Azerbaycanın Kültür ve Edebiyat Portalının Türkiye temssilcisi
DHA kaynaklı haberden bir bölümle yazıma başlamak istiyorum:
“Türkiye’de 24 yaş altındaki nüfusun günde 7 saati oyunlar ve sosyal paylaşım sitelerinde geçirmesiyle oluşan internet bağımlılığı, özellikle çocuklarda beynin gerçekle fanteziyi ayırt edememesine neden olan psikolojik bir rahatsızlığa dönüşüyor.
İnternet ve bilgisayar oyunlarında dünyada en çok kullanıcısı bulunan ülkeler arasında yer alan Türkiye’de hızla yaygınlaşan bilgisayar ve internet kullanımı, beraberinde yeni sosyal problemleri de getiriyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 77. 8 milyon nüfusun 35 milyonunun bilgisayar ve internet kullandığı Türkiye’de, bu sayının 15 milyona yakın kısmını ise 10- 24 yaş grubu oluşturuyor.”
Artık istesek de istemesek de, kabul etsek de etmesek de internet gerçeğini göz ardı edemeyiz. Pek çoğumuzun hayatında azımsanamayacak kadar yer kapladığı malumunuzdur sanırım. Özellikle genç nesil, bebekle, topla, oyuncak arabalarla oynamadan teknolojiyle tanışıyor. Annelerinin, babalarının cep telefonları çocukların elinde oyuncak oldu. Eskiden çocuklara bebek, araba, top alınırken şimdi tabletler başköşeye oturuverdi.
Bizler işimiz gereği interneti kullanmak zorundayız. Ancak iş için harcadığımız zamandan fazlasını da sosyal paylaşım sitelerinde geçiriyoruz. Hiç tanımadığımız, kimlikleri hakkında fikir sahibi olmadığımız kişilerin arkadaşlık tekliflerini kabul ediyoruz. Genelde övgü dolu yorumlarla kendimizi ve birbirimizi kandırıyoruz.
Bazı kişilerin profil fotoğrafları yok. Çiçek, böcek, manzara resimleriyle ve sahte isimlerle açılan profillere itibar etmemek gerekli… Kullandıkları isimler de çoğunlukla sahte… Bazılarının adları “Dağ çiçeği”, Kara Kader”, Aşkın Gözyaşları” gibi uydurulmuş sözcükler yumağı… Bu kişilere ne kadar güvenebiliriz ki! Kişiliğini, fotoğrafını, adını saklayan kişileri arkadaş listesine eklememek gerekli diye düşünüyorum. Sahte insanlarla sahte paylaşımlar yapmanın anlamı da yok zaten.
Gerçek hayattaki ailemiz, akrabalarımız, arkadaşlarımız, komşularımız, tanıdıklarımız varken sanaldan dost seçmenin de anlamı yok bence… Bazen az sayıda da olsa sanaldan tanıyıp gerçek hayatta da dostumuz olabilenler var. Arkadaş listelerimizi düzenlerken çok dikkatli olmalıyız. Sanaldaki arkadaşlıklara ayırdığımız zamanı ailemize ayırsak hayat daha bir güzelleşecek.
Hadi bakalım, bugünden itibaren internet karşısında geçen zamanımızı azaltalım. Sanaldan birbirimize çay, kahve yollamak yerine gerçek dostlarımızla yakınlarımızla gerçek kahveler içelim. Şöyle bol köpüklü, mis kokulu, dumanı üstünde tüten sıcacık Türk kahvesi ve yanında kuş lokumu… Hepinize internetten daha uzak, yaşama daha yakın keyifli vakitler dilerim. Sevgiyle kalınız.
ADANA.9 KASIM 2015.SAAT: 10.00