0900

Niksar Belediyesi ve Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği işbirliği ile Türk Edebiyatı’nın mümtaz şairlerinden Cahit KÜLEBİ anısına bu sene yedincisi düzenlenen “VII. Cahit KÜLEBİ, Memleketime Bakış Şiir Yarışması” neticesinde yarışmaya “Sergüzeşt” rumuzuyla katılan Ordu’dan Ertuğrul Beldağlı “Türkiye’m” adlı şiiri ile birinci oldu.
“Bir Beylikten Öz Ülkeye Giden Yol” şiiriyle Kahramanmaraş’tan Celalettin Kurt 2. olurken Memleket” adlı şiir ile Konya’dan Deniz Garipcan üçüncü oldu.
Dereceye giren şairlerimize Niksar Belediyesince ödül olarak yarışma 1.sine 3.000 TL, 2.sine 2.000 TL ve son olarak 3. kazanana 1.000 TL ödül verilecektir.
Yarışma jüri üyeleri ise şu şekilde oldu: Cemal Safi/ Şair, Özdilek Özcan/ Niksar Belediye Başkanı, Yahya Akengin/ TÜRKSAV Başkanı, Ali Külebi/ Cahit Külebi’nin oğlu, Prof. Dr. Ertuğrul Yaman, Mehmet Nuri Parmaksız/İLESAM Başkanı, Remzi Zengin/ Tokat Şairler Ve Yazarlar Derneği Başkanı, Hasan Akar/ İLESAM Tokat İl Temsilcisi, Mahmut Hasgül/ Şair-Yazar, Sündüs Akça/ Eğitimci-şair.
Yarışmamızda 1. olan şiirin şairi Ertuğrul Beldağlı’nın biyografisi: 1992 yılında Samsunun Bafra İlçesinde doğan şairimiz 2015 yılında İstanbul Hukuk fakültesini bitirerek avukatlık mesleğine atıldı. İlk şiirleri yerel dergilerde yayınlandı. Türkiye genelinde düzenlenen yarışmalarda muhtelif dereceler aldı.
Yarışmamızda birinci olan “TÜRKİYE’M” isimli şiiri:

I.T

Güzide bir maziyken gözlerinde tutuşan
Ey gül kokan sevgili, gülünü tekrar kuşan…
Seni gördüm kadim bir sevdanın nakışında
Seni gördüm yetim bir çocuğun bakışında
Mevlana’nın, Yunus’un her sesinde sen varsın
Hacı Bektaş Veli’nin nefesinde sen varsın
Gönlümden göçen kuşlar, gitmiyor dağlarından
Çıksam bir yolculuğa mücella çağlarından
Aşkın sırlı vaktinde sen şâyânsın Türkiye’m
Kalbimle gördüm seni, bak âyânsın Türkiye’m

II. Ü
Sen zamana vurulan kırmızı bir mühürsün
Uğrunda bir şahadet nefesi kadar hürsün
Yalnızca senin için yere düşer yiğitler
Toprağın cennet kokar, şahittir tüm şehitler
Mehtabından yükselen nağmeler şimdi sussun
Ey her taşı efsunkâr, hep kendine mah/sussun
Coşkun yüreklerdeki asude bir baharsın
Sen ki sonsuz olmanın tek sırrına mazharsın
Doruklara sevdalı bir dumansın Türkiye’m
Ay ve yıldızla süslü asumansın Türkiye’m

III. R
Seninle doğar günüm, seninle olur akşam…
Bir fetih müjdesidir çehrendeki ihtişam!
Tan vaktinde dervişler aşinadır rengine
Mümkün mü katılmamak vecd ile ahengine?
İmanı dirilten bir ayetsin nazarımda
Havan, suyun, toprağın her dem intizarımda
Maveraya akıyor sanki hep ırmakların
Hedefisin bize yol gösteren parmakların
Aşktan çatlayan dudak seni ansın Türkiye’m
Senin kıvılcımında ruhum yansın Türkiye’m

IV. K
Aynalardan yansıyan sendeki hasret midir?
Gönlün kutlu dergâhı senden ibaret midir?
Biliyorum yalnızca bir memleket değilsin…
Kutsal topraklarında başlar Hakka eğilsin!
Sende bir gün yaşayan bir ömür bahtiyardır
Kıyına yüz sürmeyen her deniz ihtiyardır
Zamanı imbiğinde sanki rüya eyledin
Varlığını kalplere malihulya eyledin
Umudun gediğine taş koyansın Türkiye’m
Sana meftun tablolar gül boyansın Türkiye’m

