül kokan sevgili, gülünü tekrar kuşan…
Seni gördüm kadim bir sevdanın nakışında
Seni gördüm yetim bir çocuğun bakışında
Mevlana’nın, Yunus’un her sesinde sen varsın
Hacı Bektaş Veli’nin nefesinde sen varsın
Gönlümden göçen kuşlar, gitmiyor dağlarından
Çıksam bir yolculuğa mücella çağlarından
Aşkın sırlı vaktinde sen şâyânsın Türkiye’m
Kalbimle gördüm seni, bak âyânsın Türkiye’m

II.Ü
Sen zamana vurulan kırmızı bir mühürsün
Uğrunda bir şahadet nefesi kadar hürsün
Yalnızca senin için yere düşer yiğitler
Toprağın cennet kokar, şahittir tüm şehitler
Mehtabından yükselen nağmeler şimdi sussun
Ey her taşı efsunkâr, hep kendine mah/sussun
Coşkun yüreklerdeki asude bir baharsın
Sen ki sonsuz olmanın tek sırrına mazharsın
Doruklara sevdalı bir dumansın Türkiye’m
Ay ve yıldızla süslü asumansın Türkiye’m

III.R
Seninle doğar günüm, seninle olur akşam…
Bir fetih müjdesidir çehrendeki ihtişam!
Tan vaktinde dervişler aşinadır rengine
Mümkün mü katılmamak vecd ile ahengine?
İmanı dirilten bir ayetsin nazarımda
Havan, suyun, toprağın her dem intizarımda
Maveraya akıyor sanki bep ırmakların
Hedefisin bize yol gösteren parmakların
Aşktan çatlayan dudak seni ansın Türkiye’m
Senin kıvılcımında ruhum yansın Türkiye’m

IV.K
Aynalardan yansıyan sendeki hasret midir?
Gönlün kutlu dergâhı senden ibaret midir?
Biliyorum yalnızca bir memleket değilsin…
Kutsal topraklarında başlar Hakka eğilsin!
Sende bir gün yaşayan bir ömür bahtiyardır
Kıyına yüz sürmeyen her deniz ihtiyardır
Zamanı imbiğinde sanki rüya eyledin
Varlığını kalplere malihulya eyledin
Umudun gediğine taş koyansın Türkiye’m
Sana meftun tablolar gül boyansın Türkiye’m

V.İ
Çeşmelerden sükûtu içtiğim günden beri
Yaşıyorum içimde visal denen mahşeri
Kulak verdim semadan hayat veren çağrıya
Selam verdim ta içten, Edirne’den Ağrı’ya
Sen ey yedi kıtayıkendine hayran kılan
Ey her manzarasına sevda ile bakılan
Rüzgârın bir can feza, yağmurun ab-ı hayat
Tebessüm et, ölüme ölümsüzlüğü dayat
Mazlumların ahını hep duyansın Türkiye’m
Sen hakikat yolunda bir beyansın Türkiye’m

VI.Y
Özgürlük dalgalanır bir çiçek yaprağında
Ruhum bir tohum gibi büyüyor toprağında
Gurbete bulaşanlar yıkanıyor nehrinde
“Sönmeyecek son ocak” yanıyor her şehrinde
Göğsündeki her renk bir ekmeği bölüşüyor
Ansızın gökyüzünden cana cemren düşüyor
Her an sana geliyor, hep sana gidiyorum
V/atanı soranlara namusumdur diyorum
Hem gün gibi aşikâr hem nihansın Türkiye’m
Bir memleket, bir vatan, bir cihansın Türkiye’m

VII.E
Aşkın sırlı vaktinde sen şâyânsın Türkiye’m
Kalbimle gördüm seni, bak âyânsın Türkiye’m
Doruklara sevdalı bir dumansın Türkiye’m
Ay ve yıldızla süslü asumansın Türkiye’m
Aşktan çatlayan dudak seni ansın Türkiye’m
Senin kıvılcımında ruhum yansın Türkiye’m
Umudun gediğine taş koyansın Türkiye’m
Sana meftun tablolar gül boyansın Türkiye’m
Mazlumların ahını hep duyansın Türkiye’m
Sen hakikat yolunda bir beyansın Türkiye’m
Hem gün gibi aşikâr hem nihansın Türkiye’m
Bir memleket, bir vatan, bir cihansın Türkiye’m
Ertuğrul BELDAĞLI/ORDU

Yarışmamızda 2. olan şiirin şairi Bengisu Sümeyye POLAT’ın biyografisi: 1989 yılında Erzurum’da doğan şairemiz Atatürk Üniversitesi Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Programları ve Öğretiminde Yüksek Lisans eğitimi aldı. Çeşitli platformların düzenlediği şiir,makale ve hikâye dallarında ödüller kazandı. Halen Erzurum/Palandöken-İbrahim Hakkı Kubilay İmam hatip Ortaokulu Fen Ve Teknoloji öğretmeni olarak görev yapmaktadır.

