ABDÜLMECÎD-İ ŞİRVÂNÎ

Eğitimci-Araştırmacı
Şehirlerin de insanlar gibi kimlikleri, kıyafetleri, renkleri, hüzünleri ve mutlulukları vardır. Sahip oldukları değerleri onurla yaşar, gururla taşırlar. Dünü, bu güne taşıyan konakları, bağları, bostanları vardır. Nice hayallerin, emeklerin, yorgun, içten ve samimi hatıralarını sinelerinde barındırırlar. Hanları, hamamları, köprüleri, camileri vardır ki; her biri ayrı ayrı tarihe kayıt düşerler. Âlimleri, fâzılları, âşıkları, ozanları, sanatçıları, yazarları ve çizerleri vardır; tapu kayıtları gibi geçmiş zamanın arşivlerini tutarlar. Velhasıl şehirler, delisiyle velisiyle tarihin arka sayfalarını bazen siyah beyaz, bazen renklice günümüze taşırlar.
“Tokat’a Değer Katan Simalar” yazı dizimizin ilkinde Abdülmecid-i Şirvani ile yola çıkarak bu güzel değeri tanımaya, anlamaya, onunla yol olmaya, hal dili ile hemhal olmaya çalışacağız.
Şeyh-i Şirvani diğer adıyla Abdülmecid-i Şirvani Kimdir?
Tokat’ın manevi önderlerindendir. Şirvan’da dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi belli değildir. Babası Şeyh Veliyyüddîn, Şirvan bölgesinin saygın âlimlerinden idi. İlim, fazilet, şüpheli şeylerden sakınma ve takvada çok yüksek bir dereceye sahipti.
Oğlu Abdülmecîd’i de küçük yaştan itibaren ilim ve sohbet halkalarına dâhil ederek seçkin ve manevi zenginliğe sahip insan olması yolundaki ilk temellerini böylece atmış oldu. Abdülmecîd-i Şirvanî zekâsı yüksek, anlayış ve kavrayışının fevkalâde keskinliğinden kısa sürede akran ve emsallerini geçti. Zahiri ve bâtınî ilimlerde ilerledi.
Manevi eğitimdeki hocası olan Mevlana Şehkubâd Hazretlerinin derslerine devam ederek kemalât kazandı. Kutlu bir gecede mütalaa ettiği bir eserle hikmet hissiyatının arttığını belirterek kalbinin sesini duydu: “Ey Abdülmecîd! Ben senin Rabbin miyim ki, gece-gündüz bana bakıyorsun? Var git, bu bağlılığını Rabbi’ne yap. Rabbine yapman daha münasiptir.”
İncelediği kitabı derhal bir kenara koyarak bir mağaraya uzlete çekilip, tam dört sene gece-gündüz Allahü teâlâyı zikir ve tefekkür ile meşgul oldu.
Hocası Şehkubâd vefat edince, onun yerine geçti ve insanlara nasihatlerde bulundu. Resûlullah Efendimizin işaretini ruh derinliğinde hissederek Kara Şems’i yetiştirmek için Şirvan’dan Anadolu’ya gelerek Tokat’a yerleşti.
Abdülmecîd-i Şirvanî, asil, cömert, affedici, mazeretleri kabul edici, sohbetleri tatlı, halim, selim, merhametli idi. Kendine has bir üslûp ile çok güzel vaaz ve nasihat ederdi. Ramazân-ı Şerif ayında devamlı Mesnevî’den anlatırdı. Çok güzel Kur’an okurdu.
1564 yılında Tokat’ta şiddetli bir tâ’ûn salgını başlamıştı. Her gün çok sayıda insan vefat ediyordu. Bunun üzerine şehir halkı; “Şeyh Hazretlerinden dua isteyelim; İnşâallahü teâlâ taûn salgını onun hayır duaları ile durur” dediler. Bunun üzerine Abdülmecîd-i Şirvanî şöyle dua buyurdu: “İlâhî! Bu musibet bulutunu, kerem ve ihsan rüzgârınla def eyle.”
Abdülmecid-i Şirvanî Hazretleri H. 972 – M. 1564 senesinde Tokat’ta vefat etti. Kabri, vasiyeti üzerine kendi ismiyle anılan buraya, Şeyh-i Şirvanî Kabristanlığına defnedildi. “Bizi sevenler kabrimizin üzerine türbe yapmak suretiyle, bu âcizi diğer Müslümanlardan ayırmasınlar” diye vasiyet etmişti. Tokat halkı Hazretin bu vasiyetine istinaden mütevazı bir kabir yaparak O’na ve ahfadına olan bağlılıklarını ortaya koydular. Tokat halkının dualarla yâd ettiği kabir yüzyıllardır ziyaret edilmektedir. Ruhu Şad Olsun.
ABDÜLMECÎD-İ ŞİRVÂNÎ KUDDİSE SİRRUH’UN NASİHATLARI
Maksada Ulaşmak ve Kurtuluşa Ermek İki Şekilde Olur:
Birisi Cennet’te, Cennet’in yüksek derecelerine kavuşmaktır. Bu, seçilmiş kimselerin hâlidir. Diğeri ise, zamansız ve mekânsız, nasıl olacağı bilinmeyen bir şekilde Allahü teâlânın Cemâl-i İlâhîsini görmektir. Bunu elde edebilmek için şu dört sebep vardır:
1) İman
2) Takva: Mürşid-i Kâmilin yetişmiş ve yetiştirebilen rehberin işareti ile nefisle mücadele yapılarak ahlâk güzelleştirilir. Günahlardan tamamen sakınılır. Allahü teâlâdan başka her şeyden tamamen yüz çevrilir.
3) Allahü teâlâya kavuşmak için vesile aramaktır.
Birinci vesile; Mürşid-i Kâmilin terbiyesinde olmaktır.
İkinci vesile; Hocanın talebesini Resûlullah Efendimize ulaştırıp, irtibatını temin etmesidir. Bu iki vesile ile imanın ve takvanın kemaline erişilir. İslâm’ın bütün emir ve yasaklarına ve tasavvuf yolunun bütün adaplarına uyulur. Böylece talebede mârifetullah, muhabbet, sevgi hâsıl olur.
4) Allah yolunda cihad
Yine buyurmuşlardır ki:
İblisin en mühim işi talebe ile hoca arasında soğukluk meydana getirmesidir. Böylece talebe, dünyada ve ahirette hüsrana uğrayarak bedbaht olur. Bu durumda sâdık talebenin ilacı sevgi ile hocasına bağlılığını yenileyip, aradaki soğukluğu gidermek ve ona itaat etmektir. Böylece şeytanın vesvesesini yıkmak, dünya ve ahiret saadetine kavuşmak nasip olur.
“Müşfik ve şefkatli rehber yani mürşid talebesini alçak dünya için kızıp azarlamaz. Onların azarlamaları dünya için değildir. Zira dünyanın onların yanında sivrisinek kanadı kadar kıymeti yoktur. Onlar talebede gördükleri bozuk ve uygun olmayan hallere kızarlar. Kısaca kızmaları, dinin emirlerine uymakta ve tasavvuf yolundaki edeplerde olan kusurları sebebiyledir.”
Kaynakça:
1) Hediyyetü’l-İhvân (Süleymâniye Kütüphânesi); no:4587)
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.186, c.16, s. 15
3) Ziyârât-ül-Evliyâ; s.97