rdh

Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Irak temsilcisi

Türk dünyasında güneş gibi parlayan ve bütün dünya kültürlerine çevirilen her dillerin destanlık rolünü alan azami Yunus Emre adlı Türk şairi eserlerinin felsefe ve dünya çapında fikir haline gelmiştir. Şiirlerinin en büyük özelliklerinden biri sadeliktir. Bütün sadeliklerine rağmen paha biçilmez bilim seviyesine gelmiştir.

Yunus Emre’nin bu değerli eserleri o kadar renkli ve çağdaşlık niteliklerine sahip ki, çağlar boyu hala etkisi bütün kuşaklarda kalmış durumda. Yeni nesiller bile Yunus Emre’nin ne kadar tanıdıklarından malumdur. Onun pahası biçilmez eserleri gelecek nesillere bile bütün emanetle taşınacaktır. Onun eserleri büyük bir kısmı atasözleri gibi miraslara sahip olmuş. Edebiyat ve kültür alanında inanılmaz büyük bir yük olmuş vaziyette. Bu yüklü miras kütüphanelerin rafların çoğunu işgal etmiş durumda. Yazarlarımız ve araştırmacılarımız bile onun bazı şiir cümleleri hakkında nice ve nice kitaplar bastırmışlar. Onun bu azami eserleri akademik bilimlere kadar yükselmiş durumda.

Yunus Emre’nin şiir destanları yüceliğin arasında zenginlikleriyle tanınmakta olmuş ve felsefe bilimine kadar derinlikte işlemiş. Bu kaç cümleler onun deniz gibi eserlerinden bir damlacık olarak örneğini getirmişimdir.

((Söz Ola Kese Savaşı))

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz

Kelecilerin pişirgil yaramazını şeşirgil
Sözün us ile düşürgil dimegil çağ ede bir söz

Gel ahî ey şehriyâri sözümüzü dinle bâri
Hezâr gevher ü dinârı kara taprağ ede bir söz

Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz

Yürü yürü yolun ile gâfil olma bilin ile
Key sakın ki dilin ile cânına dağ ede bir söz

Yûnus imdi söz yatından söyle sözü gayetinden
Key sakın o şeh katından seni ırağ ede bir söz

Ulu şairimizin şiir eserleri bütün yönleri önderliği ile işgal etmek süretiyle ilmü irfan, sevgi, muhabbet, ahlaki değerler, gönülden çıkan sözler, din, bilim, bilhassa bütün alanlarda çağdaşlığını korumakla halkın önderliğini göze almış. Türkiye haritasında her kes onu kendi memleketinde doğduğu ve vefat ettiğini sanır. Her kes kendi malları olarak sahiblenmekteler. Onun adına nice medreseler, camii, tekkeler ve okullar bile açılmış hala onun ilmü irfanını değerlendirip araştırmasını yapmaktalar.

Mütevaziliği ile tanılan Yunus Emre, Yüce Rabbinin ilhamı ve yeteneği ışığında beslendiğini her kese aktaran şiirlerinde bile işaret eylemiştir. Örneğim:
İyi sözün aslını bilen der derdi bu söz nerden gelir?
Sözün aslını anlamayan sanır bu söz benden gelir

Yunus Emre’de Birlik ve Beraberlik düşüncesi, okuduğumuz yazarların eserleri arasında bilumum eserlerinde birlik ve beraberlikten söz edince topluluklara seslenip fikir arayışları çerçevesinde birleşmelerin mutlak süretiyle erişilmeleri ve birikim olmalarını ima etmiş durumdadır. Nitekim bu düşüncelerinde muslüman ümmeti tavhid ile yeganeliği sadece Yüce Allah’ın Kurani Kerim yolu ile benimsemiş olan kural ve kaidelerin ışığında hemfikir ve birlik olmaları kavramı ve anlayışını uygulamak yanında insani değerlere sahip çıkmalarını tavsiye etmektedir. Yüce Rabbimiz kural ve kaideleri gereğince felsefesini genel hattın üzerinde çizen EMRE, aynı zamanda batılarıda uzak kılmamakla bir çağdaş ilişki kurmak şeyvesini ortaya atmakla yeni arayışlarını bile çizmektedir.

Birlik ve beraberlik düşüncesi çerçevesinde her şeyden önce Yunus Emre insanlık değerlerini ve bütün insanların Baba ve Anneden bir olduklarını hatırlatarak Adem ve Havva olayının altını çizerek bir geniş kapının açılmasına vesile olmuş durumda. işte bizim anlayacağımız ve batılılar bile bu fikir ve düşünceye istinaden işleyerek ortak noktaların bulduklarını açıkca hazmettiklerini bir çok platformlarında itiraf etmişlerdir.

Ancak insanoğlu topluluklara ayrımı tarihin ilk günlerinden itibaren başlamasıyla her kes bu fikir ve düşünce yorumu ile kendi Tanrısını ve Tanrı kural ile kaidelerini uygulaması için çaba harcayarak doğa ve evrende Tanrının kim ve ne olduğunu düşünmeye başladılar. Kimi ay kimi güneş kimi de hayvanlar olduğunu düşünmeye başlayıp ibadet ettiler. Kimi de tai ve ahşaplardan dizayın ve çizilmiş olan heykelleri ibadet etmiş çağlarda bulundular.

Arapların cahiliyet döneminde hurmadan heykel yaptıkları ve taşları ibadet etmekle Tanrının tanıdıklarını sanmışlardır. Budiler hala da inançlarına göre taşlardan yapılan asya kıtası ve bloğundaki heykeller onların sembölik Tanrıları oladuğu düşünerek yorum yapmaktalar. Hindistandaki hindozlar inek ve bazı hayvan çeşitlerini ibadet etmekte devamlılar. Işte Yunus Emre’nin ilmi tasavvufunda her kesi çağırıp görülmeyen dokunulmayan hissedilmeyen ama her nesnede ve her yerde ve her zaman bize en yakın olan bir yaratıcıdan söz etmektedir. O da Esmai Hüsnasiyle Yüce sıfatlarını tanıtan Yüce Rabbimizin müşterek ilahı ve Tanrısı olduğunu kanıtlamak süretiyle yola başlamış ve insanoğlunu bu uğurda ikna etmek yolunda felsefi düşüncelerini yaymıştır.