Bazı kelimeler var ki birçok anlamı karşılayacak şekilde yerli yersiz kullanılıyor ve mahiyeti bilinmeden yaygınlaşıyor. Bunların çoğunlukla uydurma ve yabancı kaynaklı kelimeler olduğunu söyleyebiliriz. Mesela teklif, tavsiye ve hatta telkin yerine ekseriya “öneri” deniliyor.
Bu tür kelimelere gerçek mânaları bilinmeden veya dikkate alınmadan yakıştırmalarla birçok anlam veriliyor. Yabancı dillerden tercüme yapılırken kelimelerin dilimizdeki karşılıklarını bulunmak zahmetine girilmiyor ve bu kelimeler çeşitli sebeplerle -ve en çok da zihin tembelliği sebebiyle- yaygınlaşıyor. Son yıllarda birçok manaya gelecek şekilde kullanılan kelimeler arasında “performans” belki de ilk sırada yer alıyor. “Perform” Latince menşeli bir kelime. İngilizcede “yapma, ifa etme, icra etme, temaşa ettirme, sahneleme, temsil etme” gibi anlamları karşılayacak şekilde kullanılıyor.
Perform kelimesine bu anlamları veren Mehmet Gülbahar, “performance”ı, “ifa, icra, iş, amel, ikmal, hareket, oyun, temsil” olarak açıklıyor (İngilizce-Türkçe Büyük Lügat, 2. c., 1947).
Bu kelime değil 1947’de, 1977’de bile umumî sözlüklerimize giremiyor. Onu ancak Türkçe Sözlük’ün 1983 baskısında görüyoruz: “1. Her hangi bir başarı. 2. Bir sporcunun yapabileceği en iyi derece; takat, takat sınırı.” Bu açıklamayı okuduktan sonra “başarı” ve “takat” varken “performans”a ne gerek var diyebiliriz!
Fransızcadan Türkçeye sözlüklerimizde ilk Hasan Bedreddin’in Küçük Lügat’inde rastlıyoruz “performance” a. 1928 baskılı bu kitaptaki açıklama şöyle: “Teşhir edilen bir yarış atının veya herhangi bir şampiyonun kazandığı muvaffakiyet, alkış.” Kelimenin dilimize bilhassa at yarışları dolayısıyla bir spor terimi olarak girdiğini M. Nihat Özön’ün Türkçe Yabancı Kelimeler Sözlüğü’ne bakarak söyleyebiliriz. 1961’de yayınlanan bu sözlükteki açıklama şöyle: “At, otomobil, uçak yarışlarında yarışçıların her yarışta kazandıklarının sonucu.” Tecrübeli edebiyatçımız ve sözlükçümüz kelimeyi açıklamakta bir hayli zorlanmışa benziyor! Şu sıralar kullanılma sıklığı iyice artmış olan bu kelimenin artık ne H. Bedreddin’in ne de Mustafa Nihat’ın açıkladıkları kelime olmadığını söyleyebiliriz.
Orta öğretimde çocuklarımız “performans ödevi” yapıyorlar! Türk dili ve edebiyatı öğretim programına göre, “çeşitli ve çok sayıda ölçme aracı kullanılarak sistematik bir biçimde yapılan değerlendirmenin sonuçları, sadece not vermek için değil; öğrencilere performansları hakkında geri bildirim verme… amacıyla (da) kullanılabilir.”
Millî Eğitim Bakanlığı, dil konusunda en fazla hassasiyet göstermesi gereken kurum. Bu kurumun diline bu kelimeyi kim musallat etti? Eskiden “ev ödevi” vardı. Yer belirten bir tanımlama bu. Bundan vaz geçilmiş, başarı ölçmeye yönelik bir adlandırma tercih edilmiş. Neden “başarı ödevi, başarı ölçme ödevi, yeterlilik ölçme ödevi, değerlendirme ödevi” gibi Türkçe adlar konulmuyor da “performans” tercih ediliyor? Bu soruya verilecek makul bir cevap olmadığını düşünüyorum. Üstüne üstlük “performans ödev”lerinin amacına ulaşmadığını, bu ödevleri öğrencilerin değil, velilerin yaptığını, bu yüzden de kaldırılması gerektiğini söyleyenler bir hayli yekûn tutuyor.

