SEN VE BEN
Sen sıcak yatakta bir düşten düşe, keklik gibi seke seke gezerken, biz kara toprağı döşek belledik, sarıldık silaha yavuklu gibi, uyku gözümüzden firar eyledi, siz kafede yudumlarken kahveyi, şahadet şerbeti sundu sakiler, sırası gelenler içti gittiler, sıra bize bir gün gelecek diye, sabır dağlarına yaslanıyoruz, soldurmamak için bu al bayrağı, dedelerimizden miras bu toprakları, kanımızla sulamaya and içtik.
Ben ahir dağının ardına düşen, çağlayanceritli orhan sürmen’im serin yaylalardan kopup gelerek, göğsümüzü gere gere dağlarda, bu mazlum milletin çocuklarının, yüzünü tekrardan güldürmek için, Allah Allah nidasıyla afrin’de, yeniden diriliş destanı için, çarpışıp dururken yedi düvelle, dokunur dokunmaz Yüce Kitaba, şeytanın aklına bile gelmeyen, bombalı tuzakla tenimden uçtum.
Sen sosyal medyada sanal dostlarla, çetleşip dururken sabaha kadar, kirpiklerim silah gibi çatıldı, gez de göz de arpacıkta gezindim, geride ne varsa geride kaldı, ne bir hayal kurdum ne bir düş gördüm, ne anam avradım çoluk çocuğum, ne köyüm ne şehrim ne de vatanım, karşıma çıkmadı sıradağ gibi, bir vakit korkuyla işim olmadı, aklımı fikrimi zafer koyuna, yanaştırmak için sabır çoğalttım.
Ben burda sırtını Hakk’a dayayıp, size toprakları bakir bir ülke, hilalin bağrında yıldızı olan, o nazlı gelinin sevdası için, neyim var neyim yok gözüm kırpmadan, feda edeceğim bir aşkla burda, Hay derim Hu derim başka şey demem, gönlümden peygamber sancağı geçer, günü güne tespih gibi dizerim, uçururum avucumdan kuşları, tenimi toprağa
bir fidan gibi, dikmek nasip olacak mı bilemem.
Tayyib Atmaca