Sarı Mehmet, iyi dülgerdi. Dayısına söz verdi:
– Senin evini ben yapacağım. Köyün en güzel evi olacak.
-Tabii sen yapacaksın. Sen varken, başka usta arayacak halim yok. Malzemeyi hazırlayınca sana haber salarım. Gelirsin.
Dayı ile yeğen ayrı köylerde oturuyorlardı. Bunlar birbirine uzak köylerdi. Harmanı yeni kaldırmışlardı. Herkes mahsulünü, samanını içeri koymuştu. Mustafa Çavuş, harmanlardaki atıl samanları süpürdü. Topladı. Kömüşleri çetenli kağnıya koştu. Topladığı samanın yanına mezarın üstünden toprak taşıdı. Samanla toprağı karıştırdı. Toprak- saman karışımına su bağladı. Paçalarını dizine kadar sıvadı. Kürekle toprağı suyun önüne seriyor, çiğniyor, karıştırıyor, topluyordu. Sap yığınını düvenin altına verdiği gibi, toprağı suyun önüne veriyordu. Karıştırıyor, çiğniyor, tekrar karıştırıyordu. Onun çalışmalarını Çolak Hasan izliyordu:
– Yeter çavuş. Kendini yorma. Gıvamını bulmuş.
– Yok, Hasan emmi daha var. Çiğnemem lazım. Kerpiç çamuru sakız gibi olmalıdır.
Hazırlanan çamuru günlerce çalışıp kerpiç yaptı. Diğer yapı malzemelerini tamamladı. Ağacından mıhına kadar her şey tamamdı. Yeğenine haber gönderdi. Usta önce binanın oturacağı alanı gezdi. Yere kazıklar çakarak ip gerdi. Bir dikdörtgen oluşturdu. Metreyle ölçerek direk yerlerini işaretledi. Her işaretin yanına bir direk taşı koydu. Taş çekicini aldı. Her taşı yonttu düzeltti. Taşların altı üstü düz, yanları yuvarlak oldu. Silindire benzediler. Taşları direk yerlerine yerleştirdi. Direk olacak ağaçları seçti. Baltayla yontmaya başladı. Bazılarını yuvarlak, bazılarını hıyar soyması (çok köşeli) Bir kısmını da dört köşe yonttu. En zor olanı bu köşeli yontma işiydi. Mehmet usta hızardan çıkmış gibi düzgün yonttu. Taşların üstüne direkleri koydu. Her birini sağlamlaştırdı. Eli böğründeler mıhladı. Bunlar için onluk ve yirmilik çiviler kullandı. Ahşap çatının duvarlar kısmı tamamlandı.
Dış cephe duvarlarının ağaçları büyük kerpiçlere göre geniş aralıklı çakıldı. İç bölmeler minahış kerpiçlerine göre ayarlandı. Minahış kerpici büyük kerpicin yarısı kadardı. Onlarla yapılacak duvarın ağaçları sık çakıldı. İki ağaç arası, kerpiç boyunda aralık bırakarak çakıldı.
Kerpiç, saman ve çamur karışımı olarak hazırlanıp tahta kalıplara dökülerek güneşte kurutulan, duvar örmekte kullanılan ilkel tuğlaya denir.
Kerpiçler kurumuştu. Yağmurdan ıslanmasın diye yığın yapılmıştı. Kerpiç yığınları, üçgen prizmaya benziyordu.
Sarı Mehmet, dayısıyla üst mertekleri döşerken kerpiçler örülmeye başlanmıştı. Zamanı hep inşaatlarda geçen Mehmet usta, iyi duvar ustaları bulmuştu dayısına. Merteklerin bitiminden sonra çatıya başladılar. Dört tarafa akım veren bir çatıydı. Saçakları, kiriş uçları süslüydü. Duvarları sıvamak için samanlı çamur önceden karılmış ve ekşimişti. Mastar kullanarak hem içeriden hem dışarıdan çok düzgün sıva yapıldı. Mehmet usta çok titizdi. Sıvayı beğenmezse sıvacıyı kovardı. Beğendi. “Aferin size sıvayı beğendim.” dedi.
Uzak köyden gelmiş ustalara gösterilen misafir severlik aşırıydı. Yemeleri, içmeleri, çayları kahveleri eksik edilmiyordu. En sevdikleri yemekleri yiyorlardı. Mehmet ustanın, tereyağlı içli böreği çok sevdiğini bilirdi yengesi. Onu daha sık yapardı. Çatılar, kapı ve pencereler bitene kadar çamur sıvalar kurudu. Mustafa çavuşun en küçük oğlu ile gelini bir eşek yükü beyaz toprak getirdiler. Duvarın dibine yıktılar. Sarı Mehmet:
– Bu ne diye sordu.
– Beyaz toprak. Dışını bununla boyamak istedik. Dedi kuzen
– Olmaz. Kireç yapalım.
Dayısı büyük oğlanı istasyona gönderdi. Bakkal Murat’a Mehmet ustanın selamını söyledi. İki çuval kireç getirdi. Bunlar sönmemiş kireçlerdi. İri taşlardı.
Sıvacı büyük varil içine koydu. Üstünü su ile doldurdu. Bir duman yükseldi. Beyaz çamur haline geldi. Su ekleyerek bulamaç haline getirildi. Kıvamı ayarlandı. Duvarları kireçle boyadılar. Kapı pencereler de yağlı boyayla boyandı.
Yapılan evin o köyün en güzel evi olduğu görüldü. Methiyeler çevre köylere dağıldı. Özel olarak Mustafa çavuşun evini görmeye gelenler oluyordu.
Dülger Sarı Mehmet dayısına verdiği sözü yerine getirmiş oldu.