Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temsilcisi
KIRK BİR KAPI
Dün akşam iftarda kırk bir kapı açıldı önümde
Her yıla bir kapı düşüyordu,
Her kapıya da bir arkadaş, bir yoldaş…
İlki ilk gençlik yıllarıma açılan benimki
Harika bir kapıydı,
Sanatlı, işlemeli, şiir gibi bir kapı…
Sessizce açılıp kapanan, duygularını içinde yaşayan,
Saf, çocuksu, iyi niyet dolu, çekingen, sessiz…
Diğer kapılardan bazıları sahipsiz kalmıştı,
Yıllardır kapalıydı,
Örümcekler tutmuştu yanlarını,
Çarpı gibi tahtalar çakılmıştı onlara…
Kapının biri yıllar önce çökmüştü
İftar vaktine varamadan…
Saadet kapısı sanatoryumlarda son nefesini vermişti
Mutluluk nedir bilmeden!
Bazı kapıların ardındakiler unutulmuştu,
Kaybolmuştu zamanın acımasız çarkında…
Ümit doluydu bir kapı,
Gönül kapısıydı diğeri,
Hülyalar kurarken huriler
Medine’den ezan sesi geliyordu,
Şükran kapısı açıktı,
Gönül/den Allah’a inanan, imanlı
Meryem kadar saf ve temiz,
Hanife idik, vefalıydık hepimiz
Sevgi ile ile andık geçmiştekileri…
Harikaydı gökyüzü yurdun her köşesinde,
Gece bir başka güzel, gündüz ise bambaşka
İnsan bir bakışta kapılıyordu ilahi aşka
Semayı seyretmek İstanbul kadar güzeldi!
Zeynep kapısı değerli taşlarla doluydu,
Mücevherler saçılıyordu oradan…
Esin kapısı sanata, sanatçıya ilhamdı,
Esenlik veriyordu dostlarına.
Kardeşlik duygusu öylesine anlamlı, öylesine efsunkâr,
Füsun gibiydi güzelliği gizemli dünyanın!
Bezmi/âlem sultandır dost meclislerinde
Yenidünyaya açılmış bir pencere,
Sevgi tüten ocak başıdır ki anlatmaya sözcükler yetmez.
Ay /sun/an gecelerin yıldızları kıskanırdı ay kapısını,
Ay/nur idi karanlıkları silen.
Bereket kapısında Fatma anamızın eli bolluk saçarken
Hüsniye güzellik kapısında bekçiydi, ışık saçardı evrene,
Geceleri yıldızları serpmekle meşguldü asumana.
Hasibe, ünlü bir soydan gelenlerin, asillerin kapısıydı,
Cömertti, sevgi doluydu bütün canlılara,
Açları doyururdu,
Nankör bilmezdi kedileri, köpekleri…
Seyhan nehrinin kıyısında
Nurdan bir kapı vardı, candı,
Nur/can/dı.
Tülden bir kapı vardı, ay yüzlü, şeffaf,
Tül/ay duygusu içten, sımsıcak…
Hayır kapısı vardı, en hayırlısından,
Güler yüzlü, insancıl, yardımsever, fedakâr,
Hayriye diyelim dilerseniz o kapıya…
Ay/ sel olurdu yıldızları görünce,
Neşeli ışıklar saçardı herkese!
Handan kapısı en içten gülüşlerini sunardı bize!
Gülşen gül bahçesine açılan kapıydı,
İçinde bin bir çiçeğe yer veren,
İnsanları bitimsiz sevgi ile kucaklayan
Mine çiçekleri de süslerdi orayı…
Gülser/en idi dünyamıza gülleri seren…
Gün/sel olurdu ömrü uzun olanlara
Hem güler hem güldürürdü etrafı…
Necla güzel gözlülerin kapısının adıydı,
Gelecek nesil, evlat demekti.
İnsanın canından candı.
Fazilet kapısı vardı, erdemle örülmüş,
Güzel vasıflı, mutlu ve sevinçli…
Ayşe zenginlik, rahatlık içinde yaşayanların kapısı,
Bazen de sadece gönül zenginliği, iç rahatlığı…
Gün geçtikçe yüreğimizde büyüyen,
Serpil/en huzur veren…
Ülkü kapısı vardı,
Hayatın olmazsa olmazı!
Ferhunde olasınız hepiniz,
Uğurlu, kutlu, mutlu…
Seher vaktinde
Çaldım kapıları birer birer,
Hepsi birbirinden değerli, birbirinden güzel…
Yazdığım şiir kaside değilse bile
Vardım “Fahriye” bölümüne!
Harika bir ramazan gününde harika buldum kırk bir kapıyı,
Sağlam tutalım dostluk denen yapıyı,
Kırk bir kere maşallah diyerek el salladım onlara…
Hepsini emanet ettim yüce Allah’a!
Harika Ufuk
Adana
Saat: 16.55