KARABAĞ
Ah Karabağ
Kara bahtlı yâr
Dağlarına gelmeyecek mi bahar
Hazan mı çökecek bağlarına
Hep kış mı olacak
Dönmeyecek misin eski çağlarına
Ah Karabağ
Olmayacaksan bana yâr
Eksilmesin bağlarında kar
İstiyorsan kalmayı bağbansız
Güllerin saçını yolsun
Lalelerin yaprağı solsun
Ah Karabağ
Kaç şehit aldın, toprağına yâr
Laçin yolu sana olsun dar
Kur-Aras olacaksa bizden yoksun
Gölçe Gölün donsun
Hankent’e baykuşlar konsun
Ah Karabağ
Yüreğim dayanmadı kargışlara yâr
Yetsin bu ayrılık
Bitsin öz evladına gayrılık
Gel artık, çağır beni
Bayrağımla koşayım sana nazlı yâr
KAYBOLMUŞ BAHARLAR
Yıl bin dokuz yüz elli sekiz
Mevsimlerden karakış
Evin direği gitmiş
Yarına gülümseyiş bitmiş
Henüz söylenirken “ baba “
Kaybolmuş baharlar
Umutlar eriyip gitmiş
Zaman acımasız, vefasız
İnadına mıydı hayırsız
Üç yüz hanelik bir köyde
Olur mu amcasız, dayısız.
Karlar kapatırken damları
Yıldız’ da dul bir kadınla
Kalmış beş çocuğu kapısız
Yıl bin dokuz yüz elli dokuz
Çökmüş Yedipınar’a son güz
Yavrular biçare, yollar uzun
Kuruöz,Çırçır, Çakmakbeli
Mazıkıran bitmez yokuşun
Çözülmüş zamanın dizinin bağı
Arkada kalmış gayri Yıldız Dağı
Neylersin Tokat’ın sokağında
Neylersin damsız, hansız
Koca şehirde öksüz bir yuvada
Çok zor oluyor babasız
Sussun kalemim, yüreğim sussun
Varlık içinde yokluğa kan kussun
Dile gelsin Darçay, Gençay
Bey sokağı, Yolbaşı konuşsun