Hasan Akar
“Yurdumuz uçsuz bucaksız,
Gökte yıldız kadar köylerimiz var.
Ama uzak, ama harap, ama garipsi.
Alın benim gönlümden de o kadar.” Cahit Külebi
“Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür” A.Kutsi Tecer
Dese de yıllar öncesinden Türk Edebiyatı’nın iki büyük şairi, Cahit Külebi ve Ahmet Kutsi Tecer … Köylerimiz şimdi garip kaldı, o köyler bizim değil artık.“Taşımalı Eğitim “ adıyla oralardaki ilim meşaleleri sistemli bir şekilde söndürüldü, ışık veremeyen kandillere bırakıldı maalesef.
“Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder”
Mustafa Kemal Atatürk
Bekliyoruz Başöğretmenim sabırla Milli Eğitimimiz ne zaman milli olacak, diye…
NEZİHE KİPER ÖĞRETMENİM
Adını ömrüm boyunca unutamayacağım dualarımdan eksik etmediğim Nezihe Kiper benim ilkokul öğretmenimdi. Bilgiyle yoğrulan, aydınlığı, insanları doğru yola götüren Hz. Peygamberimiz’i, güzel dinimizin çocuk yaşımıza göre bize yetecek kurallarını, Cumhuriyeti ve onun banisi Gazi Mustafa Kemali ondan öğrendim. Sevgiyi, saygıyı, merhameti onun denizler kadar tertemiz mavi yüreğinde bulduğum sönmeyen bir meşaleydi o.
Hepimiz ilk eğitimimizi ailemizden aldık ama bu eğitimle birlikte kişiliğimizi ilkokulda şekillendirmeye başladık. Evimiz Perviz Sokağı’nda olduğu için 1963 Eylülünde kaydolduğumuz İbn-i Kemal İlkokulu’na kolay gidip geldik ancak okuldan kaçıp el ele evin yolunu tuttuğumuz ilk gün hariç. Küçüktük henüz okula da yaşım mahkeme kararıyla büyültülerek almışlardı. Ben altı yaşımda ve bizde kalan yeğenim, benden 6 ay küçük Zeki henüz beş buçuk yaşında idi. Eve dönüşümüzde nedenini izah edemedik ki annem bizi tekrar okula götürerek bahçede “Yağ satarım bal satarım “ oyununu oynayan arkadaşların arasına katarak öğretmenimizin sıcak ellerine teslim etti.
Öğretmenimiz bir elinden beni diğer elinden Zeki’yi tuttu oyunun içine girdik. İşte ondan sonra da merhametli yüreğini ve ellerini hiç ayırmadı bizden.
Artık okulumuz evimizden sonra sığındığımız ikinci bir liman, öğretmenimiz Nezihe Hanım bizi adeta sarıp sarmalayan o kocaman yüreğinde bize de geniş yer ayıran ikinci annemiz oldu. 1963-1964 öğretim yılında başladığımız ilkokul hayatımız, beş yılımız nasıl geçti anlayamadık bile.
Hatıralar çok, bitmesini hiç istemediğimiz teneffüsler, ara sıra şehir kültür gezileri –ki bizde tarih sevgisinin başladığı Tokat’ın büyük tarihçisi Halis Cinlioğlu ile tarihi eserleri gezdirmesi-, piyesler, bir türlü içmeğe alışamadığım gizlice sınıf penceresinin kenarındaki saksılara döktüğüm süt tozundan yapılan sütler…
Milli bayramlara hazırlanma heyecanları, tören geçişinde doruğa ulaşan coşkular, sene de birkaç defa Ali Sabri Sinemasına siyah beyaz film seyri için gidişler, filmin güzel sahnelerindeki kahramanları alkışlar, alkışlar… Bazen de bahar Bayramını kutlamak için yakın köylere –bunlardan biri de bugün de özel günlerde kullanılan Topçam Turizm’in marka otobüsüyle Gökdere’ye (Cilgori) izinle gidişler…
Kış mevsiminde Behzat Irmağı’nın diğer tarafındaki Cumhuriyet İlkokulu öğrencileri ile hemen her teneffüs nöbetçi öğretmenlerin uyarılarına rağmen kartopu savaşları… En güzeli de yıllar geçtiği halde kurulan arkadaşlıklar. Şimdi söyleyebildiğimiz “eski dostlar “ şarkısında olduğu gibi bizi de avutan o yaşlarda kurduğumuz dostlukların en sevimlisi en küçüğü idi o yıllar…
Başladığımız ilkokul hayatımız 1967-1968 öğretim yılında başarıyla noktalandı. Sadece ikisini kısaca anlatıp hocamızın hayatına geçelim. İlkokul dördüncü sınıfta hocamız İstiklal Marşını ve Mehmet Akif’le ilgili konuyu bir güzel anlattıktan sonra İstiklal Marşımızı hepimizin ezberlemesini istedi. İki gün içinde bütün sınıf verilen ödevi eksiksiz yapmıştı. Sırayla okumaya başladık, tabii her okuyuşun sonu arkadaşlarımızca alkışlanmaktı. Heyecanım dorukta nasıl okumuşum ki öğretmenim marşın bitiminde sandalyesinden kalktı, gözlerimden öptü ve:”Oğlum bu marşı hayatın boyunca böyle güzel oku” dedi.
