Kerküklü avukat Fahrettin Ergeç’e ait “Kerkük Zindanı” diye bir türkü var. Rahmetli Cem Karaca söylerdi, şimdi Kıraç söylüyor. Sözleri şöyle:

“Kerkük’ün zindanına attılar beni.
Mazlumlar sürüsüne kattılar beni.
Bir yanım dağladılar ateşle annem.
Ne suçum, ne günahım, yaktılar beni.
Türkmen obalarından göçen anneler,
Ne yuvaları kalmış ne de haneler.
Gök kubbeyi sarsar mazlum feryadım.
Elbette bir gün güler bize seneler.”

Bu türkü, bugün dünyanın her yerine dağılmış halde yaşayan 350 milyon Türkün dramını; hatta trajedisini gözler önüne seren bir ağıttır. Bugün Irak adlanan yerdeki Irak Türklerinin kalbi, merkezi, beyni, ruhu olan Kerkük şehri, Amerika Birleşik Terör Devletlerinin desteğiyle Barzani adlanan İsrail köpeğinin işgali altındadır. Haçlı Amerika ile Siyonist Barzani el ele vermişler Kerkük’ü açık hava zindanı haline getirmişler. Buraya sadece 3 milyon Irak Türkünü (Türkmen’i) değil, 350 milyon Dünya Türklüğünü doldurmuşlar, hapsetmişler, havasız bırakmışlar, yakmayı bekliyorlar.
Bugün Kerkük açık hava zindanına sadece Irak Türkleri değil, Türkiye Türklüğü, Kazakistan Türklüğü, Kırgızistan Türklüğü, Özbekistan Türklüğü, Türkmenistan Türklüğü, Azerbaycan Türklüğü, Tatar Türklüğü, Almanya’da yaşayan 5 milyonluk Türk kantonu ve diğer Türklerin hepsi hapsedilmiştir. Hiçbirinin kılı kıpırdamıyor.
Amerika eşkıya çetesi, bir tane casus papazını vermedik diye dünyayı başımıza yıkmaya çalışıyor. Ama biz 7 bağımsız devleti, onlarca özerk devleti olan 350 milyonluk Türk varlığı olarak ne Irak Türklerine, ne Suriye Türklerine, ne Doğu Türkistan Türklerine sahip çıkıyoruz. Bugün Kerkük’ü veren, yarın Diyarbakır’ı verir. Diyarbakır’ın güvenliği Kerkük’ten geçer.
“Kerkük Zindanı” türküsünü günümüze uyarlayalım:
Kerkük’ün zindanına attılar 350 milyon Türkü. Mazlumlar sürüsüne kattılar bu milliyetini kaybetmiş, ruhsuz, şuursuz, bilgisiz kalabalığı. Türk milleti olmaktan çıkıp kuru bir kalabalığa dönüşmüş bu Dünya Türklüğü denen yığının bir yanını değil; her tarafını ateşle dağladılar. Ama hâlâ uyanası yok.
Dünya tarihi milletler mücadelesidir. Kimse senin suçsuz ve günahsız olduğuna bakmaz. Yakarlar, yıkarlar, ezerler, geçer giderler. O yüzden ey dünya Türkleri! “Ben suçsuzum, günahsızım” demen yetmez. Haklısın, ama aynı zamanda güçlü olacaksın, bir olacaksın, dünyanın her yerinde yaşayan Türk kardeşlerine sahip çıkacaksın. Bugün sen onlara sahip çıkmazsan, yarın sana da sahip çıkan olmayacaktır. Türk Birlikçi, Turancı olmazsan kimse senin gözyaşına bakmaz, zindana doldurup yakarlar.
Bugün Barzani denilen İsrail köpeği, eline aldığı Amerikan silahlarıyla Türk analarını, ailelerini, balalarını çoluğunu çocuğunu, Musul’dan, Kerkük’ten, Tuzhurmatu’dan, Telafer’den, her yerden sürüyor. Kıraç da sazı almış eline bağırıyor:

“Türkmen obalarından göçen anneler
Ne yuvaları kalmış, ne de haneler”.

Bugün Irak ve Suriye Türkmen obaları göçe zorlanıyorsa, kitleler halinde katlediliyorsa, ey Türkiye Türkü! Ey Azerbaycan Türkü! Ey Kazakistan Türkü! Ey Özbekistan Türkü! Ey Kırgızistan Türkü! Sıra sana gelecektir demektir. Sarı öküzü veren siyah öküzü de verir, kırmızı öküzü de.
Eğer dünyanın her yerine dağılan Türkler birleşmezse, bir ve beraber olup sürülen, öldürülen, yağmalanan, talan edilen, itilip kakılan Türkmen kardeşlerine yardım etmezse, bana ne derse, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın derse, mort olmadan önce söyleyebileceği son söz, ağzından çıkabilecek en son kelam, sadece “Gök kubbeyi sarsar mazlum feryadım” olacaktır.
Birliğini, dirliğini, yaşama azmini, ayakta kalma iradesini kaybetmiş bir kalabalık, millet olmaktan çıkmıştır. Düşmanlarına karşı direnme isteğini yitirmiş, şartlara teslim olmuş insanlar sadece ağıt yakarlar. Bu ölü millet, “Artık yeter, ağıt yakmaktan bıktık, biz yeni, özgür, müreffeh, mutlu, huzurlu bir Türkçe hayata yelken açmak istiyoruz, onun için büyük bir Turancı mücadeleye karar verdik” dedikleri zaman işin yarısı hallolmuş olacaktır.
İşte o zaman ağıt yakarak yok olmaya, tasfiye edilmeye razı gelmiş bir kalabalık güruh olmak yerine; zafer marşları söyleyerek var olmaya azimli bir millet olma kararını vermiş olacaktır. İşte o zaman Türk milleti: “Elbette bir gün güler bize seneler” deme hakkını kendinde bulmuş olacaktır.
Yine bitmeyen acılı haberlerden birine göre ajansların ilginç bir haber daha eklenmiş Irak’ın Süleymaniye kenti kırsalında bir ayı, Peşmergelere saldırmış. Peşmergeler büyük korkuyla kaçarken, ayı içlerinden 2’sini yaralamış. Demek ki Kerkük’ün zindanına hapsedilen Türkmenlerin maruz kaldığı zulme ayılar bile dayanamamış. Üzerine ölü toprağı serpilen 350 milyon Türkün yapması gereken işi ayılar ele almış. Ayılar bakmışlar Türklerden hayır yok, bu Barzani itlerini biz halledelim demişler. Bundan sonra “en büyük asker bizim ayılar!” diye tezahürat yapacağız.
Son olarak Mehmet Akif Ersoy’a kulak verelim:
“Ey dipdiri meyyit (ölü), ‘İki el bir baş içindir.’
Davransana… Eller de senin, baş da senindir!

His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Âtiyi (geleceği) karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı(sebepleri) elinden atarak ye’se (ümitsizliğe) yapıştın!

Karşında ziyâ (ışık) yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin (yaratmalısın), halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!”