EYLÜL

Her eylül bir hüzün tireni gelir, her hatıra bir vagona zor sığar, uzaklarda el sallayan mendiller, pencerede buğulanan özlemler, rayların altında kalan hayeller, boyunları bükük düşkırıkları, savrulup uçuşan gam yaprakları, gözünde bir gözün derinlikleri, dudağında bir türkünün yanığı, kafesinde çırpınırken can kuşun, efil efil eser bir sarı rüzgar, gözünü yumarsın kaybolmaz hüzün.
Her eylül bir güzün sireni gelir, doğan kuyruk yavaş yavaş emekler, önce kuşlar havalanır dallardan, sonra üşümeye başlar kavaklar, yaşlı ağaçlarda bir sızı başlar, her doğan gün ile eksilir ömür, toprak yeni tohumları kucaklar, börtü böcek kışlağına yürürler, yüce dağlar beyaz düşe yatarlar, pencereler uzaklara açılmaz, vuslat yine prangaya vurulur, hasretten hasrete eklenir günler.
Her eylül bir gözün baranı gelir, ürüzgâr savurur hatıraları, defter arasında gül yaprakları, kokusunu başkasına aldırmaz, dişi kurdun rüyası’nı okuyan, sarı özek bozkırında yedigey, olursun kendinden haberin olmaz, yarin kaşlarından bir yay yaparsın, koyarsın sadağa kirpiklerini, nereye atarsan bir kavis çizer, deler geçer yağmur bulutlarını, içinden dışına sağanak başlar, ıslanırsın uslanmazsın bir türlü.
Her eylül bir sözün dereni gelir, sen yeter ki umudunu yitirme, gözünü gözüne değdirdiğinde, uçar bulutların dağlara doğru, ne için dışına bir yol gösterir, ne dışın içine girip kaybolur, kanında dolaşır yılkı atları, ayakların sek sek oynar toprakta, hayat ağacında çiçekler açar, sözün polenleri peteğe dolar, aklın havalanır bir yere konmaz, üstündeki mavi gökten habersiz.