V.İ
Çeşmelerden sükûtu içtiğim günden beri
Yaşıyorum içimde visal denen mahşeri
Kulak verdim semadan hayat veren çağrıya
Selam verdim ta içten, Edirne’den Ağrı’ya
Sen ey yedi kıtayı kendine hayran kılan
Ey her manzarasına sevda ile bakılan
Rüzgârın bir can feza, yağmurun ab-ı hayat
Tebessüm et, ölüme ölümsüzlüğü dayat
Mazlumların ahını hep duyansın Türkiye’m
Sen hakikat yolunda bir beyansın Türkiye’m

VI. Y
Özgürlük dalgalanır bir çiçek yaprağında
Ruhum bir tohum gibi büyüyor toprağında
Gurbete bulaşanlar yıkanıyor nehrinde
“Sönmeyecek son ocak” yanıyor her şehrinde
Göğsündeki her renk bir ekmeği bölüşüyor
Ansızın gökyüzünden cana cemren düşüyor
Her an sana geliyor, hep sana gidiyorum
V/atanı soranlara namusumdur diyorum
Hem gün gibi aşikâr hem nihansın Türkiye’m
Bir memleket, bir vatan, bir cihansın Türkiye’m

VII. E
Aşkın sırlı vaktinde sen şâyânsın Türkiye’m
Kalbimle gördüm seni, bak âyânsın Türkiye’m
Doruklara sevdalı bir dumansın Türkiye’m
Ay ve yıldızla süslü asumansın Türkiye’m
Aşktan çatlayan dudak seni ansın Türkiye’m
Senin kıvılcımında ruhum yansın Türkiye’m
Umudun gediğine taş koyansın Türkiye’m
Sana meftun tablolar gül boyansın Türkiye’m
Mazlumların ahını hep duyansın Türkiye’m
Sen hakikat yolunda bir beyansın Türkiye’m
Hem gün gibi aşikâr hem nihansın Türkiye’m
Bir memleket, bir vatan, bir cihansın Türkiye’m

Ertuğrul BELDAĞLI/ORDU

***
Yarışmamızda 2. olan şiirin şairi Celalettin Kurt’un Biyografisi: 1960 yılında Elbistan’da doğdu. İlk-Orta ve lise tahsilini Elbistan’da tamamladı. Yüksek tahsilini İstanbul Atatürk Eğitim Enstitü’sünde tamamlayarak, öğretmenliğe başladı. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde öğretmenlik görevini sürdürdü. 2007 Yılında emekli oldu…
Eserleri; Dolunay, Türk Edebiyatı, Uzun Sokak, Erguvan, Konevi, Yeni Horon, Kar Çiçeği, Güneysu, Seviye, İkinci Fecir, Gündönümü, Millî Eğitim, Tebeşir, Bizim Kalemler, Yeni Ufuk, Destina, Kültür Dünyası, Berceste, Türkiye Çocuk, Şafak Çocuk gibi yayın organlarında yayınlandı. Bir dönem Gündönümü, Tebeşir ve Şardağı Sanat-Edebiyat Dergilerinin yönetmenliğini yaptı. Türkiye genelinde açılan şiir yarışmalarında yedi Türkiye birinciliği, üç Türkiye ikinciliği ve üç mansiyon olmak üzere çeşitli ödüllerin sahibi oldu.

1999 Yılında “Türkiye Çocuk Dergisi” tarafından, çocuk edebiyatına gösterdiği katkılardan dolayı “Yılın Öğretmeni” seçildi.
Şairin bazı eserleri çeşitli sanatçılar tarafından bestelendi. Kendi bestelediği eserlerse, yine bazı sanatçıların kaset çalışmalarına girdi. Hâlen Elbistan Kaynarca Gazetesinde köşe yazıları yazıyor.

