TÜRK KİMLİĞİ” çıktı!..

Kardelen Dergisi’nin kurucusu ve sahibi Ali Erdal’ın yeni kitabı “Türk Kimliği” çıktı. Erguvan Yayınevi’nin yayınladığı eserin arka kapağında şu ifadeler yer aldı: “Kalemin, yani ifade kabiliyetinin; ses ve hareketle güçlendiği ve görüntüden hayale çeşitlendiği, boyutlandığı, süslendiği, kolay ve hızlı yazılabildiği, yayılabildiği; buna mukabil hakikati anlamanın daha da zorlaştığı, her şeyin karmaşık hale geldiği şu zamanda, tarihi boyunca hakka dayanan, hep göz önünde ve ilgi odağı olan bir milletin kimliği; sadece kendisi için değil, herkes için ehemniyetlidir. Dost için haydi haydi; düşman için bile… Kasıtla, ısrarla ve plânlı olarak milletimizin ismini ağzına almaktan, ‘Türk’ demekten kaçınan sinsi düşmanları için bile… İnsanlık dışı gayelerine en büyük engel olacağını bildirdikleri için, insanı insanlıktan koparıp satrançtaki bir taş gibi kullanmak isteyenler için de… Hinliklerini komplo teorisi ithamı ile örtbas etmek isteyenler için de… Saflıklarından, ihanetleri fark edemeyenler için de… Hattâ sadece Türk milletinin kendisinin değil, münasebette bulunduğu toplulukların kimliklerini bilmek bile mühim…” (İnternetten ve Bilecik’te Edebâli Kırtasiye’den temin edilebilir.) 

“TÜRK KİMLİĞİ” tanıtım toplantısı

Yazar Ali Erdal’ın Ergüvan Yayınnevinin yayınladığı “Türk Kimliği”nin tanıtım toplantısı Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi’nde gerçekleştirildi.

1 Ekim cumartesi günü, TYB’nin organize ettiği, Muzaffer Doğan’ın yönettiği toplantıya, TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, Bahçelievler Belediyesi eski Başkanı edebiyatçı yazar Muzaffer Doğan, Erguvan Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Mekki Yassıkaya, Av. Kadir Bayrak, SMMM Sinan Ayhan, Yavuz Sert, Av. Metin Özenç, Av. Fuat Karakuş, şair Murat Yaramaz, yazar Ekrem Yılmaz, yazar Mustafa Gül, Hasan Cengiz ve Yazarlar Birliği’nin dâvetlisi seçkin bir topluluk katıldı. Erdal konuşmasında “Peygamber aksiyonlarından sonra insanlık tarihinin en mühim hâdisesi Türk milletinin müslüman olmasıdır” dedi. Birlik tarafından davetlilere yemek ikram edildi ve Türk Kimliği kitabı hediye edildi. Kitabı okumuş olanlar görüşlerini ifade etti. Toplantıda “Türk Kimliği” kitabı ile ilgili değerlendirmeler yapıldıktan sonra Ali Erdal, katılımcıların kitaplarını imzaladı.

35. Kardelen toplantısı

Kardelen’in yayın periyoduna uygun geleneksel toplantısı 23 Temmuz 2022 tarihinde yapıldı. Toplantı başkanı Murat Yaramaz’ın takdim konuşması ile başlayan toplantıda Ali Erdal söz aldı ve şöyle dedi: “İnsanlığın gittikçe artan bir ivmeyle vahiyden kopma humması yaşadığı şu dönemde fikrin değerini bilme ve bildirme yönünde en ufak faaliyetin bile değerini takdir eden fikrin değerini bilenlere selâm olsun.” Toplantıda, 2023 yılında çıkacak sayıların konuları belirlendi. Buna göre konular sırası ile mimari, halifelik makamı, seçim, 100. yıl ve musiki olarak kabul edildi ve bir sonraki toplantının yeri ve tarihi belirlendi.

35. TOPLANTI BAŞKAN Murat YARAMAZ’IN KONUŞMASI

Cenâb-ı Allah, yaptığımız her işi hayırlara vesile kılsın, emeklerimizi zâyi etmesin dileklerimle toplantımızı başlatıyorum. Bu toplantı öncesinde de (daha önceki toplantıda olduğu gibi) açılış konuşması yapma kâbiliyetimin azlığını tecrübe etmiş oldum. Bu sebeple, yine bir şiirle açılışı yapma kararı aldım. Affınızı talep ederek şiirimi okuyorum. Toplantımız hayırlara vesile olsun, bereketli olsun inşallah.

