Tokat İlinde yabancı insanları misafir etmenin mutluluğu içindeydim. Avrupa Birliği projelerinin en önemli amacı kültürler arası önyargıları yıkmaktır. İnsani değerleri yükseltmektir. Katılımcı guruplardan birini sabah kahvaltısı için evime davet ettim. Amacım ailem ile tanıştırmak ve Türk ailesinin yaşantısını göstermekti.
Davetimi söylediğim eşimden ilk tepki geldi. “Ben gâvurlara hizmet etmem!” Hiç beklemediğim bir şeydi bu… Demek ki bizlerde de önyargılar mevcut. “Haklısın! Sen hizmet etmezsen ben hizmet ederim. Biz Anadolu’yuz. Anadolu demek yardımsever demektir. Anadolu demek tanrı misafirine hizmet demektir. Anadolu medeniyettir. Anadolu birçok milletin, dinin, dilin ve mezhebin bir arada hoşgörü içinde yaşadığı yer demektir.” dedim ve sustum. Anadolu insanı için misafiri tanımak önemli değildir. Kim olursa olsun. Yahudi, Hıristiyan, dinsiz ya da Ermeni, Yunan, Arap her zaman Anadolu insanının kapısı ve sofrası açıktır.
Misafirler geldi ve tüm hane halkı tarafından sıcak bir karşılama gerçekleştirildi. Krallara layık bir kahvaltı masası hazırlandı. Sohbetle dolu uzun bir kahvaltı yapıldı. Kısacası herşey mükemmeldi. Eşime teşekkür ettiğimde ise: “Onlar benim çocuklarım” sözü ile de oldukça mutlu oldum.
Bir gün sonra projemizin uygulamalı eğitimi olan drone uçuşundan sonra Ali Paşa Camisini gezdirmiştim. Katılımcılar fotoğraflar çekiyorlardı. Bazıları Belediye Parkında geziyordu. Tokat Emniyet Müdürlüğü, katılımcılarımız için her türlü önlemi almıştı. Aniden yükselen çığlıklar karşısında irkildim! Ne oluyordu? Koşmalar falan… Gözlerime inanamadım. Eşim oradan geçerken, eşimi tanıyan gençler ona doğru koşuyordu. Uzak bir diyarda bir tanıdığa rastlamanın mutluluğunda…
LOKUMLU KARŞILAMA
Projemizin faaliyeti olan drone uçuşlarının polis teşkilatımız kontrolünde gerçekleştirilmesi gerekiyordu. Ülkemizde drone uçuşları yasal izinlere tabidir. Gerekli izinleri aldıktan sonra eğitim mahalline gidildi. Hava Limanında görevli polisler kontrole geleceklerdi. Üniformalı polislerin yanımıza gelmesi katılımcılarımız üzerinde olumsuz etkisi olacağından endişeliydim. Uçuş alanına vardığımızda hazırlıklarımızı yaptık. Polis ekibimizde gelmişlerdi. Polislerimiz Türk lokumu almışlar ve gençlerimize elleriyle ikram ediyorlar. Güler yüzleriyle muhteşem bir film izliyordum. “Almayan var mı?” sorusuyla gençlerin arasında gezdiler. Güler yüzlü polislerimiz gururumuz oldular. Katılımcılara dönerek “Bir yerde Türk Polisini gördüğünüzde endişelenmeyiniz. Orası emniyetli demektir. Huzur ve güvenliği sağlamak uğrunda canlarını tehlikeye atarak özveri ve cesaretle bu görevi yerine getirmektedir. Aynı zamanda güler yüzlü ve misafirperverler.” Sözüyle polisimizi ve polis teşkilatımızı anlattım. Polislerimizle gurur duydum.