Yarışmamızda 2. olan Şiiri:

BİR BEYLİKTEN “ÖZ ÜLKEYE” GİDEN YOL
Edebâli muştusu, okunurken dillerde
Bir beylikten uzandı, devletliğe bu şehir
Fetretteyken Türk yurdu, Filizlendi Osman’la
Türkün gücü şahlandı, zamana oldu âhir
Çerağları Söğüt’ün, Türk İslam’ca yanarken
Coşkulaştı Bursa’da coşkulandı her nehir
Edebâli muştusu, okunurken dillerde

Destan yüklü kaleler, kuşatırken bu yurdu
Yüreklerde aşk içre, kutlu sevdalar vardı
Yeşil Bursa özgeydi, havasıyla, suyuyla
Karlı başı som beyaz, pınarlar kadar ar’dı
Dillenirken Söğüt’te, cenk türküsü yağızdan
Gönüllere kar beyaz, feyzi iman yağardı
Destan yüklü kaleler, kuşatırken bu yurdu

Evliyalar şehriydi, kutlu rüyaydı Bursa
Ulu çınar kokusu, toprağından yayılan
Maneviyat halkası, nurlar olup yağarken
Hak deminde çok idi, esrik olup ayılan
Gül vaktiydi o çağ ki, güzellikler içinde
Hak üzreydi fermanlar, hükümleri sayılan
Evliyalar şehriydi, kutlu rüyaydı Bursa

Dedem Korkut türküsü, kopuzlarda demliydi
Ezgileri söylenir, erleşirdi yiğitler
Nevbet vurur mehteran, çalınırken dev kösler
Düşlenirdi çağ üstü, yeni yeni fetihler
Gül düşerken kalplere, Risâletten gül renkli
Önde giden atlıydı, Türk töreli fatihler
Dedem Korkut türküsü, kopuzlarda demliydi

Bir uhrevi zamandı, gül çağıydı o zaman
Çarşısında nâzenin gül alınıp satılan
Medeniyet kabında, yoğrulurken fikirler
Coşkularla çok idi, âriflere katılan
Alperenler sükûtta, aşk söylerken sûfice
Tüm yürekler narlıydı, ateşlere atılan
Bir uhrevi zamandı, gül çağıydı o zaman

İlâhiydi yeşiller, Osman Bey’in yurdunda
Üç cemrenin ardından, gelirdi sonra bahar
Ihlamurlar, ıtırlar, duru iken cemreye
Tatlar girerdi şehre, güller kokardı Nehar
Ahşap evler içinde, cenge çıkan yiğidi
Bekler idi sabırla, dualarla âhu yar
İlâhiydi yeşiller, Osman Bey’in yurdunda

Bir olur ‘Bir’de kalpler, tutuşurdu el ele
Yakarlardı çerağlar, diyarlardan diyara
Orhan gazi cehtinde, önde giden atlılar
Bürünürdü korkusuz, Allah deyip şiara
Kimisi “Abdal” olur, kimi Bacıyan-ı Rum
Kimisi “Âhi” olur, kordu ilmi ayara
Bir olur ‘Bir’de kalpler, tutuşurdu el ele

Ulu cami kaynarı, sebil sebil akardı
Çehrelerde nur vardı, günahlara sur vardı
Aşk oduyla pişerdi, ikram ikram ekmekler
Sûfi Baba himmeti, yüce dağlar kadardı
Başladı mı Kûran’dan, Sûfi Baba hikmete
Cümle Bursa özenir, bu himmetten tadardı
Ulu cami kaynarı, sebil sebil akardı

Yeşil Türbe dil verir, çağırırdı lisâna
Erenlerin menzili, yüreklerde hay idi
Beyazıt-ı Yıldırım, olsa da büyük Sultan
Emir Sultan esasta, tartışılmaz Bey idi
Bir sürurdu hırkası, Hakk lafzıydı loncası
Emek verdiği millet, müjdelenmiş soy idi
Yeşil Türbe dil verir, çağırırdı lisâna

Ah! Bursa’da zamanda, çevrilirken sayfalar
Gönlümüze geçmişten, günler geçti güllerce
Sahaflarda eskimiş, yapraklardan hazanî
Renkler doğdu edebî, dağarcıktan sellerce
Ahmet Hamdi bağdarı, kitap içre sözleri
Miras oldu söylendi, ince fikir dillerce
Ah! Bursa’da zamanda, çevrilirken sayfalar

Bir seyri seferdedir, Bursa’da akar zaman
Çağlayanlı su gibi, Bursa’ya bakar zaman
İpekleri işlenir, koza koza ağlardan
Çarşıları süslenir, altınlarla pek yaman
Beyzalaşır doruğu, zirveleri karlarla
Uludağ’ın başından, hiç eksilmez sis, duman
Bir seyri seferdedir, Bursa’da akar zaman

