kumbet

**Prof. Dr. Münir ATALAR**Yrd. Doç. Dr. Burhan Kaçar**
Hatıratın tanıtımına geçmeden önce 1.Dünya savaşının çıkış sebebinden bahsetmek yerinde olur
Avrupa’da başlayıp, sonra dünyanın geri kalan kısmını da içine alan bu savaşın var olan dengeleri tümden sarstığı ve yeni kutuplaşmalara yol açtığı bilinen bir gerçektir.
Dünya savaşı çıktığı zaman, Osmanlı Devleti’nin ne gibi durum alacağı büyük devletlere merak edilmekteydi. Osmanlı Devletinin coğrafi yerinin önemi ve özellikle Rusya’ya giden deniz yollarını elinden tutması bakımından büyük devletlerin ilgilerini çekiyordu.
Osmanlı devleti büyük bir risk alarak, Almanya’nın yanında savaşa katıldı. Goben ile Breslav isimli iki Alman savaş gemisinin Osmanlı karasularına girmesi ve Osmanlı hükümetinin bu gemilere el koyarak 29 Ekim 1914’te Rus limanlarını bombalaması ile birlikte Osmanlı Devleti resmen bu savaşta yer almış oldu.(birinci dünya savaşı ansiklopedisi,1.s.248].1914 Ekiminden İngiliz donanmasının Çanakkale boğazını bombardımana tutup, sonra İstanbul’a doğru yola çıktığı 1915 Şubatına kadar Osmanlı orduları yenildiği üzerine yenilgi almışlardı.[Fromkin,1993,109].
Bu sırada ülke ittihat ve Terakki partisi yönetilmekte idi. Bilhassa Enver, Talat ve Cemal paşa üçlüsü her şeye egemendi. Bunlardan Enver hemen paşa savaşa taraftardı’ Talat Paşa tereddüt içinde idi. Cemal Paşa ise ilk zamanlarda karşı idi.[Doğuştan günümüze Büyük İslam Tarihi,1993,179].
Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya savaşı girişimi hazırlayan ilk olay, gizli olarak hazırlanan Osmanlı-Alman ittifak anlaşmasıdır.(2 Ağustos 1914) Sadrazam Said Halim paşa Almanya’nın İstanbul büyükelçisi Baron Von Wangenheim arasında yapılan bu anlaşmadan Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dâhiliye Nazırı Talat Bey, Meclis Reisi Halil Bey ve Cemal Paşa’nın haberleri vardı.
Savaşın fiilden başlaması 31 Ekim’de Rusların Doğu Bayezid’e saldırıları ile oldu.11 Kasım 1914’de Osmanlı hükümeti savaş ilan etti. Osmanlı devleti bu savata dört ayrı cephede savaşmak zorunda kaldı.(BİT,1993.180).Bu cephelerden biride Kafkas cephesi idi.
Sarı kamış savaşı ile ilgili olarak resmi kayıtlarda yer alan veriler, yabancıların yaptıkları yorumlar ve hatıralarında anlatılan verilere dayanmaktadır. Elimizdeki defter kendi özel kitaplarımızda (Torunu Burhan Kaçar) yer alan ‘’30’’ varaktan oluşan bir defterdir. Defter kese (torba)kâğıdından kesilerek oluşturulmuştur.
Defterin fotoğrafı rika yazısıyla yazılmış olup her bir sayfa 14 satırdan oluşmaktadır. Defterin önemi cephede yazılmış olmasıdır. Defterin baş kısmı şöyledir’’Bu defteri 14 Aralık 1914’de cephede inşa ettim. Münşii ve muharriri Tokat’ın Kat köyünden İbrahim Ethem’dir.
Hatıratın tamamı bir sempozyum oturumu süresi içinde sunmak mümkün değildir. Bu sebeple hatıratın bazı bölümlerini ana başlıklar halinde vermek uygun olur kanaatindeyiz.
Osmanlı 623 yıllık saltanatı boyunca İran’dan sonra en çok Rusya ile savaşmıştır.1677’den 1920 yılına kadar toplam’’47’’yıl savaşla geçmiştir. Tarih boyunca Osmanlı’ya en büyük darbeyi Ruslar vurmuş, Kafkaslar, Karadeniz, Doğu Anadolu, Rumeli Tuna boyları ve Balkanlarda yüz binlerce Türk’ü vahşi katlederek İstanbul’a kadar gelmişlerdir.
Osmanlı-Rus savaşının dönüm noktası Sarıkamış harekâtıdır. Doksan bin şehidimize kandan kefen biçen bir hareket.
İstiklal Harbi hatıralarını dedemden dinlemiştim. İlkokul çağında vatan sevgisini onun dizinin dibinde tattım. Anadolu’nun Türklere vatan oluşunun gerçek hikâyeleri ile çocukluğumu yaşadım
Sarıkamış, Çanakkale, İstiklal Harbi içimizi titreten hüzün ve gözyaşının olduğu bir harekât. Her an hatırlanarak nesilden nesile aktarılır. Nice şiirler, destanlarla, anılarla mermere kazınmış gibi işler hafızalara. Yıllar geçip gitse de hafızalardan silinmezler.
Dedemin İstiklal Harbi hatıralarından dolayı sadece istiklal harbine katıldığını zannediyordum. Evdeki kitaplığını düzenlerken Osmanlı Türkçesi ile yazılmış küçük bir defter elime geçti. Bir hatıratı okumaya başladım. Sarıkamış harekâtını anlatan bir hatırat. Bu hatıratı bir sempozyum ya da konferansla tanıtmanın uygun olacağı düşüncesindeyim. Çünkü Atatürk diyor ki ‘’ Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir.’’
Tarihi olaylar bazen olumsuz neticeler verebilir. Her halükarda sonraki nesillerin bunları bilmesi gerekir. Geçmişte yaşanılan olayları bilmemek onların tekrarlanmasına sebep olur. Türk tarihinde olayların tekrarlarına sıkça rastlanıyor. Bunun sebebi söz konusu tarihi olayların, bir şekilde anılara, edebi eserlere yansımasından kaynaklanmaktadır. Bu üç felaketi yaşayan ordumuzun zaferleri ile iftihar ederken, yenilgisinden gerekli ders çıkarmalarını sağlamak amacıyla hatıratı Türk insanına tanıtmayı uygun bulduk.
Hatırat, Tokadi (İbrahim Ethem ) mahlasıyla yazmış olduğu ‘18’dörtlükten oluşan Sarıkamış destanı ile başlıyor. Destandan birkaç dörtlük:

Seferberlik İlan oldu âlem delindi
Mihman bölük bölük oldu yürüdü
Koç yiğitler bunda el ele verdi
Camiler kalmadı nas ile doldu

Ramazan önünde okundu ferman
Cem oldu âlemler derildi insan
Umumum itdi canını kurban
Bunda çok haneler tarumar oldu

Fıkraların ucu Erzurum’a erişti
Allah Allah deyu harbe girişti
İki taraf birbirine karıştı
Âlemin feryadı cihana doldu.

Sarıkamış’a hücum emri verildi
Allahuekber dağını düşman bürüdü
Enver Paşa kılıç çekti yürüdü
Ordu kumandanı hayret de kaldı

Bu destanı müteakiben İbrahim Ethem(Tokadı) esir oluşunu dile getirdiği bir destanı yer alıyor. Muhtemelen Ruslar Sarıkamış’a girdiği gün yazılmıştır.

Kimini güller götürdü
Kimini toplar yatırdı
Beni esir eden Moskoflar
Nice ocaklar batırdı

Bir başka şiiri’’Bayram tebriki genç askerin ‘’başlığını taşıyor. Daha sonra ruh haline göre yazılmış’’12’’mani yer alıyor. Bu manilerden biri:

Annem ağlar, eşim ağlar
Yavruların ciğer dağlar
Haber verin Tokat’ıma
Geri dönen, kalan sağlar