MİZAH

âhenksiz akortsuz çalarken sazın

en kolay türküye yetmez avazın

yine de sahneye çıkan aymazın

mizahı yapılır izahı yoksa

medeniyet yoktur mizahı yoksa

hovarda olursa çoğu kamunun

dayanmaz serveti bile Kârun’un

haktan adâletten gâfil kânunun

mizahı yapılır izahı yoksa

medeniyet yoktur mizahı yoksa

düşmanıysa fikir ibâdetinin

gelenek görenek ve âdetinin

kıvılcım etmeyecek kof hiddetinin

mizahı yapılır izahı yoksa

medeniyet yoktur mizahı yoksa

koynunda mutluysa her an zilletin

şâhına düşmüştür tekmil illetin

uyur gezer hâle gelmiş milletin

mizahı yapılır izahı yoksa

medeniyet yoktur mizahı yoksa…

35. TOPLANTIDA ALİ ERDAL’IN KONUŞMASI

Sevgili gönüldaşlar…

Evde kalmış prensesin hikâyesini bilirsiniz. Demişler ki, sen bir kadının beğenilmesi için bütün şartlara haiz olduğun halde bu yaşa kadar nasıl olup da bir yiğit seni kendine bağlayamamış ve sen bağlanmamışsın? O da gel demiş ve onu birbirinden güzel envaı çeşit çiçekler bulunan büyük has bahçenin kapısının önüne götürmüş. Şimdi bu kapıdan gireceksin, öbür yakadaki kapıdan elinde bir gül ile çıkacaksın. Seçeceğin, bu bahçenin en güzel gülü olacak, Geriye dönmek yok. Kişi bahçeye girmiş, işte en güzeli bu dediği anda, az ötede biri gönlünü çelmiş. Bir de bakmış o büyük bahçeyi bir baştan bir başa katetmiş, bir gül seçememiş. İşte böyle oldu demiş prenses.

Allah’ın yaratıcılık kudreti karşısında, dünya denen has bahçeye doğum kapısından girdik, ölüm kapısından elimizde bir gül olmadan çıkıp gidecek miyiz? Has bahçede bulacağımızı sandığımız en büyük nimetin bahçede değil, uhdemizde olduğunu, onun da insana verilen kulluk payesi olduğunu bilemeden ömrümüzü tüketecek miyiz?

Karınca kendi haline göre, fil kendi kudretine göre, kavak ufkuna göre, gül güzelliğine ve kokusuna göre yaratıcılık kudretine hayran oluyordur ve kendilerince göre en üstünü ve en mühimi, en lâzımı şudur diyorlardır. Her varlığın seçimi, kendi dünyasına göre isabetlidir. Ama ufku en geniş, her yönden, bütün açılardan, en üstün kudret ve kapasite yani insan, Allah’ın en üstün yaratıcılığı şudur diye, neyi seçerse seçsin en güzel gül olmayacaktır. Çünkü her yaratılış, her yaratıcılık birbirinden üstündür. Seçim, bizim o andaki halimizin, haletiruhiyemizin görebildiği olacak ve her an değişecektir. Yaratıcılık üzerinde o anki hayranlıktan ibaret kalacaktır.

Allah’ın yaratıcılığı karşısında jüri olmak gibi bir densizliğe kalkışacak değiliz… Her yaratıcılık karşısında gözlerimiz kamaşıyor, aklımız şaşıyor, dilimiz tutuluyor, dizlerimizin bağı çözülüyor… Şartlara, zamana, o anki haleti ruhiyemize ve kabiliyetimize göre birine diğerlerinden daha çok hayran olmaktan da kendimizi alamıyoruz. Yunus;

Hak bir gönül verdi bana ha demeden hayran olur;

Bir dem gelir, şâdân olur; bir dem gelir, giryan olur.

Bir dem gelir, ümitle ve sevinçle kuş gibi uçar; o haldeyken cemal sıfatında bir yüceliğe hayran olur bir dem gelir gözyaşından ibaret kalır. Ve celâl sıfatı karşısında dizlerinin bağı çözülür. Ve o anki halimize göre Allah’ın bir yaratıcılığına, yarattığına hayran oluruz.

