Mart kapıdan bakıp gideli çok oldu.
Kedilerin çatılarda mahsur kalanını gördüğünü söyleyenlere de aşk olsun.
Atalarımız “Erken kalkan yol alır, erken evlenen döl alır.” demişler.
Biz her ne kadar da birdenbire yola çıkmış gibi görülsek de yola çıkacağımızı, yanımızda yoldaşlarımızın olacağını bir işaret fişeğiyle bildirmiştik.
Yoldaşlarımız “De haydi, koma ha, yettim, yetiştim! Vurduk mu unutturacağız, ne kadar it gelirse gelsin kucaklarımız taşlarla doldu.” diyerek bizi mayın merkebi yerine koymasalardı da canları daha çok sağ olsaydı.
Biz mizahın bir mayın tarlası olduğunun bilincinden hareketle bu yola çıktık. Mayınlara basmadan, gönlümüzü sakatlamadan edep, edebiyat, erkân yolunda tek başımıza da olsa yürümemiz gerektiğine inandık.
İlk sayımızla birlikte geri dönüş zahmetinde bulunan dostların tenkit ve tavsiyelerini elbette göz ardı etmeyeceğiz.
Açıkkara şunu şöyle yapacak, şunu şöyle söyleyecek, şuna şu şekilde cevap verecek, şunları tutup şunlara şöyle giydirecek gibi mottolarla yayın yapmayacak.
Söylenmesi gerekeni söylenmesi gerektiği şekilde söyleyecek. Bundan dolayı da gözünü daldan, budaktan esirgemeyecektir. Hele “Al eline bir pala, saldır sağa sola.” magandalığını da yapmayacak.
Yazarlarına “Yahu nerede kaldınız? Yazınız gecikti, siz olmadan sefere çıkamıyoruz.” da demeyecek, M. Akif’in “Bir söz ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir.” ilkesini pusatlanıp hazır kıta bekleyen neferlerle her ayın 21’inde sefere çıkacaktır.
Yolumuz çetin. Bu yolculukta mızmızlanacaklara dönüp bakmaktansa her moladan sonra daha hızlı adımlarla yürüyeceğiz.
Selam olsun bu yürüyüşte bizimle birlikte yol alacaklara!
Açıkkara