Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi

AFGAN GÜNEŞİ TEKRAR BÜYÜYECEK

Gökten Hindikuş dağlarına
Paraşütler gibi iniyor kar.
Bu dağlarda
Özgürlüğe musallat tırtılla
Özgürlüğü can-evinde saklayan
Afganlı mücahitlerin savaşı var.

Hindikuş dağlarının göklerinde
Ufaldı güneş,
Ay’a hasret kaldı gözler.
Napalm bombası, makineli sesi ve tank paletleri
Tedirgin etti kurdu-kuşu,
Tedirgin olmadı mücahitler.

Miramşah ve diğer gerilla kamplarında
Dalkılıç gibi yiğitler
Nöbet tutmaktan
Gözleri unutmuş uykuyu,
Düşman askerinin bir sesi duyulsa,
Ateş kusacak ellerindeki tüfekler.

Bu savaş ustaları, emperyalist düşmanı
Ganimet silahlarla vuruyorlar cephede.
Kışın
Kan dondurucu soğuğunda
Yürekleri ve tetik çeken parmakları
İmanla ısınıyor kardan siperlerde.

Bir gün Hindikuş dağlarının göklerinde
Yine büyüyecek güneş,
Görünecek dolunay
İnancıyla bileğli yiğitler,
Dağlardan vatan topraklarına
Seller gibi inecekler…

BİR KUŞTUR ZAMAN

Yüzde kaşlar nasıl yakışmışsa gözlere,
Dil konuşurken öyle olmalı kelimeler.
İnsan yüreği yufkadır,
Kırılır kötü sözlere.

Kökü derinde olan sabrın
Sonunda hep hayır vardır.
Zaman ufkundan güneş gibi
Bir gün doğar, beklenen yarın.

Aceleyle tanış olmak niye?
Belirli bir zaman sonra,
Yeşil ekin değirmende un olur,
Sabır en iyi sermaye.

Sorguya çekmeli insan kendini
Vicdanıyla baş başa kaldığı an.
Hatanın tekrarına izin yok,
Kafesten çıkan bir kuştur zaman…

BU KENT SENDE KALSIN

Sen, evinde olacaksın
Bir kış gecesi
İstasyonda tren
Kalkış saatini beklerken.
Gene yedi kat gökyüzü
Yırtılır gibi gürleyecek
Ve yağmur yağacak.
Biliyorum, bu kentten giderken
Gölgem bile
Yanımda olmayacak.

Bir geceleyin terk edeceğim
Bu kenti.
Arkamdan ne el sallanacak,
Ne de yanımda biri olacak.
Gelişim gibi
Yine yalnız gideceğim bu kentten.
Kendi kendinle
Bir başına kaldığın zaman,
Yüreğindeki sevda bulutu
Yağmur gibi çiseleyecek gözlerinden.

Aradan yıllar geçecek,
Çoluk-çocuğa karışacaksın.
Bir gün
O şarkı söylenirken,
Yüreğinde
Bir sızı duyacaksın,
İçinden
Bizim şarkımızdı bu diyeceksin.
Kiminle olursan ol
Kendini yalnız hissedeceksin…

DÜŞÜNCE YOLCUSU

Gözlerimin gölünde fırtına var
İki yana sallanır durur kirpiklerim
Bir şeyden ürken ceylanlar gibi
Uyku suyunu içmez gözbebeklerim.

Bitmek bilmeyen düşünce yolunda
Bir yolcuyum tan atana dek
Nice ovalar, dağlar aştım
Sevinç ve hüzün çiçekleri devşirerek.

Kimi ovalar şenlik içinde
Yüz görümü ister kozalar
Bir düğün sevinci yaşattı bana
Telli duvaklı pamuklar.

Kimi ovalarda bir hüzün sessizliği
Talihini ağartmamış kara toprak
Yağmur bulutlarından umut kesince
Mümkün olmaz buraları sulamak.

Kurak topraklar gibi dilim dilim
Dilimlendi yüreğimde duygular
Biliniz ki insanı insan değil
İnsanı vicdanı sorgular…

GÜZ DÜŞÜNCELERİ

Yaprakların sararınca benizleri,
Azalır damarlarında özsu,
Çözülmeye başlar kımıl kımıl.
Dalları sımsıkı tutan elleri
Boşlukta sallanırken tutunmak için,
Bulamazlar incecik bir dal,
Tanrı’sız insanlara benzer halleri.

Rüzgârın elinde dişli işkencelere
Acımasız sürüklenirken yapraklar,
Unutulmuştur dallar tarafından,
Bir seyir bile olmayacaklar serçelere.
Bu yapraklardan daha kötü
Bir ölüm ve diriliş var
Tanrı bilmezlere…