Performans her yerde!
2005’te kabul edilen Belediyeler Kanunu’nda belediye meclisinin görevleri arasında “belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini görüşmek ve kabul etmek” de var. Belediye başkanı ise “belediye faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini hazırlamak ve uygulamak, izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak” ile vazifeli. Keza başkanlar “stratejik plân ve performans programı” hazırlamakla yükümlüler…
Devlet Personel Başkanlığı, memurların başarılarının, verimliliklerinin ölçülmesi için yönetmelik hazırlıyor, bu yayın organları tarafından “Kamu personeli için performans yönetmelik taslağı” olarak duyuruluyor. İlle de yabancı dil olacak! Devlet Personel Başkanlığı hassasiyet gösteriyor, bu kelimeyi kullanmıyor, ama meşhur YÖK’ümüz yönetmeliğinde kelimeyi kullanmakta beis görmüyor:
“Bu yönetmelik, yükseköğretim kurumlarının döner sermaye faaliyetleri çerçevesinde; hizmet sunum şartları ve kriterleri de dikkate alınmak suretiyle personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, eğitim- öğretim ve araştırma faaliyetleri ve meslekî uygulamalar ile ilgili performansı ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi hizmete katkı unsurları esas alınarak yapılacak ek ödeme oranları ile bu ödemelerin usul ve esaslarını belirlemek amacıyla hazırlanmıştır.”
Demek ki, bu kelime şu andaki kullanılma şekliyle sporla ilgili değil sadece. İşte Millî Eğitim’de “başarı”, belediyelerde “verimlilik” yerine kullanılıyor. Yine de bu kelimenin en sık kullanıldığı alanlar okullar ve belediyeler değil. İşte bir haber: “Perşembe ve cuma günü cafemizin duvarlarına uygulanacak canlı resim performansı olacaktır.” Cümlenin Türkçe nezdindeki durumunu bir yana bırakalım. Nedir “canlı resim performansı?” Demek bunun cansızı da var!
Bu cümleden “performans”ın sergi, teşhir anlamında kullanıldığını çıkarabiliriz. Peki, “canlı”sı ne oluyor? Resim herkesin gözü önünde yapılacak! Buna “uygulamalı resim sergisi” diyebiliriz. “Ressam (filan, feşmekân) alışveriş merkezinin yaz etkinlikleri kapsamında AVM girişinde canlı performans sergiledi. Beyaz, tuval üzerine yağlı boya eserini ziyaretçilerin meraklı bakışları arasında tamamladı.”
Elektronik ortamda gezinen şu cümleye bakalım: “Resim ve video reklamlarınız yayınlandıktan sonra, Google Görüntülü Reklam Ağı’nda nasıl performans gösterdiklerini izlemek isteyebilirsiniz.” Burada bir ürünün ne kadar ilgi çektiği ölçülmek isteniyor. Acaba “rağbet” mi desek?
Ha, bir de “performans sanatı” varmış! 1960’lı yıllarda ortaya çıkan, izleyicinin önünde canlı olarak icra edilen bir sanat biçimi imiş. Şu bizim “tuluat”a veya “irtical” e ne kadar benziyor değil mi? Daha “müzik performansı haberleri”ne gelmedik! “Adı Mutluluk – Gonca’dan şahane bir müzik performansı… Ankaralı Ferdi’nin Müzik performansı…” Buna düpedüz “icra” derdik! Müzik sanatçıları eserleri icra ederler, okurlar, seslendirirlerdi!
İşte aynı ortamdan bir cümle: “Soğuk havada koşmak performansı artırıyor!” Sen neymişsin be “performans”! Seni artırmak için habire koşmuşuz demek ki! Az zamanda epey de mesafe katetmişiz. Sözlüklerimizden oyun, temsil, icra, gösteri, sunum, teşhir, sergileme, başarı, verimlilik, değerlendirme, takat, rağbet, tuluat, irtical… kelimelerini çıkarsak yeri var.
Hani Hasan Bedreddin ilk defa “alkış” anlamı vermişti ya performansa. Performansı alkışlamak lâzım, az zamanda müthiş performans gösterdi!
Alkışlar “performans”! Senin performansın, bizim başarısızlığımız!