Yunus’un dediği gibi her zaman aynı kuvvet ve kudrette olamaz insan;

Bir dem çıkar arş üzere, bir dem iner taht-es serâ,

Bir dem sanırsın katredir, bir dem taşar ummân olur,

Bir dem arş üzerine çıkar, bir dem yerin altına gark olur; bir dem bir damlacıktır, bir de bakmışsın taşmış okyanus olmuş. Öyleyse bizim bu halimizle, mutlaka elimizden tutacak merhametli bir kudrete ihtiyacımız olduğu muhakkak.

Evet, Allah’ın yaratıcılık kudretinden bir seçim yapamayız ama bizim için en mühimin ne olduğunu bilebiliriz ve onun için hamdedebiliriz. O da şudur: Allah insanı kulu ve muhatabı olarak yaratmıştır. Hangi halde olursak olalım, tercih budur. İnsanı muhatap kabul etmek lütfunda bulanan Allah’a hamd olsun… Bu muhataplığın merkezi peygamberlere ve hasseten İnsanlığın ve peygamberliğin ufku Peygamber Efendimiz’e salât ve selâm…

Öyleyse insanlık tarihinin en mühim hadisesi, Fransız ihtilâli nevinden olaylar olamaz. Allah’ın, insana idrak ve irade ihsan ederek onu muhatap alması olabilir ancak. Âyette belirtildiği üzere ruhlar yaratıldığı zaman ben sizin rabbinizim, bunu tasdik ediyorsunuz değil mi diye hitap buyuruluyor… Ve… Her şeyin yaratıcısı, insana kâinatın tek tezini, tek fikrini ve hakiki mânâda tek gerçeğini vahyediyor: Allah birdir…

Tez olarak kelime-i tevhit: Lâilâhe illâllah, Muhammederresulullah. Allah birdir, Muhammed kulu ve resulüdür… İnsana dendi ki, buna inanın. Varlığın tezi bu! Bu tezin ferde emrettiği mükellefiyet de bu teze şahit olmak, kelime-i şahadet: Eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulühu. Allah’ın bir, Kâinatın Efendisi’nin kulu ve Resulü olduğuna şahadet etmek. Ve ona göre yaşamak. Bütün fikirler, bu tek tezden neşet etti. Bütün bâtıllar da buna itirazdan doğdu. Hz. Ali’nin buyurduğu gibi, “İlim tekti, cahiller çoğalttı” Bütün iyilikler, güzellikler, doğrular onunla mümkündür, dünya ve âhiret saadeti onunla kazanılır; dünya ve âhiret felâketi buna itirazdan doğar. İtiraz çeşidine göre bâtıl da dallandı, budaklandı. Her şey vahye itaatten, muhatap kılınmaya liyakatten ibaret.

Muhatap kabul edilmeseydik, birilerinin insanlığın başlangıcı olarak iddia ettiği gibi işte o zaman gerçekten ilkel mağara adamı olur ve öyle kalırdık. İşte Kardelen’deki “Fikrin değerini bilenlere” ifadesinde kastedilen bu. İnsanlığın gittikçe artan bir ivmeyle vahiyden kopma humması yaşadığı şu dönemde fikrin değerini bilme ve bildirme yönünde en ufak faaliyetin bile değerini takdir eden eder.

Fikrin değerini bilenlere selâm olsun!.. 

Kardelen ULUSLARARASI DERGİ FUARINDA

32 yıldır “fikrin değerini bilenlere” hitap eden derginiz, Dünya Dergiler Birliği’nin (DERGİBİR) düzenlediği 13.Uluslararası Dergi Fuarı’na katıldı. 29 Eylül-2 Ekim tarihleri arasında İstanbul Sirkeci Tren Garı’ndaki fuarda 350’ye yakın dergi yer aldı. Açılışa Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Dünya Dergiler Birliği Başkanı Metin Uçar, şair Mahmut Topbaşlı, şair Mehmet Şirin Aydemir, Kardelen yazarları ve çok sayıda davetli katıldı. Derginin genç şairleri Mertali Mermer ve Aykutalp Balkan fuar boyunca ziyaretçileri Kardelen adına ağırladı. Ziyaretçiler, derginin yeni ve eski sayılarını ve Kardelen yazarlarının kitaplarını da inceleme fırsatı buldu.

Mənbə: https://kardelendergisi.com/