Bu maniler ne zaman yazılmış bir tarih yok. Dörtlükteki ifadelerden eserin döneminde yazıldığı kanaatini çıkarabiliriz.
5.varaktan itibaren cephedeki hatıralarına şöyle devam ediyor.
1.BÖLÜM
1 Kasım 1914’te yapılan Rus saldırı
2.BÖLÜM
22Aralık günü başlayan yürüyüş
‘’Ölümüne yürüyüş 22 Aralık günü başladı. Günlerce yürüdük. Bardız yaylasının çamurlu tepelerine, Çerkezköy’e, Oltu’ya, Allahuekber Dağına, Sarıkamış’a giden mevkilere.’’
3.BÖLÜM
Askerin yürüyüş esnasındaki durumu.
‘’Hiçbir yürüyüşü durdurmuyordu komutlarımız kar gibi beyaz ölüm, bir köşede kıstırdı bizleri. Yürüdükçe terliyor, terler sırtımızda donuyor.’’
4.BÖLÜM
Tabiat tasviri ile birlikte savaş alanı tasvir ediliyor.
‘’Bir buçuk metre kar.-30-40 derece soğuk.2500 metre yükseklik olduğunu söylüyorlar. İnanılmaz oldukça engebeli arazi. Bütün mesafeler yürüyerek geçilecek. Savaş bu alanda yapılacaktı. Arkadaşlarımızın bir kısmı evden getirdikleri çamaşırlarla yürüyorlardı. Ne kalın paltomuz nede değişecek çamaşırımız vardı.’’
5.BÖLÜM
Şehit düşen askerlerin durumu.
‘’Açlığın, yorgunluğun etkisiyle eller uyuşuyor. Bilekler de uyuşunca bir kenara kıvrılıp uyuya kalıyorduk. Ölüm çölünde bütün vücudu beyaz kar kaplıyor, ardından bedenler kaskatı kesiliyor.’’
6.BÖLÜM
Askerlerin ruh halini anlatıyor.
‘’Allahuekber Dağları,26Aralık gecesi gece, acı çeken, ölmek isteyen, korkan, isyan eden arkadaşlarımızın yürekleri parçalayan çığlıkları Allahuekber dağlarında yankılanıyordu.
7.BÖLÜM
Bir kıyaslama var. Tabiatın durumu.
‘’Ben her ailenin Kur’an-ı Kerim’in öğrensin diye gönderdiği mahalle mektebinde yetiştim. Dünya tarihini bilmem. Bana göre belki de dünya savaş tarihinde eşine rastlamayacak bir savaş yaşanıyordu, karla, kışla, tipiyle. Bizler, Sarıkamış’ta Rus’a, Ermeni’ye değil;’’kara kışa’’yenildik.’’
8.BÖLÜM
Güneri vurunca şehit düşen askerlerin arazide oluşturduğu manzarayı anlatıyordu.
‘’Ve nihayet 26 Aralık sabahı, güneş Allahuekber dağlarının yamaçlarına vurmuştu. Gecenin karanlığı her yerin üzerini örtmüştü. Sabahın ışıkları vurduğunda sağ sola düşmüş, binlerce askerimizin(bir rivayete göre15.000)bedenini aydınlattı. Bir gecede binlerce arkadaşımız tek kurşun almadan donup gitmişti. Bu sayı Sarıkamış’a giden bütün yollar üzerin bir gün boyunca, donmuş arkadaşlarımızın bedeni parlayacaktı.
9.BÖLÜM
Rus tarafı ile Türk tarafı askerleri malzemesinin kıyaslaması
‘’Arkadaşlarımızla Rus askerlerinin durumunu mukayese edersem Rusların mutfak arabaları, sıcak yemek imkânlarına karşılık; sırtımızdaki erzak çantalarında bulunan kuru ekmekle arpa kavurup yedik. Rus askerlerinin ve subaylarının ayaklarında çizmeleri sırtlarındaki kürklerine karşılık bizim yazlık elbiseler ve ayağımızda çarık vardı. Tabi ki suyu çabuk çeken, don haline dönüşmesi uzun sürmeyen çarıklarla ayaklarımız soğuktan kaskatı oluyordu. İşte biz iman gücünün, verdiği duygularla işte böyle yol alıyorduk.
