Aralanır cümleye şu kanatlı kapılar.
Perçinler kederimden tespih tanesi gibi.
Sükûtun eşiğinde dört kapı, kırk makam var,
Nedametimle yanan gönül hanesi gibi.
Sır işli motiflere ruhu sinmiş nahhatın.
Araladık kapıyı kendimizi umarak.
Kabri türbe yapan sır, nuru yorgun şu bahtın,
Uçmak gerek ey hayat! Kanatlarımı bırak.
Yok mudur anahtarı, kalbimin dili paslı.
Gayrı beklemek olmaz bağda gül, çöllerde kum
Ve avluda uzayan bir yol var ki kavisli
Gökte, belki toprakta bir zaman arıyorum.
Kırk yerinden hançerli, kırk yamadan ibaret
Bir gönül var ki bende, türküm mavidir mavi.
Üfler dilsiz kamışa bir nefes ve nihayet
Açılır tek bir kapı şu kalbime müsavi.