Çetin Oranlı, hem bürokraside, hem gazetecilik ve yazarlıkta meslektaşım. “Olaylar ve Kişisel Tecrübe ışığında Gazetecilik” adlı kitabı 2016 yılında yayınlanmıştı. Bu kitapta, genç meslektaşlarına deneyimlerini, öngörülerine aktarıyordu. Bir yıl sonra ‘Sözün Ardı – İz Bırakan Söyleşiler’ yayınlandı. Söyleşi yapılan kişiler önemliydi. Belge niteliğinde sözler söylüyorlardı. Ama kitabın bir başka önemli yanı, “Söyleşi nasıl yapılır?” sorusuna örnekler oluşturmasıydı. 2018’in yine mart ayında Çetin Oranlı edebiyatın bir başka alanında “Ben buradayım,” dedi. “Demir Kepenkli Ev” adını taşıyan ve yazarın tanımıyla “Anadolu Hikâyeleri” Çimke yayınları arasında çıktı.
Kitaba ilişkin bilgiler vermeden önce Çetin Oranlı’yı hatırlatayım:
“Çetin Oranlı, 1974 yılında Ordu’nun Kumru ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Kumru’da tamamladıktan sonra Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. Aynı üniversitenin Gazetecilik Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını yaptı. Üniversite öğrencisi iken önce Milli Gazete’nin Konya bürosunda, ardından Konya merkezli Merhaba Gazetesi’nde muhabir olarak çalışmaya başladı. Gazetede uzun yıllar Yazı İşleri Müdürlüğü görevini üstlendi. Oranlı, siyaset, kültür başta olmak üzere gazetecilik yaptığı dönemde yüzlerce röportaj gerçekleştirdi. Yazı dizileri ve röportajlar başta olmak üzere, gazetecilik çalışmalarından ötürü çok sayıda ödül aldı. Çeşitli panel ve toplantılarda yerel basın ile sorunları üzerine sunumlar yaptı. Evli ve 3 çocuk babası.
‘Demir Kepenkli Ev’ içeriğinde Dönüşüm, Demir Kepenkli Ev, Sahibini Bulan Çanta, Acı Lokma, Gösteri, Öksüz Civciv, Hollandalı, Firari Kazlar, Uçan Evcil Ördek, Polis Oğlunun Duası, Çocuk Kalbi adlı öyküler yer alıyor. Çetin Oranlı bu hikâyelerin tamamen gerçeklere, yani yaşanmış veya bizzat tanık olunmuş olaylara dayandığını yazıyor:
“Anadolu insanının yaşadığı ve çoğu zaman içine atarak eritmeye çalıştığı güçlükler, gurbet hayatı, ayakta kalma çabaları, bu zorlukların arasında hayatın tuzu biberi olan mizah, göç ve şehirleşme ekseninde ortaya çıkan kimlik sorunları, insanlar arası ilişkiler, değerler, dostluk, hayvan sevgisi hikâyelerimizin özünü oluşturuyor. Bir cümle ile özetlemek gerekirse; milletimizin mayasında yer alan katıksız saf sevgi ve merhamet…”
Şüphesiz Prof. Dr. Saim Sakaoğlu özellikle Türk Halk Edebiyatı ve Türk Folklor Edebiyatı alanında hocaların hocasıdır.
Çetin Oranlı ve Demir Kepekli Ev hakkında saptamaları çok yerindedir:
“…….Bilmem, hikâye eleştirmenleri ve hikâye okuyucuları, adeta bir roman okur gibi, bir oturuşta, daha doğrusu bir ‘yatış’ta bütün hikâyeleri okuyuveriyorlar mı? Ben öyle yapmıyorum. Hikâyeleri sindire sindire okuyorum. Arka arkaya en fazla iki hikâye okuyup araya geçiyorum.
Demir Kepenkli Ev’in kapısını da böylece açıverdim. Adeta, ‘Açıl susam açıl…’ dercesine açılan kapıdan içeriye girince beni kardeşim Çetin Bey karşılayıverdi. Kendilerinin Ordulu olduğunu biliyordum ama Ordululuğunu hikâyelerine mekân olarak seçeceğini tahmin etmemiştim. Okuyacağınız hikâyelerin pek azını Ordu’nun dışında gezinirken bulacaksınız. Bir Elazığ, bir Konya belki de Ordu’dan mekân koparabilen şanslı illerimiz olmuştur.
……. Dememiz odur ki bu hikâyeler Sayın Oranlı’nın hatıralarını satırlara dökülmüş şeklinin yanında onun neslinin de birtakım uykuya dalmış hatıralarını ayağa kaldıracaktır.
Mekânın ve tabiatın kucaklaştığı satırlarda hikâye tekniği yeri gelince bilgilendirici tanımlarla kucaklaşmakta, bir yerden sonra okuyucuyu başka âlemlere alıp götürmektedir.”
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu gelecekle ilgili ipuçları veriyor: “
….Yazmakta ısrarcılığını sürdürmesi halinde yeni hikâyelerle bizleri farklı güzelliklere yönlendirecektir. Heyecanla bekleyip yeni duygulara kapılmaya şimdiden hazırlanmalıyız. Kendisini kutluyor, yeni kitabına girecek hikâyeleri şimdiden dergi sayfalarında görmeyi bekliyoruz.”
Bense, Çetin Oranlı’nın sürekli yeni dallarda eser vermesini göz önünde bulundurup Sakaoğlu hocamın koyduğu çıtayı yükseltiyorum. Gelecek yıl Çetin Oranlı imzasını bir romanın üzerinde görürseniz şaşırmayınız.