Yarışmamızda 2. olan şiiri:
ANADOLU: TAÇ-NEŞİDE, DÜŞ-SARAY
I/
Kaç gök ekin sokulur asırlık sözlerine
İpek/ten eşiğinde nevbahar aynası var
Merhamet ceylan gibi sığınmış gözlerine
Huzuruna çağrılır zümrüt kanatlı kuşlar
Sarnıcında cilveli, neftî denizin sesi
Cemâlinde bir fağfur Japon tasıbûsesi
Âteş-i mugân yankı, muhayyel bir niyazsın
Nevrûze ferâceli, gökçekimli ilk yazsın
Yedi renk, ulu günden, bir kelebek etkisi
Ey sütanne, cansuyu; göklerin mavi süsü
Suzidilden segâha kuğuların türküsü

II/
Nâzenin baharlardan şeffaf gamzeler gibi
Zaman, solmaz hüznüne yüz görümlüğü takmış
Hikmet burcu, hercai, ey sırların sahibi
Hicap, yüzünü öpen mütebessim duvakmış
Bir şebnem damlasın yapraklarda kaç asır
Her ân’ın izdüşümü ellerinde dağılır
Gergefinde gümüşten kumaş dokur aytığı
Yüzünde gül izleri, yakamoz kırışığı
Bu gölge oyununda sırrın, pırıl pırıldır
Sen masmavi usare, bir dalgasın enginde
Üveyikler uçuşur yeşil eteklerinde

III/
Damla damla ışıklar serpilmiş yollarına
Başucundaki yıldız, safir gece kandilin
Sığındım düş sarayı mahpeyker kollarına
Her geçen beyaz bulut su perisi mendilin
Çavlanlar kanatlanıp nevâ-kâr’a bürünür
Leylak çiçeği gölgen, sanki yerde sürünür
Yanağın portakaldır, dudakların kııl nar
Esrârlı kâkülünden esen yeledir rüzgâr
Bahar açar gamzende seyran diye görünür
Kristal libasını, kadîm resimler süsler
Hâline nazar kılar gökten inmiş sülüsler

Mükerrer meskûnumsun; solukların kevserim
Gün akşama dönenede dağdan yokuş yukarı
Dar sokaklı evlerde, neşve bulur kederim
Simli baharat sarar taşları, toprakları
Müjgân gölgende açar pürtelaş yasemenler
Billûr revnaklarının tarhında son çimenler
Sûfi kervan, hümayun, sığar mı kabuğuna
Zerren bile yüklenir mânânın doruğuna
Bir zahmet ezgizidir, gök sorguçlu Gülşenler
Sümbülî dem, ipek şal, gülbanklarla duvaklı
Sende süzülür ahenk, sende ışıklar saklı

V/
Medereseler gam tutmuş, vaktüzre buğulanmış
Sedef kakmalı sandık, güneşin gözbebeği
Dökülmüş teşrinlerin, simyası ağulanmış
Gizli ve âşikarsın ay’ın kaybolmuş yeri
Taş baskılı tülbentsin, imgenin baygın tadı
Mermerlerden oyulmuş bir güvercin kanadı
Taç kapından geçerken rüyâ bu zannedilir
Renkler, sesler, ışıklar… son tuğraya çekilir
Kadîm bir inceliksin; münzevî aşkın adı
Kirpiğinin ucundan gül tohumu yağıyor
Bulutlar saçlarını bulutlara sağıyor