TÜRK ÇAYI
Katılımcı gençler alışverişten geliyorlar. Ellerinde poşetler. “Yiyecekleri getirin beraber yiyelim.” diyorum, şaka maksatlı. Yanıma geliyorlar ve poşetleri açıp aldıklarını gösteriyorlar. O da ne? Türk çayı almışlar. Her gittiğimiz yerde çay ikram edildikçe gülen insanlar neden çay almışlardı. Sebebini sorduğumda ise “Siz çayı seviyorsunuz. Bizim ülkemize geldiğiniz zaman size ikram etmek için aldık.” dediler…
OSMANLI TUĞRASI
Tokat Mesleki Teknik Anadolu Lisesi atölyeleri gezilirken, 3/D yazıcıların orada üretilen Osmanlı tuğrasını gören gençlerden birisi “Benim yüzüğümün aynısı.” dedi. Yanına gittim ve yüzüğü inceledim. Yüzüğün üstündeki tuğra ile aynıydı. Yine gülüşmeler ve yine güzel duygular…
TÜRK KÜLTÜR GECESİ
Kültür geceleri Avrupa Birliği projelerinin vazgeçilmezidir. Katılımcı gençler ülkelerini tanıtıcı etkinlikler düzenlerler. Ülkeler hakkında bilinmeyenler eğlenceli şekilde öğrenilir. Bizim de projemizde kültür gecelerine yer verdik. Türk Kültür Gecesi! Tanıtımlar yapıldı. En sonunda yöresel ve kültürel olarak hazırlanan masanın başında toplanıldı. Türk yiyecek ve içeceklerinden oluşan bir masa ve masanın arkasında anlatıma hazır Türk ekibi var. Türk gecesine davet ettiğimiz gazetecimiz. Bir dakika dedi ve Yunanlı gençlerden birine “Bunlar nedir” diye sordu. Yunanlı Genç, Türk yiyecek ve içeceklerini birer birer saydı. Kültürler ne kadar yakınmış, bütün isimler aynısıydı. Türk yemek kültürü, Yunan yemek kültürü ile çok benzerlik gösteriyor.
Yine proje süresince Tokat ve ülkemize özgü yiyeceklerin tadılmasını sağladık. Bunlardan birisi de “güveç” olmuştu. Ama baltayı taşa vurmuştuk o günkü menü ile. Çünkü bütün ülke katılımcıları güveci biliyor ve tanıyordu. Genel anlamda Türk yemek kültürü ve lezzeti projemize zenginlik kattı.
AY YILDIZLI KOLYE
Amasya’da gezerken bir katılımcımın boynuna takmış olduğu “Ay Yıldızlı Kolye” dikkatimi çekiyor. Bir fotoğrafını çekiyorum. Bir Slovak’ın boynunda gördüğüm bu kolyenin sebebi; insanlara vermiş olduğumuz sevgiden başka değildi. Bir Türk olarak gurur duydum kendimden. Ay yıldızlı kolye, Türk bayrağına sevgidir, Türk insanına sevgidir, Türkiye Cumhuriyetine sevgidir. Etki tepkiye eşittir fizik kuralını hatırladım. Demek ki ne kadar sevgi verirsen o kadar sevgi kazana biliniyormuş. Sevgili katılımcım da beni mutlu etmişti.
DUYGULANABİLİYORSAN İNSANSIN
Türkiye Ulusal Ajansı tarafından desteklenen ve Tokat Ekonomik Kalkınma ve Meslek Edindirme Derneği tarafından uygulanan “Gençlik Hava Fotoğrafçılığı İle Buluşuyor” projesi Tokat İlinde güzel anılar bırakarak uygulandı. Proje kapsamında Türk, Yunan, Slovak ve Romanyalı gençler buluştu. Proje faaliyetleri birlikte uygulandı.
Proje kapsamında gençler komşu il olan Amasya’ya götürüldü. Proje faaliyetleri ile grup birbirine iyice alışmıştı. Proje katılımcıları arasında samimiyet oluşmuştu. Amasya denilince akla ilk gelen “Ferhat ile Şirin” hikâyesidir. Katılımcılar Ferhat ile Şirin parkına götürüldü. Burada katılımcılar oldukça durgunlaşmıştı. Yunanlı gençlerin lideri bir hayli mutsuz görünüyordu. Memleketten kötü bir haber mi almıştı? Gezilen alışveriş merkezlerinde gördüğü bir şeyi alamamış mıydı acaba… Kafamın içerisinde soru işaretleri doluydu. Birazda guruptan ayrı kalıyordu. Mutlaka bir sorunu vardı. Sevinçler paylaşıldıkça çoğalır; acılar paylaşıldıkça azalır misali yakınlaştım. Sorunun kaynağını öğrenmek için nasıl olduğunu sordum. Ona göre her şey yolundaydı. Ama bir şeylerin onu üzdüğünü hissediyordum. Artık dayanamadım “Seni üzgün görüyorum. Memleketinden kötü bir haber mi aldın” diye sordum. “Hayır! Her şey çok güzel teşekkür ederim.” Cevabı beni tatmin etmemişti. “Ama ben seni üzgün görüyorum. Hissediyorum. Ne oldu? Seni üzen nedir? Problem öğrencilerinden mi? Yoksa istediğin bir şey mi var? Söyle alacağım” dedim. “Her şey yolunda ve çok güzel. Ferhat ile Şirin hikâyesi beni çok duygulandırdı. Durgun görünüşüm ve durgunluğum bundandır.” cevabı beni de aynı şekilde duygulandırdı.
İki Türk’ün acıklı aşk hikâyesi bir Yunan’ı duygulandırıyor. Duygusallık mıdır insanlık? İnsanlar farklıdır diyebilirdim. Ama duygular aynıymış.