14 Şubat sevgililer günü.
Eski Roma’dan kalma bir gelenek.
Öğretmenler günü, anneler günü, gibi bir güne sıkıştırılmış hatırlamaların günü.
Hediye alıp vererek hediyelik eşya pazarının can bulduğu gün.
Diğer 365 günde hissedilmeyen inceliklerin yaşandığı gün.
Herkes bu sebeplerden ötürü karşı çıkabilir böyle günlere.
Ben de eleştirebilirim bazı açılardan. Ama topyekun cephe almak da doğru değil.
Söz konusu olan dünya genelinde kutlanan sevgililer günü, anneler günü..vs. “Dünya Kin Günü” değil, “Diğerlerine Lanet Okuma Günü” değil… Sevme ve sevilme günü, hediyeleşme günü. Güzel şeyler yapma, güzel şeyler düşünme günü. Başkalarının adetiymiş, küresel bir sömürü sistemiymiş. Allah aşkına sömürüldüğümüz onca şey varken, insanların sevgiyi, aşkı hissettiği günleri mi görüyor gözümüz.
Aşk ve sevgi öyle kutsal duygular ki ancak kişinin kalbinin güzelliği kadar güzel, büyüklüğü kadar büyük, temizliği kadar temiz, masumluğu kadar masumdur. Hiç sevmemiş, hiç âşık olmamış kişi bir bakıma yaşamamış kişidir. Bir bakıma“ainesi aşktır kişinin.”
Aşk insanın alışveriş düşünmeden, menfaat gözetmeden yaşadığı bir halet-i ruhiyedir. Saygınlığı da asaleti de buradan gelir. Aşk adına kötülük, zulüm, çirkinlik yapılamaz. Aşk bir güzelden esinlenilerek güzellikler inşa etme niyetidir.
Aşk mantıkla ilgisi olmayan ama mantığın temel problemlerinden olan yaratılışın hikmetine çok farklı ve kestirme bir yoldan cevap arama macerasıdır. Aşk olgunlaştırır. Gönül yoluyla aklı ehlileştir.
* * *
Alemler yaratılmazdan evvel Cenabı Hak Teala bilinmek ve sevilmek diledi. Kendi nurundan Alemlere Rahmet olarak nitelendirdiği Muhammed Mustafa’yı yarattı.Onun nurundan da alemleri yarattı. Bu alemle ilgili tüm yaratılmışlıkların hikâyesi böyle başladı tasavvufa göre. “Muhabbetten Muhammet oldu hasıl” yaratılışın kaynağı muhabbet duygusuydu. “Aşk imiş alemde ne varsa/ Gayrısı kıyl-u kâl imiş.”
Muhabbetin tecellisi Hz. Muhammed’in veladeti ne güzel bir tesadüftür ki 14 Şubat Sevgililer gününe rastlamıştır bu sene. Sevgililer sevgilisi, en sevgili bu güzel günde dünyaya gelmiştir. Cihanı nura gark eden, gelmiş geçmiş en yüce insan bu günde doğmuştur. Hediyeler sunmalı ona. Mesela temiz bir yürek, halis bir dua, pırıl pırıl bir fatiha, içten bir salâvat… Bu gün bir yetim bulmalı örneğin. Adı her neyse ona Mustafa demeli. Okşanmaya hasret saçlarına dokunmalı. Bir eksiği giderilmeli sessizce. Gözlerine tebessümle bakmalı. Bir lütufta bulunurcasına değil, bir şefaat umarcasına bakmalı o gözlere. O gözlerde görmeli Amine’nin yetim oğlu Mustafa’nın hüzünlü gözlerini. İşte o zaman yanmalı yürek içten içe çöl kumları gibi.
Bugün sevgiden bahsetmeli her şeye rağmen. Kin, nefret, haset, gıybet, bir kenara bırakılmalı. Kötülüklerden ve kötülerden hiç bahsedilmemeli. Aşk anlatılmalı, aşkın kirletilmeyecek kadar kutsal bir duygu olduğu öğretilmeli yeni nesillere. “Melali anlamayan nesle aşina değiliz.” Diyor A.Haşim. Yeni nesle melali anlatmalı. Aşk kalpte duyulan ince bir sızıdır denmeli. Aşkın onuru vardır denmeli. Mevlana’dan, Yunus’tan, Hacı Bektaş’tan sözler söylemeli, şiirler okumalı. Bugün tüm derslerin konusu aşk olmalı.