VI/
Bimarhane münkesir, nûrâyini ufukta
Bir buğday tanesinde, saydam söz, kırkbirayet
Gazelhanlar cönkünü, zikrettim bir solukta
Söz evinde tıfl-ı naz, eşik ötesi hayret
Bir kardelen yankıdır kilimlerde nakışın
Her turunç saçağından nüksediyor bakışın
Hercai baharlara yüzünün şavkı vurur
Hüsn-i masumiyetin zamana karşı durur
Ta’lik bir rüya mıdırtıyneti pâkakışın
Şölendir huzurunda yüzüne nâzâr kılmak
Bir ıtır menkıbedir hayâlinle yaşamak

VII/
Mahfuz sükûnetini, sırlı bedesten sandım
Işık ve dua ve sen; raks eder leyl ü nehâr
Nalân olup ney gibi mutlaka her gün yandım
Vuslatın muştugâhtır, erguvanî nevbahar
İsmi cemil, mihrâce, tılsımlı, aşkın-verâ
Âşkaremz olan lâle,şerh edilmez manzara
Çerâğını kor nefesi bir mücerret âyinsin
Âteşefruz sırların, görklü şehrâyinisin
Adil ve bilge toprak, ipek tenli dilâra
Anadolu; cenk kasrı; sahradaki sûfiay
Gül sesi, gün incesi; taç-neşide, düş-saray
Bengisu Sümeyye POLAT-ERZURUM

Yarışmamızda 3. Olan şiirin şairi Celalettin Kurt’un Biyografisi: 1960 Yılında Elbistan’da doğdu. İlk-Orta ve lise tahsilini Elbistan’da tamamladı. Yüksek tahsilini İstanbul Atatürk Eğitim Enstitü’sünde tamamlayarak, öğretmenliğe başladı. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde öğretmenlik görevini sürdürdü. 2007 Yılında emekli oldu…
Eserleri; Dolunay, Türk Edebiyatı, Uzun Sokak, Erguvan, Konevi, Yeni Horon, Kar Çiçeği, Güneysu, Seviye, İkinci Fecir, Gündönümü, Millî Eğitim, Tebeşir, Bizim Kalemler, Yeni Ufuk, Destina, Kültür Dünyası, Berceste, Türkiye Çocuk, Şafak Çocuk gibi yayın organlarında yayınlandı. Bir dönem Gündönümü, Tebeşir ve Şardağı Sanat-Edebiyat Dergilerinin yönetmenliğini yaptı.Türkiye genelinde açılan şiir yarışmalarında yedi Türkiye birinciliği, üç Türkiye ikinciliği ve üç mansiyon olmak üzere çeşitli ödüllerin sahibi oldu.

1999 Yılında “Türkiye Çocuk Dergisi” tarafından, çocuk edebiyatına gösterdiği katkılardan dolayı “Yılın Öğretmeni” seçildi.
Şairin bazı eserleri çeşitli sanatçılar tarafından bestelendi. Kendi bestelediği eserlerse, yine bazı sanatçıların kaset çalışmalarına girdi. Hâlen Elbistan Kaynarca Gazetesinde köşe yazıları yazıyor.

Yarışmamızda 3. olan Şiiri:
Bir Beylikten “Öz Ülkeye” Giden Yol

Edebâli muştusu, okunurken dillerde
Bir beylikten uzandı, devletliğe bu şehir
Fetretteyken Türk yurdu, Filizlendi Osman’la
Türkün gücü şahlandı, zamana oldu âhir
Çerağları Söğüt’ün, Türk İslam’ca yanarken
Coşkulaştı Bursa’da coşkulandı her nehir
Edebâli muştusu, okunurken dillerde

Destan yüklü kaleler, kuşatırken bu yurdu
Yüreklerde aşk içre, kutlu sevdalar vardı
Yeşil Bursa özgeydi, havasıyla, suyuyla
Karlı başı som beyaz, pınarlar kadar ar’dı
Dillenirken Söğüt’te, cenk türküsü yağızdan
Gönüllere kar beyaz, feyzi iman yağardı
Destan yüklü kaleler , kuşatırken bu yurdu

Evliyalar şehriydi, kutlu rüyaydı Bursa
Ulu çınar kokusu, toprağından yayılan
Maneviyat halkası, nurlar olup yağarken
Hak deminde çok idi, esrik olup ayılan
Gül vaktiydi o çağ ki, güzellikler içinde
Hak üzreydi fermanlar, hükümleri sayılan
Evliyalar şehriydi, kutlu rüyaydı Bursa

