Türkülerden haber geldi, nefes geldi, ses geldi. Duyan canlar safa geldi, hoş geldi. Satırlarda, mısralarda türküler dile geldi.
Ben türküleri severim, türküler de beni… Bir insana… Bir dosta… Bir arkadaşa karşı hissettiklerimi duyuyorum sevdalı yüreklerden dökülen bu ateşli nağmelere… Bu bin bir yüreğin verimi güzelliklere… Belki onlardan daha fazla…
Zira bir gün bırakıp gitme, vefâsızlık etme, sükûtu hayale uğratma ihtimalleri yoktur türkülerin… Sadıktırlar ve her gününüzde yanınızda ve sizinledirler. Zaman kavramı olmadan ve karşılıksız olarak dert ortağı olurlar. Siz ilgi gösterinceye kadar… Siz el atıp köşesinden çıkarıncaya kadar köşelerinde sessiz sedasız beklerler. İsyan etmeden, ıstırap vermeden ve usandırmadan…
Sözleriyle başka şey söylerler, nağmeleriyle başka… Sözleri başka güzelliklerden söz eder, nağmeleri başka güzelliklerden… Her ikisinin de verdiği mesaj insana dairdir… İnsan içindir. İnsanla… insanlıkla ilgilidir. Güzellik üzre yaratılan insana güzelliği öğütler, güzelliğin türküsünü söyler ve güzelliğin sesi olurlar yüreklerde…
Sevdiğini canından aziz bilenler daha iyi anlar türkülerdeki sırrı… O nağmelerdeki, o sözlerdeki derinliği… Yüceliği… İnceliği… Dinledikçe daha bir candan… Daha bir yürekten… Daha bir içten sever sevdiğini… Yoluna baş koyduğunu… Dostum… Sırdaşım… Yoldaşım… Arkadaşım dediğini…
Duyar onu, onun gibi olanlar… Onun gibi düşünenler… Onun gibi duyanlar… Hissettiklerini hissedenler… Onun gibi türkülerin dilinden anlayanlar… Türkülerin sırrına gönül verenler… Sevgi nedir? Aşk nedir? Hicran nedir? Dostluk nedir? Vefâ nedir? İnsanlık nedir? Bilenler…
Yüreklerinin büyüklüğü dünyayı tutar onların… O küçücük yüreklerine koca koskoca bir dünyayı sığdırırlar. Acılardan paylarına düşeni alırlar. Ayrılıkların getirdiği sızıdan onlar da kendilerince hissedar olurlar. Anladıkları için türküleri, bilirler çektiklerini… Ve yalvarırlar onlar da sevdiklerine şu türküde yalvarıldığı gibi:
Beni ağlatırsan yolunda ağlat
Beni nâhak yere ağlatma yâr yâr
Beni çağlatırsan deryanda çağlat
Kuru çaylarında çağlatma yâr yâr
Bir derde düşürdün dermanı beter
Gün be gün gönlümün efkârı artar
Bunca ettiklerin bu cana yeter
Ya güldür ya öldür ağlatma yâr yâr
Giriftar eyledin beni bu derde
Bu senede bu aylarda bu derde
Yüz bin derman versen almam bu derde
Yaramı ellere bağlatma yâr yâr
Gönlü yaralının neyi vardır türkülerden başka… Maddiyattan ayrı hiç bir şeyin para etmediği bu zamanda, yalnızca mevkiin, makamın konuştuğu, insanların birbirlerinden selâmı bile esirgediği bu çağda, yüreğindeki sevdasından başka hiç bir şeyi olmayanın yüzüne kim bakar? Hissiyatına türkülerden daha iyi kim tercüman olabilir?
Binlerce yıldır kimseye zulmetmemiş, zalimlik nedir bilmemiş bu milletin, kötülüklerden uzak kalmasında, mazluma acımasında, dilden dile, gönülden gönüle dolaşıp duran türkülerin büyük payı vardır… Ve hâlâ unutulmadıysa türküler… Hâlâ yaşıyorsa… İnsan olduğunu unutmayanlar sebebinedir.
Sadece sevdası, aşkı, acısı, ayrılığı, yoksulluğu ses vermemiş yüzyıllarca türkülerden… Bu toprağın güzel insanları inancını da katmış onların içine Ve en güzel şekliyle, samimi bir edayla söyler olmuş.
“Ey erenler akıl fikir eyleyin
Dağlara da duman ne güzel uymuş
Yaradan aşkına şükür eyleyin
Mümine de iman ne güzel uymuş
Daim gezer idi dağlar başında
Hiç bir hile yoktu onun işinde
Alıp gezer idi çölün başında
Ali’ye de Selman ne güzel uymuş
Hüseyin’im yeşil giyer eynine
Hiç bir hile getirmezdi göynüne
Kurdu kuşu lütfeylemiş kendine
Tabiata insan ne güzel uymuş”
Hepimizin söylediği türküler aynı… Aynı nağmelerle coşup, aynı sözlerle hüzünleniyoruz. Birliğimizin ve dirliğimizin de en önemli nişanelerinden biri türkülerimiz… Bizi birbirimizden ayırmak isteyen hainlere karşı yüreğimizden kopan türküleri silah olarak kuşanabiliriz.
Bir türkü sevdalısının, Erkan Oğur’un söyleyişiyle;
“Bütün türküler güzeldir.
Tabiattır, hayatın ta kendisidir, salt müzik değildir.
Ve bu ülkenin elle tutulan hazinesidir.
Hoyratça tüketme çabasında olanlar kaybederler.”
Bu ülkeye kaybettirme çabasında olanlarca bilinmelidir ki: “Türküsü olanın sabrı da olur, güzelliği de, gücü de…” Ve diyoruz ki; Bin yıldır yaşadığımız bu topraklar türkülerle güzeldir. Ve onun içindir ki bugün yine “türkü pınarının başıboş değildir.”
(Atalar Mirası Gönül Yarası Türküler- s:64)