(USARE DERGİSİ 30.Sayı)

Fırsat, kullanımı tercihine bağlı, şahsın elindeki bıçak gibidir. İdaresi kişinin elinde olan iş ve işlemlerin, olumlu ve güzel olabileceği kadar olumlu iken olumsuzluğa evrilebilen tarafları da olabilir, bu, bir irade işidir. “Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer” atasözünü, bazı kişiler tam da bu esneklikte değerlendirmekte ve şekillendirmektedirler!

Kötülük planlayanların yaptığı gibi iyi işler yapmak için genelde kurgular kurulup fırsat beklenilmez, onların yaptıkları fırsatçılıktır, huysuzluktur, yaptıkları suça götürür, başta insanî değildir, iyilik yönünde doğan imkânları yani fırsatları yakalamak ve değerlendirmekse kişiyi yüceltir, ona saygınlık kazandırır, bunların zahmetsiz ve masrafsız olanları bile vardır, hatta hiçbir çaba sarfetmeden, bazen kişinin yanı başında doğuverirler. Fırsat ve fırsatçılık, iyi ve kötü iki kardeş gibidirler; bunların tolumda yaşanmış sayısız örnekleri varadır!

Zarar vermek, kötülük etmek, menfaat sağlamak gibi olumsuzluklar için uygun zamanı beklemek yani fırsatçılık, insanları tuzağa düşürmek için sinsice evsinde beklemektir ama iyilik için düşen fırsatlar böyle değildir, bir şekilde önüne düşen ya da yanı başında doğan imkânı, fırsatı değerlendirmek, iyilik yapana da iyilik yapılana da kaderi örenin, dokuyanın belki de bir ikramıdır, bu fırsatlar, ihtiyacı olanın ihtiyacının karşılanması ve iyiliklerin yaşaması ve yaşatılması için açılmış yollardır, kapılardır. Bu yolları kullanıp iyilik yapanlara manevî yönden vaat edilenler, toplumsal dengelerin kurulmasında, saygınlığın yaşatılması ve artırılmasında yapıcı bir teşviktir, diğer anlamıyla iyilik yapılmasını özendirmektir. Fırsatlar, gökyüzünü kapkara bulutların kapladığı bir zamanda, parçalanıp ayrılan bulutların arasından görünen güneş hüzmeleri gibidirler. İyiliğe götüren gelişmelere muhatap olan ya da imkân yakalayan kişi bile doğan fırsata bazen şaşırıp kalabilir, işin nasıl geliştiğine, kendisini nasıl bulduğuna bir anlam bile veremez! Fırsatçı, kendisini kötülüğe götürecek planlar kurup çaba sarfederken, diğeri çoğu zaman fırsatı önünde bulur.

Fırsat, bir iş veya herhangi bir şey için en uygun zaman, bir şeye vesile veya uygun şartlar olarak olumlu anlamlarda kullanılsa da iyilik için doğan fırsatların çoğu, insan açısından plansız ve programsız gelir.

Birçok güzel işin, güzel imkânların umulmadık, beklenmedik anda bazılarının ayağına kadar geldiği, hatta kendisine tutunması için kişinin paçalarına yapıştığı, eline sarıldığı, ayağının altına serildiği, girmesi için ona bir hatta daha fazla kapının veya kapıların açık olduğu ya da o anda açıldığı zamanlar olur, işte bunlar birer fırsattır, birileri bundan yararlanırken yapılan iyilik, işi yapan kişiyi de iyi insan makamına yükseltir! Günlük hayatta bu tür iyi işler o kadar çoktur ki, “Oduncunun gözü omçada olur!” misali onu ancak gönlü iyiliğe açık insanlar görür ve değerlendirebilir. Demem o ki; fırsatı, fırsatçının yaptıklarından farklı olarak, kişinin kendisi de hazırlayabilir veya yanında olanı yakalar, diyelim bir işyeri sahibi, sıcak bir havada, işyerinin önünden geçenlere soğuk su ikram ederek, elindeki imkânını fırsata dönüştürebilir, bu, iyiliği planlayarak yakalama durumudur ki bu sadece örneklendirileceklerden bir tanesidir, bu ve benzeri yapılanlar, işi yapan kişi veya kişileri daha değerli kılacaktır.

Bu tür işler, zamanında ve doğru değerlendirildiğinde kişiyi iyi, sevilen, saygı gören insan yapar. Böyle bir kişi olmak için büyük çabalar gösterilmesine de gerek yoktur.

“Yiğit bin yaşar fırsat bir düşer” atasözü, fırsatın her zaman denk gelmeyeceğini, geldiğinde de iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu, biraz da işin gereğine, şartların oluşmasına bağlıdır.

İyilik yapma adına fırsatlardan yararlanmak için her zaman ekonomik güce sahip olmak da şart değildir, yeter ki iyilik yapma isteği insanın içinde var olsun. Bir şekilde yere düşen birinin elinden tutarak kaldırmak, ona yardım etmek, o anda orada bulunanlar için bir fırsattır, kim atak davranırsa iyilik yapma imkânını o yakalamış olacaktır veya orada bulunup yardım etmek isteyen fakat yetişemeyenler de o iyiliğin ortağıdır, onlar da paydaştırlar, hisselerini alacaklardır; doğru olan değerlendirme de budur, bu anlayış iyilik yapmak isteyenlerin sayısını da artıracaktır, belki de bu paydaşlık anlatımı bu yüzdendir.

Fırsat için, güzellikleri yakalama anı da denilebilir, bazen de fırsat için güzellikler kişiye uğrayabilir.

Niyet insanın gizli rehberidir, iyilik yapmaya niyetlenenleri iyiliğe yönlendirir, götürür, kötü işler için planlar yapanlar da içinde besledikleri canavarı zamanla büyütür ilk fırsatta da planını uygular, zarar verir, toplumsal ahlakı ve dengeyi bunlar bozarlar, huzursuzluğu bunlar icat edip üretirler, idrak etmeseler de içlerinde besledikleri kötü duyguların kurbanı olurlar. Bunlar, insanların veya yasaların zayıf yerinden yakalayıp emellerini gerçekleştirirler. Her şey insanın elinde şekillenir. İyiliği yapan da insan, kötülük için fırsat kollayıp ortalığı karıştıran, buhrana sürükleyen de insandır.