Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi
SAAT VE GECE
Tam gece yarısı
Uykumun boğazına yapışır bir saat
Din don, din don
Ter içinde fırlarım korkuma
Beynimde karanlığın ayakları tepinip dururlar sanki
Üzerime üzerime gelir tüm gölgeler
Her yanımda fısıltı dolu
Pencereler açılıp kapanır
Yüreğimde bir yarış atı
Varış çizgisini belirlemişçesine koşar
Dur desem de, dizginler boştadır
İki kafadar el ele vermiştir orada
Saat ve karanlık
Din don, din don
ELLERİME YABANCI CEPLERİM
Küçük bir köyde doğmuşum
Kasım günlerinin bir soğuk sabahında
Tuza belemişler daha doğar doğmaz
Ağlamışım uzunca, ilk acıyı tadarak
Akşamın karanlık elleri uzandığında evlere
Gaz lambaları ışıtırmış geceyi
Ve ben öylece bakar kalırmışım fitildeki ateşe
Demek ki o günlerden kalmış ışığa, aydınlığa sevdam
Şimdi güneşle birlikte doğar gibiyim
Batışındaysa hüzünler katlarım bir köşeye
Giysilerim gelir takılır usuma çoğu kez
Onlar küçük geldikçe üstüme
Sanki ben küçülürdüm, büzülürdüm içimde
Bir cebim olmadığı için, ellerim üşürdü kar beyazında
Koltuk altlarımı cep yapardım o zaman
Parmaklarım uyuşurdu yine de
Yıllar geçip gitti de bir bir
Şu an ki olan ceplerime bir türlü alışamadım