O yıllarda ilkokul bitirme imtihanları öncesi okulda beşinci sınıflardan sınıf öğretmenlerince üçer başarılı öğrenci belirlenir, komisyon huzurunda yapılan imtihanla okul birincisi, ikincisi ve üçüncüsü seçilirdi. Okul birincisi bizim sınıftan Şahap İnmez (Kadın Hastalıkları Mütehassısı oldu), üçüncüsü de ben olmuştum. Haliyle dereceleri de bizim sınıf toplamış oluyordu. Birinciye kol saati bize de kitap hediye edilmişti.
Tabii annem de bu başarım karşısında kayıtsız kalmadı, beni – hâlâ özenle sakladığım-Tokat’ın en güzel mağazalarının vitrinini süsleyen mandolinlerden birini alarak mükâfatlandırdı.
Ve Hayatı
Nezihe Kiper 1921 yılında Tokat’ta doğdu. Babası Kars’tan Tokat’a göç eden bir aileden Edebiyat öğretmenliği ve müftülük yapmış olan Ahmet Orhan Gürgünoğlu, annesi Malatya Arapkir eşrafından Şahender Hanımdır. Ruhsat, Hüceste, Sebati ,Ferhunde adlı beş kardeşin yaş itibarıyla üçüncüsüdür.Küçük yaşta babasının görevi nedeniyle ilkokulu Malatya ‘da okumuştur.1933 yılında mezuniyetinden sonra yatılı olarak kazandığı Bursa Kız İlköğretmen Okulu’na gitmiştir.
Okuldan mezun olunca Tokat’a tayin istemiş, 1940 yılında on dokuz yaşında genç bir öğretmen olarak Niksar Gazi Ahmet İlkokulu’nda göreve başlamıştır. 1941 yılında Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’i Artova Gazi Paşa İlkokulu’ndan naklen geldiği bu okulda 4. sınıfta okutmuştur.(Yekta Güngör Özden Bey ile 20 Kasım 2019’da yaptığımız telefon görüşmesinde Nezihe Hanım’ın kendisine Harman Dalı ve Kazaska olarak bilinen Şeyh Şamil oyununu öğrettiğini ve bu oyunları sahnede oynadığını belirtti.) Kiper,burada 1942 yılında meydana gelen depremi yaşamış, kurtarma çalışmalarına katılmış, halkla beraber o da bir müddet çadırlarda kalmıştır.
1950 yılında Palu 1922 doğumlu Palu PTT Müdürünün oğlu Tokat İlköğretmen Okulu Tarım Öğretmeni Cavit Kiper’le evlenmiştir. Aile bugünkü GOP Bulvarı üzerindeki Peri Konağı olarak bilinen Nuri Peri’nin evinin 1.katına yerleşmiştir.( Bu evin sahibi Nuri Peri’nin kızı Necla Peri Hanımefendi de bu ay içinde yaptığım görüşmede şunları anlatmıştı: Ben ilkokul 2. Sınıfa gidiyordum Nezihe Hocamızın evlenip de ailecek bizim eve taşındıklarında. Babam Nezihe Hoca’nın babası, emekli Müftü Ahmet Orhan Gürgünoğlu’nu çok sever ve saygı duyardı. Oldukça ihtiyar olup bastonla gider gelirdi. Onun Behzat’ta saat kulesi yakınında küçük bir dükkânı vardı, orada oturur, arzuhalcilik yapar, dini kitapları okur, misafir kabul ederdi. Bir gün Behzat Deresine büyük bir sel gelmiş , müftü efendinin bütün kitaplarını götürmüş o da çok üzülmüştü.Sanırım 1959 yılına kadar da bizim evde oturdular.Babam, kız kardeşi olmadığı için Nezihe hanıma ve kız kardeşlerine bizim hala dememizi istemişti.Öylesine akrabadan öte bir aile gibiydik. Hala da çocuklarıyla görüşüyoruz.)Bu mutlu evlilikten 1951 yılında Tokat’ta kızları Ayşe Nüvit doğmuştur. İkinci evlatları Orhan Bülent ise 1953 yılında Cavit Bey’in Pamukpınar Köy Enstitüsü ve Nezihe Hanımım Yıldızeli Cumhuriyet İlkokulu’ndaki görev yaptıkları dönemde Yıldızeli’nde doğmuştur.