Mor panjurlu evlerde, renklerin cümbüşü var
Eski püskü kasırlar, bulunmaz nadideler
Tarih kokan seyirde, ak çehreli taşlarla
Burçlar göklere bakar, hâlâ görklü kaleler
Ay buluttan çıkarken, ay buluta girerken
Bir hoş olur ay seyri, hep oluşur hâleler
Mor panjurlu evlerde, renklerin cümbüşü var

Yeşil Bursa sevdasın, ‘öz ülkenin’ içinde
Doyum olmaz seyrine, dünden gelen izine
Tarih tarih dokunmuş, mısra mısra okunmuş
İhtiyaç var bu çağda, nesillerin sözüne
Özün yaşat özlettir, sözün yaşat söylettir
Edebâli, Osman’la gir memleket gözüne
Yeşil Bursa sevdasın, ‘öz ülkenin’ içinde
Celalettin KURT-KAHRAMANMARAŞ
***
Yarışmamızda 3. olan şiirin şairi Deniz Garipcan’ın biyografisi: 1972 Gaziantep doğumludur. Şiir yazmaya ortaokul sıralarında başlamış olup Edebiyat ve kültüre sevdalı, iki evladı olan anne, beş yıl çocuklarının öğrenim gördüğü okulda eğitim gönüllüsü olarak faaliyette bulunmuştur. Açık öğretim Kamu Yönetimi mezunu olup özel bir şirkette iş hayatına devam etmektedir.
Şiir okumaya ilkokul sıralarında başlasa da Ortaokuldaki Türkçe öğretmeninin onun yazma yeteneğini keşfetmesi ve teşvikiyle düzenlenen çeşitli şiir ve kompozisyon yarışmalarına katılmış, katıldığı her yarışmadan derece alarak, edebiyat dünyasına ilk adımlarını atmaya başlamıştır.
İlk ciddi araştırma yazısını lisedeyken, Türk Dünyası Tarih Dergisi’nin “Gaspıralı İsmail Bey” konulu yarışması için hazırlamış ve mansiyon ödülü almıştır.(1991)
Serhat Kültür, Herfene, Kümbet Altında ve çeşitli dergilerde yayınlanmış şiir ve makaleleri bulunmaktadır. Üçyüzden fazla şiiri, çeşitli makale ve araştırma yazıları bulunmakla birlikte basılmış herhangi bir kitabı bulunmamaktadır. 2008 yılından bu yana şiirlerinde mahlas kullanmaktadır.

Yarışmamızda 3. olan şiiri:

MEMLEKET

Kimine gurbetti kimine sıla,
Zannetme sadece taştı memleket!
Gönül ülkemizde, meşkten hasılâ
Kirpikte asılı yaştı memleket!

Ateşi sönmeyen yürekteki har,
Çiçeği, çimiyle yemyeşil bahar
Karanlık gecede ufukta seher
Çember çevirdiğim düştü memleket!

Beşiğe kol veren dikili ağaç,
Papatyalarından takındığım taç,
Baba gibi asil, anaydı güleç
Yüreğe sardığım eşti memleket!

Kuş gibi içimde çırpınan umut,
Özgür düşlerimde yürüyen bulut,
Ninniler, masallar ve Dedem Korkut!
Nasılda içimde coştu memleket!

Yüzümü okşayan Ay’ın ışığı,
Ayağımı öpen taştan eşiği,
Annemin ekmeği, tahta kaşığı
Borcu burcu tüten aştı memleket!

Kırında koşturan ah deli taylar!
Güneşin rengini alan buğdaylar,
Közün üzerinde demlenen çaylar,
Hasreti bağrımı deşti memleket!

Ne çabuk büyüdü dün doğan çocuk?
Bayramlık giydiğim maviden gocuk,
Biz mi tez büyüdük zaman mı küçük?
Düşlerim bağrına koştu memleket!

Dumanlı dağlara yakılan türkü,
Sensin özlemimin giydiği kürkü,
Son kez görmek için çektiğim korku,
Aşksız gönüllerde boştu memleket!

Gökyüzüne bakıp yıldız saydığım,
Bitimsiz sızıyla özlem duyduğum,
Ölsem de toprakla nikâh kıydığım,
Aşkıyla dolduğum hoştu memleket!

Ruhumun aktığı billurdan dere,
Bayrağı gönlümün çektim göndere,
Can verdiğim canım hem milyon kere;
Sevdalar içinde baştı memleket!

Deniz GARİPCAN