10.BÖLÜM
Enver Paşanın askerlerle yaptığı toplantı
‘’Enver Paşa’nın 14 Aralık 1914’de Köprü köyde bizlerle yaptığı savaşın planını anlattı. Toplantıda arkadaşları arasındaki söylenti Hasan İzzet Paşanın Enver Paşanın yaveri olduğu söyleniyor. Hasan İzzet Paşa’m, planın yetersizliğini söylemiş. Toplantıdan birkaç gün sonra da Hasan İzzet Paşa’m ayrılmış, memleketi Elazız’a gitmiş. Ayrılış sebebini bilmiyoruz. Bu durum askerler için sır. İşin aslı nedir? Ne değildir, bilinmiyor. Enver Paşa’m III. Ordu komutanlığını da kendi yapmaya başladı.
11.BÖLÜM
Savaşın başlaması.
‘’20 Aralık’ta savaş başladı.25Aralık’ta şiddetlendi.8 Ocakta sona erdi. Başkomutan vekilimiz hangi sebeple bilemiyoruz, III. Ordu komutanlığını Albay Bey’e bırakarak İstanbul’a gitti. Bütün bunlara rağmen cephedeki hiçbir arkadaşımızda panik yoktu’’.
12.BÖLÜM
Enver paşa tarafından vasiyetler yazılmış.
‘’Tümenler, kolordular artık parmakla sayılacak kadar azalmış. Sürekli hücum emri veren Enver Paşanın bir vasiyet yazdığını duyduk. Aradan zaman geçmedi ordu geri çekilin emri yerine hücum emri verdi’’.
‘’Ölmeleri donmaları, açlığa ve soğuğa rağmen arkadaşlarımız, hücum ediyor, mermisi biten sürgüyle, sürgüsü düşünce elleriyle Rus askerlerini öldürmeye çalışıyordu. İnsanüstü gayretle savaştık. Saldırımızın hepsi sonuçsuz kaldı. Ruslar güçsüz düşen Türk askerlerine karşı hücuma geçtiler. Nihayet kuşatmadan kurtulmak için Enver Paşa 4 Ocak günü geri çekilme emri verdi.15 gün içinde general, subayların da bulunduğu binlerce asker esir düşmüş, binlercesi de ölmüştü.
Arkadaşlarımızın cesedi bulaşıcı bir hastalığa neden olmaması için Ruslar tarafından toplu mezarlara gömüldü.
13.BÖLÜM
Erzurum yolculuğu
‘’Sarıkamış bozgununda kurtulan, çoğu yaralı on binlerce arkadaşımız Erzurum’a gönderildi.Arkadaşlarımızı9n durumu hiç iç açıcı değildi. Arkadaşlarımızda bir tuhaflık vardı. Yüksek ateş, kaşıntı ve mide bulanması görünüyor, vücut aniden bitleniyordu. Sonunda gerçek anlaşıldı. Bitlerin bulaşıcı olduğu hastalık tifüs hastalığıydı. Günlerdir yıkanmayan ve üstündeki çamaşırları değiştirmeyen askerler. Sıcak bir ortama geldiklerinde vücuttaki bitler birden ortaya çıkıyor ve her yere atlıyordu. Sonunda arkadaşlarımız ateş içinde can veriyor. Sarıkamış’ta donmaktan kurtulan askerlerimiz bu kes tifüs salgınından kurtulamıyordu.
14.BÖLÜM
Esaretini anlatır.
Sarıkamış çevresinde bulunan Türk köylerinde toplanılarak götürülen on beş yaşından büyük erkeklerle bizde dâhil olduk.
‘’Mıcıngert, Suhkütaşı, Karaurgan, Sogane, Handese, Sarıkamış yol inşaatlarında Paslı, Muguracık, Azat taş ocaklarında çalıştırdılar. Aylarca burada silah zoruyla çalıştırılan Türklerin tamamına yakını köylerine dönemediler. Bu savaşta bütün katliamın müsebbibi bana göre Rusların maşalığını yapan Ermenilerdir.

KAYNAKÇA: Burhan Kaçar Özel Kitaplığı, El Yazması Hatırat.