1954 yılında Tokat’a tayin olmuşlar, Cavit Bey Tokat İlköğretmen Okulu’na Nezihe Hanım da İbn-i Kemal İlkokulu’nda göreve başlamıştır. Bundan sonra Gazi Osman Paşa İlkokulu, Tokat Halk Kütüphanesi, Gazi Paşa İlkokulu’nda çalışmış tekrar İbn-İ Kemal İlkokuluna dönmüş 1972 yılında bu okuldan emekli olmuştur.
Emeklilik sonrası çok sevdikleri Tokat’tan ev almışlar ancak Bülent’in Ankara’daki üniversite tahsilinde yanında olup daha rahat bir ortamda okuyabilmesi için 1973 yılında Tokat’ta GOP Bulvarı üzerindeki satın aldıkları evi satarak Ankara’ya yerleşmişlerdir.
İstanbul’da teyzesinin yanında okuyan kızları Ayşe Nüvit Eczacı ve Ankara’da öğrenim gören oğulları Orhan Bülent okullarını başarıyla tamamlayarak Jeoloji-Jeo Teknik Mühendisi olarak iş hayatına atılmıştır. Burada siyasi çalışmaların içinde kendini bulan Nezihe Kiper Rahşan Ecevit’in en yakın dostları arasına girerek onunla birlikte hareket etmiştir. Eşi Cavit Kiper’i 30 Nisan 1984 ‘de kaybeden Nezihe Hanım da yetiştirdiği binlerce öğrencisini yetim bırakarak 25 Ekim 1999’da aramızdan ayrılmıştır.
Evet, öğretmenim ben sizin sözünüzü tuttum. Sizin gibi gözlerinizden, yüreğinizden aldığım ilmi, sevgiyi, saygıyı, çerağı Anadolu’da yakmak için öğretmen oldum. İlk görev yerim olan Erzurum’un Palandöken Dağlarının en ücra köşelerindeki köylerden başlayarak, Artvin, Arhavi’nin masmavi denizinin sahillerinde, Göğe bakan topraklar Şavşat -Efkâr Tepesi’nde, sizinde uzun yıllar hizmet ettiğiniz tarih, tabiat, kültür şehri eşimi bulduğum Niksar’da, Tokat’ta 36 yıl İstiklal Marşını okudum, okuttum. Bu Milli Marşı ruhunda yaşatan vatansever öğrenciler yetiştirdim. Şimdi her biri memleketimizin değişik yörelerinde görevlerinin başında, kurdukları yuvalarla birlikte memleketlerine ilim ışığını taşımakla meşguller.
Ben sözümü tuttum öğretmenim. Annesi Tokatlı İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif ERSOY’un torununu ilk kez Tokat’a getirebilme onunla Niksar’da, Reşadiye’de Artova’da, Pazar’daki okullarda bu marşı okuma ve okutma onurunu yaşadım.
Bize dürüst olmayı, eğilmememizi öğretmiştiniz. Sözünüzü tuttum düştüysem kalkmasını bildim, başardım, haksızlıklar karşısında eğilmedim, gönüllerdeki makamları bir kenara bırakıp bu dünyanın geçici makamları için kimseye tevessül etmedim, takla atmadım, güzel dostlar edindim, bazen tek başıma bazen ekip arkadaşlarımla 12 eseri gün yüzüne çıkarabilme gayreti içinde oldum öğretmenim.
Vicdanım rahat görevimi tamamladım öğretmenim. Ruhun şâd, mekânın cennet olsun…
Öğretmen Gününüz/ günümüz kutlu olsun efendim.
*Verdiği bilgiler ve gönderdiği fotoğraflar için Nezihe Kiper öğretmenimin oğlu Jeoloji-Jeo Teknik Mühendisi Orhan Bülent Kiper Ağabeyime çok teşekkür ederim.