“Her dili bilirim; İngilizce, Almanca, (falan filân)sızca, kuş dili, beden dili, bilinmezlik dili; üstelik bunları acımasızca bilirim…”
…bir kederi saklama biçimleri’nden bilirim…
…“üzerine düşünülmüş bilinç”, üzerine düşünülmüş görü; bu, her şeyden farklı, başka bir ifade…
Nereden, ne halde ve nasıl geçiyorsak, sürtünüp geçtiğimiz her anlık mekânın, onlar üzerindeki her şeyin izi kalıyor üzerimizde; üzerine düşünülen zaman gibi, geçen zaman üzerine düşünülmüş olandır belki…
Buruşuk surat, ekşimeyi bıraksa da geride, aslında rahatlamış haliyle buruşuyor; el ele yürüyen anne ile çocuk, el ele yürüyen iki gülümseme olarak ve çevrelerindeki anlam örgüleriyle birlikte yürüyor… Ellerini bırakmış olsalar da bir an bile geride, bizde bıraktıkları geçmeli ve (geçme)siz anlam hiç değişmiyor… İç içe geçmeli anlam provokatörlüğü… Öncelik ve sonralıktan öte, hepsi bize ait olan bir zamana kalıyor…
Gören göz, kişisel çizgilerden öte, zaman kıyılardan münezzeh anlamlarıyla onları görüyor ve işaretliyor… Herhangi bir gizli yüzde ise bu durum, en mutlu sahnenin şahitliği şeklinde gelişmiş olsa bile, derin bir umutsuzluğun, çer çöpten bir iç dünyanın yansıması olan bir çöküntü halinin dış dünyadaki dekoru oluyor…
“…üzerine düşünülmüş bir keder midir insan yoksa…”