İnternet, dijital görüntü üzerine kurulmuş bir icat; görüntü var, esas yok; aynayı düşündüğümüzde görüntü varsa, kaynağı da vardır; o zaman internetin kaynaklandığı esas ne; bu esası Rahmanî olana bağlamazsak sanal âlemde kalacağız; Rahmanî olana bağlarsak hakiki âlemle irtibata geçeceğiz; bizim hakikat ile bir irtibatımız var mı..?

●Birey devleti yerine Aile Devleti, narsizm yerine mütevazılık ve itmi’nana ermiş kalp; teknolojiye teslim ruhlar yerine İslam’ın iman manzumesine teslim insanın emrinde teknoloji ve icatlar…

Bizdeki ideal nizam budur..

●Bir çocuk şarkısında diyor ki, “sen hiç gördün mü üç kulaklı, üç dudaklı bir adam”; insanın internet yaygınlaşalı beri bu soruya, içinden şöyle diyesi geliyor: “Evet gördüm, üç kulaklı, üç dudaklı adamlar oluyormuş meğer; inanmıyorsan, dön de (internet)e bak…”

●İnternet; bize eşya ve hadiselere tesir ufkunda, yeni bir sayfa açacak ulu bir muhtevaya mı erecek; yoksa mevcut muhtevayla hoyrat bir kumarbaz gibi bütün ihtimalleri tüketip, asırlar boyu kapanan kapılardan sonra, yegâne kurtuluş kapısının da yüzümüze kapanmasına mı sebep olacak…

●İnternet icadı üzerinden bir kar payı dağıtılacak olsa bu kar payı medyumluk, falcılık, astrologluk gibi duygu simsarlıkları olurdu herhalde…

●Çağ ruhî hastalıklarla dolu; bunlardan bir tanesi de, kimsenin birbirini dinlememesi; sözü kimseye vermek istememesi… Yani herkes, karşıdakinin söz söyleme hakkını gasbediyor. Söz gasbının bu çağda timsali internet değil mi?

●Bir yeri örümcek ağı kaplamışsa, bizde bu, hareketsizlik, köhnemişlik, bereketsizlik anlamına gelir… Dünyayı örümcek ağı gibi internetin menfi halleri sarmışsa, bu dünya için ne anlama gelir? Bu durum, topyekûn dünyanın tükenmişliğinin ifadesi sayılmaz mı?

●Güney Afrika’daki Witwatersrand Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, insan beynini gerçek zamanlı olarak internete bağladı. Araştırmacılara göre, herkese açık bir web sitesine iletilen veriler aracılığıyla canlı bir şekilde beyindeki faaliyetler gözlemlenebiliyor. Proje sorumlusu öğretim üyesi Adam Pantanowitz, çalışmalarının, insanın kendi beynini ve başkalarının beynini anlamasını basitleştirmeyi amaçladığını söylüyor ve beyne, girdi ve çıktı olarak bilgi aktarımının sağlanabileceğini düşünüyor ve bütün internet bağlantılarından ayrı bir bağlantı olması gerektiğine işaret ediyor.

İnsanları iradeleri dışında yönetme ve yönlendirme tartışmalarına ilerde beyinlerin (heklenebileceği) endişesi de ilâve ediliyor.

Batı medeniyetinin her icadı, yeni bir problem çıkartıyor ve artan bir ivmeyle insanlığa yeni bir buhran hediye (!) ediyor.

●Batı toplumu ideal toplummuş gibi gösteriliyor; ama aslında içinde bulunduğu çıkmaz ile buhranda ve acınacak halde… Bununla beraber internet de bir Batı icadı olarak tozpembe bir düşmüş gibi lanse ediliyor; oysa Batı’nın tezatları yüzünden internet doğru şekilde kullanılamıyor ve aslında insanlık için düş denilen şey, kâbus halini alıyor… Bu kâbusun sonu, Batı’nın intiharı olmasın…

●İnternette kullanıcı sayılarına, aboneliklere, arkadaşlık sitelerine bakarsanız sanal ortamda köpürmüş bir kalabalık göreceksiniz, üstelik o kadar kalabalık içinde kimse kimseyle arkadaş değil, kimse kimsenin derdinden haberdar değil; internet kalabalığı içinde sanki elektronik bir yalnızlık var… Garip, ama gerçek olan incelik şu ki, İletişim çağında iletişememenin adı internet olmuş…