Dedem Korkut türküsü, kopuzlarda demliydi
Ezgileri söylenir, erleşirdi yiğitler
Nevbet vurur mehteran, çalınırken dev kösler
Düşlenirdi çağ üstü, yeni yeni fetihler
Gül düşerken kalplere, Risâletten gül renkli
Önde giden atlıydı, Türk töreli fatihler
Dedem Korkut türküsü, kopuzlarda demliydi

Bir uhrevi zamandı, gül çağıydı o zaman
Çarşısında nâzenin gül alınıp satılan
Medeniyet kabında, yoğrulurken fikirler
Coşkularla çok idi, âriflere katılan
Alperenler sükûtta, aşk söylerken sûfice
Tüm yürekler narlıydı, ateşlere atılan
Bir uhrevi zamandı, gül çağıydı o zaman

İlâhiydi yeşiller, Osman Bey’in yurdunda
Üç cemrenin ardından, gelirdi sonra bahar
Ihlamurlar, ıtırlar, duru iken cemreye
Tatlar girerdi şehre, güller kokardı Nehar
Ahşap evler içinde, cenge çıkan yiğidi
Bekler idi sabırla, dualarla âhu yar
İlâhiydi yeşiller, Osman Bey’in yurdunda

Bir olur ‘Bir’de kalpler, tutuşurdu el ele
Yakarlardı çerağlar, diyarlardan diyara
Orhan gazi cehtinde, önde giden atlılar
Bürünürdü korkusuz, Allah deyip şiara
Kimisi “Abdal” olur, kimi Bacıyan-ı Rum
Kimisi “Âhi” olur, kordu ilmi ayara
Bir olur ‘Bir’de kalpler, tutuşurdu el ele

Ulu cami kaynarı, sebil sebil akardı
Çehrelerde nur vardı, günahlara sur vardı
Aşk oduyla pişerdi, ikram ikram ekmekler
Sûfi Baba himmeti, yüce dağlar kadardı
Başladı mı Kûran’dan, Sûfi Baba hikmete
Cümle Bursa özenir, bu himmetten tadardı
Ulu cami kaynarı, sebil sebil akardı

Yeşil Türbe dil verir, çağırırdı lisâna
Erenlerin menzili, yüreklerde hay idi
Beyazıt-ı Yıldırım, olsa da büyük Sultan
Emir Sultan esasta, tartışılmaz Bey idi
Bir srurdu hırkası, Hakk lafzıydı loncası
Emek verdiği millet, müjdelenmiş soy idi
Yeşil Türbe dil verir, çağırırdı lisâna

Ah! Bursa’da zamanda, çevrilirken sayfalar
Gönlümüze geçmişten, günler geçti güllerce
Sahaflarda eskimiş, yapraklardan hazanî
Renkler doğdu edebî, dağarcıktan sellerce
Ahmet Hamdi bağdarı, kitap içre sözleri
Miras oldu söylendi, ince fikir dillerce
Ah! Bursa’da zamanda, çevrilirken sayfalar

Bir seyri seferdedir, Bursa’da akar zaman
Çağlayanlı su gibi, Bursa’ya bakar zaman
İpekleri işlenir, koza koza ağlardan
Çarşıları süslenir, altınlarla pek yaman
Beyzalaşır doruğu, zirveleri karlarla
Uludağ’ın başından, hiç eksilmez sis, duman
Bir seyri seferdedir, Bursa’da akar zaman

Mor panjurlu evlerde, renklerin cümbüşü var
Eski püskü kasırlar, bulunmaz nadideler
Tarih kokan seyirde, ak çehreli taşlarla
Burçlar göklere bakar, hâlâ görklü kaleler
Ay buluttan çıkarken, ay buluta girerken
Bir hoş olur ay seyri, hep oluşur hâleler
Mor panjurlu evlerde, renklerin cümbüşü var

Yeşil Bursa sevdasın, ‘öz ülkenin’ içinde
Doyum olmaz seyrine, dünden gelen izine
Tarih tarih dokunmuş, mısra mısra okunmuş
İhtiyaç var bu çağda, nesillerin sözüne
Özün yaşat özlettir, sözün yaşat söylettir
Edebâli, Osman’la gir memleket gözüne
Yeşil Bursa sevdasın, ‘öz ülkenin’ içinde
Celalettin KURT-KAHRAMANMARAŞ