21 Şubat 2021 günü, bir ulu çınarı, kültür hazinesi ud ustası Basri Yıldırım ustamın vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım.
Kederli ailesine Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun yakınlarına sabırlar diliyorum.
18 Aralık 2016 Pazar günü yaptığım söyleşiyi sizlerle paylaşıyorum.
“Zanaatkârlarımız; Anadolu’nun mayası olan bu topraklarda yerel tohumların içinde evrensel değerleri barındıran birer hazinedir” Böyle bir güzelliği tanıdığım için çok mutluyum. Güler yüzüyle babacan tavrıyla bizi karşılaması ve misafir etmesi kalbinin kapılarını sonuna kadar açıp duygularını ve tecrübelerini bizimle yürekten paylaşması benim için çok önemli ve mutluluk vericiydi.
Basri Yıldırım ustamın hayat hikâyesinden öğreneceğimiz çok şey var.
1934 doğumlu Basri Usta söze şöyle başlıyor:
“Üç çocuk babasıyım. 15 sene ayakkabıcılık yaptım çocukları okuttum kızım. 15 sene inşaatlarda çalıştım çocuklarımı evlendirdim. Yurt dışında 6 sene kaldım vatan hasretine dayanamadım geri döndüm. Aslen Abaza Çerkezi’yim, Kafkaslardan gelmişiz. Alan köyüne yerleşmişiz. 45 yıldır Tokat’tayım. Emekli olduktan sonra görerek merak üzerine bu sanatı öğrendim. Aslında ayakkabı yapıştırma ustasıyım. 82 yaşındayım 84’üncü udumu yapıyorum.
Ud yapımında kullandığımız ağaçlar genellikle maun, venge, ceviz, gürgen, şahşup ağacı, selvi ve gül ağacından yapılır.
Yanımda birçok usta yetiştirdim. Bu sanatı Türkiye’de yapan 300 kişiden birisiyim.
Eskiden Süryaniler, Ermeniler yaparmış bu sanatı. Şimdi o ustalardan kalmadı. Kültür bakanlığı zanaatçısıyım. İnsanları çok seviyorum.
Buradan gençlere sesleniyorum. Birbirlerini kırmasınlar, incitmesinler, dedikodu yapmasınlar. Herkesin bir hayali olsun.
Hayalsiz insan bitkiden sayılır.
Benim hayalim Türkiye’mizin iyi olmasını hayal ediyorum. Kökenimiz bir, ayrımız gayrımız yok, bir olalım iri olalım, diri olalım.
Sivas, Tokat, Ankara’yı çok iyi bilirim. Malatya’yı da çok severim. İnsanı halkı temiz şehirlerdir buralar.
Gül deyince aklıma sevgi gelir. Fedakârlık vara yoğa katlanan insan, karım gelir aklıma.” diyor Basri usta.
Tokat’ta Taşhan’daki dükkânında zanaatını yaşatmaya çalışan Basri amca aynı zamanda böbrek yetmezliğinden diyalize giriyor ama bu hastalık onu hiç yıldırmamış. “sabahleyin diyalize gidiyorum öğleden sonra dükkânı açıp çalışıyorum kızım üretmek beni mutlu ediyor.” derken ondaki azmi ve hayata bağlılığını görmek yaş yetmiş, iş bitmiş sözünü çöpe attırıyor. Teşekkürler Basri amca bize yaptıklarınla, yaşamınla örnek olduğun için. “Bir işten sıyrıldığında, dinlenmek için başka bir işe koş” ayetinin yaşayan bir örneği olarak bize gerçeği hatırlattığınız için çok çok teşekkür ederim.
Vefatından altı ay sonra
25 Ağustos 2021 günü görüştüğüm oğlu Dr. Hasan Yıldırım’dan 86 yaşında hayata gözlerini yuman Basri Yıldırım ustamı dinleyelim:
“Ben büyüyünce babam gibi olmak istedim. O, çok idealist özel bir adamdı. Herkesin babası özeldir ama benim babam gerçekten çok güzel bir adamdı. Pala bıyıklı, sekiz köşe kasketiyle, ayakkabısı boyalı, takım elbiseli temiz bir adamdı. Bizi çok özgür büyüttü. Baskı yapmazdı. Hiç haram yemedi. İnşaat ustalığı ve ayakkabı ustalığı yaptı yıllarca. Çocukları çok severdi.
Dükkâna gelen çocuklara şeker ikram eder kolonya dökerdi. Babam emeğiyle yaşayan bir adamdı. Çalıştığı işleri kendi işi gibi yapardı. İşten kaytarmasını bilmezdi. Babam akıllı adamdı. Olumsuz şeylerin olumlu yönlerini gören bir insandı. Kötülüğü dillendirmezdi. Oğlum iyi şeyleri konuşun derdi. Babam bir erendi. Hayatından hiç şikâyet etmedi. Cömert bir adamdı. Eli açıktı. Kendinden düşük olanı gözetleyen bir adamdı. Babam gördüğü şeyi yapardı. Babam bu zanaatkâr yönü ile amcasına benzemiş. Babamın amcası Sabri amcam da çok güzel tüfek dipçiği yapan, köylerde inşaatlarda çalışarak ev yapan usta bir adammış.
Babam biz çocukken Almanya’ya gurbete çalışmaya gitti. Bir yıl sonra bizi de götürdü. Fakat bizim orada aldığımız eğitimle özümüzü unutacağımıza kanaat getirdi ve bizi bir yıl sonra memlekete geri gönderdi. Kendisi de 6 yıl bu gurbetliğe dayanabildi ve çok sevdiği vatanına ailesine geri döndü.
Ben burada saz kursuna gittim. Babam sanata çok önem verirdi. İlkokula gitmeden önce bana ilk sazımı Almanya’da miğferden yaptı ve saz çalmasını babam öğretti. Beni de müzik alanında çok destekledi. Ud çalıyorum. Babamın yaptığı iki tane udum var.
1966 Tokat doğumluyum. İlk, orta ve liseyi burada bitirdim. Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. Samsun’da ihtisasımı çocuk üzerine yaptım. Çocuk doktoruyum. 29 yıl devletimizin çeşitli yerlerinde ki hastanelerinde çalıştım. İki yıl önce emekli oldum. Şimdi özel bir hastanede çocuk hastalıkları uzmanı olarak çalışıyorum.
Bir insanın hayatında aile ve arkadaş çok önemli onların kıymetini iyi bilmek gerekiyor. Ben 2005 yılında çok büyük bir kaza geçirdim ve ailemi eşimi ve çocuklarımı kaybettim. O zor zamanlarımda ailemden, babamdan çok büyük destek aldım. Ailemin varlığı beni mutlu etti. Kötü günlerimde Babam dağ gibi arkamdaydı. Kardeşlerim ihtiyacım olduğunda hep yanımdaydı. Şimdi yeniden evlendim ve iki oğlum var. Eşim beni hayata yeniden bağladı. Birbirimizin yaralarını sardık. Yeni bir hayata başlarken, kazadan önce ve kazadan sonra diye hayatımı ikiye ayırdım. Yaşarken birbirimizin kıymetini bilelim. Anı yaşamayı öğrenelim ve seni seviyorum cümlesini sevdiklerimizden esirgemeyelim. Aile cennettir. Herkes hayatını gereği gibi yaşasın. Hiç bir şeyin sahibi biz değiliz. Verende O, alanda O. Biz emanetçiyiz. Bunu öğrendim bu âlemde. Aldığımız nefese şükretmek lazım. Kimseye muhtaç olmamak için çalışıyorum. Çalışmak en büyük ibadet derdi babam.
Babam annemi çok severdi. Anneme çok değer verirdi. Kadına saygıyı ben babamdan öğrendim. Bu adam benim babam türküsünü Fatih Kısaparmak benim için söylüyor. Çünkü benim babamı tarif ediyor.
Bu adam benim babam
Sekiz köşe kasketiyle
Omuzunda sekosuyla, hey
Bu adam benim babam
Bir gün olsun gülmemiş
Rahat nedir bilmemiş
Gözyaşını hiç silmemiş
Bir lokma ekmek için kimseye eğilmemiş
Bu adam benim babam, hey
Ağlama benim babam
Sızlama naçar babam
Kara gün geçer babam, hey
Bir kapıyı kapayan gene açar babam
Allah büyüktür babam, hey
Türküsü beni daima hüzünlendirir ve gururlandırır.
Babam Çerkez’dir. Dedelerimiz Çerkez sürgününde Kafkaslardan gelmişler. Dedemler Alan köyüne yerleşmişler. Nenem Gülpınar köyünden.
Annem Biskeni köyünden. Annemin babası Erkiletli’dir. Babam rahmetli olalı henüz altı ay oldu onu çok özlüyorum. Allah’tan rahmet diliyorum. Yattığı yerler nurla dolsun.” i.
86 yıllık bir ömre damgasını çalışarak vuran ve “Hayalsiz insan bitkiden sayılır “kızım diyerek insan olmanın altını çizen” Basri Ustamın hikâyesini oğlundan dinledik. Bu adam benim babam derken:” Harama bakma, haram yeme, haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerinden önce söze başlama. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme. Eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken, affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil ve kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol.” derken ahilik kültürünün değerlerini bize hatırlattı.